Tanıma, Bilme ve Olma Aracı Olarak Tarih, Felsefe ve Tasavvuf

YAYINLAMA: 16 Haziran 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 15 Haziran 2025 / 17.01

Hayatını işçilikle kazanan 50 li yaşlarda bir tanışım ne iş yaptığımı sordu. Tarihi eser ve olaylarla ilgili çalıştığımı söyledim.” olmuş bitmiş olaylar hakkında ne arıyorsun? Boş şeyler manasına fasafiso” desene dedi. 35 yıldır arkeoloji, tarih, dinler tarihi, felsefi akımlar ve tasavvuf konusuna emek veren biri olarak sessiz kaldım.

Tarih:

Tarih ve arkeoloji geçmişteki insanın yaptıklarını, neden ve sonuç ilişkisi dâhilinde, yer ve zaman göstererek, belgeler ışığında objektif olarak incelediği için bir bilimdir Bir yerde insanlığın insanın amel defteridir.  Nasıl okunur? Ve neye evrilir? Okunmazsa neye mal olur?

İnsan. Dünya tarihinin belli bir kesitinde ortaya çıkan doğanın en üst varlığıdır. Hayvandaki iç güdülerin yerine ona zeka bahşedilmiş ve olayları okuyup yorumlayıp sentez yapabilme gücü verilmiştir. Bunu da çalışarak kazanabilmekte aksi takdirde zayıf, aciz bir varlık olarak milyarlarcası gelip geçmiş tarih onlardan kalan kadavradır. O nedenle düşünce yazılarak, nakledilerek devrede gelmiş ve insan kendini o düşünceye vererek bireysel ve toplumsallığından soyunup evrenselliğe ermiştir.

İnsanın yazılı yaşamı üzerinden geçen son altı bin yılı ele alırsak kaç insan- adam var adı kalan? Adını destanlara yazdıran kahramanlar, krallar, din adamları, filozoflar ve bilim adamları. Bunlar yeni bir şey söyleyerek, varlığa yeni bir şey katarak var olmuşlardır.  Onlarla aynı varoluş ve düşünceyle bir olanlar da onlardan sayılırsa bilmiyorum tekrarları saymazsak binli sayı on binli sayıya ulaşır mı?

İnsan aklı ve yaptıkları ile doğasından ve kimliğiyle olan bağından ayrılarak özgürleşir.  Toplumun ve doğanın kendi olur, yalnızlaşır. Bu süreç bilme, yapa bilme ve olabilme ile sonuçlanır. Bilmeyi veya bilmemeyi, varlığı, kendini bilme felsefenin; erme-olma ise tasavvufun konusudur. Beslenme, barınma ve üreme bilgisş doğal olduğundan konu dışında tutulmaktadır.

Felsefe:

M.Ö 5. YY’da ortaya çıkmasıyla Platon’dan günümüze insanı felsefe yapmaya yönelten şey insanın kendisini çevreleyen doğa ile kendisini aşan sonsuzluk, tanımsızlık, yaratıcı (Tanrı) arasında kalmasıdır. M.Ö 2. Bin yılından itibaren tapınak kurumlarının oluşumu ve M.Ö 6. Yy   da dini içerikli el yazması kitapların ortaya çıkışı ve yaklaşık 2 yy sonra Platon ve ardıllarından günümüze gelen bir süreç. Varoluşun ve insanın tanımına yönelik uğraşı. Tanımlana bilmiş mi? Bence ikisi de tanımlanamaz. Çünkü sürekli oluş ve bozuluş halinde bir oluşum olması hesabıyla tanıma, söze sığmaz. 

Tasavvuf:

Doğaüstü güçlerin var olduğu ve bunlarla ilişki kurulabileceği temeline dayanan tasavvuf suf kökünden türetilmiş olup, gönlünü Tanrı sevgisine bağlamak anlamına gelir. Tasavvuf tanrı ile birleşme ve tanrıda yaşama amacını güderken dinler tanrısal yönetime uygun yaşamı esas alır. Bu nedenle bir tasavvufa gizem dini diyebiliriz. Coşku, cezbe, Tanrı’ya ulaşma ve Tanrı ile birleşme gibi gizemci öğeler, Dionysos diniyle ve Orfeusçuluğun bir reformcusu olan Pythagoras ile felsefeye girmiştir.

Felsefe, aklı esas alır ve bu yolla bilgiye ulaşmayı amaçlar. Tasavvuf ise, bilgiye sezgi, sevgi ve esrime ile ulaşmayı amaçlar ve bunu bir içsel deneyimle gerçekleştirme yöntemlerini oluşturur. Yani akıl ve duyumlarla bilinemeyeni bilmek amacındadır.

Bilmeyi öne alalım. Varlıkla ilgili her bilgi kitaplarda yazıyor. Bunu bilmiş olmakla kendimizde veya varlıkta bir değişim dönüşüm olmuyorsa gerçekten de felsefe fasafiso olur. Filosofi (bilgi-bilme sevgisi) Doğu dillerindeki söylenişi ile feylosofa dili dönmeyen halkın söylemi ile fasafisoya dönüşmüştür. Tasavvuf ile ilgili her türlü tanım da bunun gibi.

Peki Tanrı biline bilir mi? Biline bilmesi için ölçüme, deney ve gözleme ihtiyaç var. Öyle ise “tanrı” diye tanımladığımızın ne olup olmadığına dair ortak kararda olmamız gerekir ki ona göre hareket edelim.

Tanrı vasıfları ile tanımlanmıştır.  İnsan da. İnsan vasıflarını işledikçe kendi varlığı ortadan kalkarak varoluşun olmayan bir perdesi olarak varlığın kendinde yansımasını seyreder. Kendisini ne kadar arıtır ve dinginleştirirse bu o kadar netleşir. İşte var olan ve olacak olanlar bunlardır. Bir noktada odaklandıkça mesela bir bilim dalı, o noktanın derinliğine ererek o bilimin güncel temsilcisi olur.  Gerisi fasafiso.

Tanıma, Bilme ve Olma Aracı Olarak Tarih, Felsefe ve Tasavvuf
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *