KONKORDATODA KESİN MÜHLETİN BORÇLU BAKIMINDAN SONUÇLARI

Bir önceki yazımızda konkordatoda geçici mühletten kesin mühlete geçilmesinin şartlarını anlatmaya çalışmıştık. Bugün ise konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması üzerine mahkemenin duruşma yapıp, gerekli koşulların sağlandığını tespit etmesi üzerine İcra ve İflâs Kanununun (İİK) 289/3 maddesi uyarınca verilen bir yıllık kesin mühlet sürecinin borçlu hakkında doğurduğu sonuçlardan bahsedeceğiz.
Konu İİK m. 297’de şu şekilde düzenlenmiştir:
Kesin mühletin borçlu bakımından sonuçları
Madde 297- (Değişik: 28/2/2018-7101/25 md.)
Borçlu, komiserin nezareti altında işlerine devam edebilir. Şu kadar ki, mühlet kararı
verirken veya mühlet içinde mahkeme, bazı işlemlerin geçerli olarak ancak komiserin izni ile
yapılmasına veya borçlunun yerine komiserin işletmenin faaliyetini devam ettirmesine karar
verebilir.
(Değişik ikinci fıkra:9/6/2021-7327/5 md.) Borçlu, mahkemenin izni dışında mühlet
kararından itibaren rehin tesis edemez, kefil olamaz ve ivazsız tasarruflarda bulunamaz;
taşınmazını, işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden taşınırını ve işletmenin
devamlı tesisatını devredemez ve takyit edemez. Aksi hâlde yapılan işlemler hükümsüzdür.
Mahkeme bu işlemler hakkında karar vermeden önce komiserin görüşü (…)106 almak
zorundadır.
Borçlu bu hükme yahut komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa mahkeme, borçlunun
malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir veya 292 nci madde çerçevesinde karar verir.
Birinci ve üçüncü fıkra kapsamında alınan kararlar 288 inci madde uyarınca ilân edilir
ve ilgili yerlere bildirilir
Madde metni incelendiğinde öncelikle İİK m. 297/1 uyarınca kesin mühlet kararı ile borçlu, kural olarak ticarî faaliyetlerine devam eder ve malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini korur. Düzenlemenin amacı borçlunun işletmesinin başında kalıp çabalaması, malî durumunu düzeltmesini ve ticaret hayatına geri dönmesini sağlamaktır. Ancak borçlunun bu yetki sınırsız değildir ve mahkeme belirli işlemlerin komiserin iznine tabi tutulmasına veya borçlunun yerine komiserin işletme faaliyetini devam ettirmesine karar verebilir (İİK m. 297/1).
Borçlunun rehin tesis etmesi, kefil olması, taşınmaz veya işletmenin devamlı tesisatını devretmesi veya takyit etmesi, ivazsız tasarruflarda bulunması İİK m. 297/2 uyarınca mahkemenin izni olmaksızın yapması yasaktır. Bu tür izinsiz işlemler hükümsüzdür ve komiser izni tek başına işlemin geçerli olmasına yetmez. Ancak mahkeme, bu konularda karar vermeden önce komiserin ve alacaklılar kurulunun görüşünü almak zorundadır.
Borçlu eğer komiserin talimatlarına uymazsa mahkeme, borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir veya İİK m. 292/1-c çerçevesinde konkordato mühletini kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına karar verebilir. Ancak, komiserin yasaklamasına rağmen yapılan ödemeler kural olarak geçerliliğini korur. Önemli olan, borçlunun bu hareketle alacaklılara zarar verme kastıyla hareket edip etmediğidir.
Kesin mühletin en kritik sonuçlarından birisi de geçici mühlette olduğu gibi borçlu aleyhine hiçbir takip yapılamaması ve evvelce başlamış takiplerin durmasıdır. Bu yasağa kamu alacaklarının tahsili için yapılan takipler de dahildir. Ayrıca, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanamaz, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez. Bu yasağın amacı, borçlunun alacaklı baskısından uzak, elverişli bir ortamda konkordato projesini uygulayabilmesini sağlamaktır. Sadece İİK m. 294/2 uyarınca, aynı kanunun 206’ncı maddesinde sayılan birinci derece alacaklar (işçi alacağı, nafaka vs) için icra takibi yapılması mümkündür.
İİK m. 206’daki birinci sıradaki alacaklar şunlardır:
Birinci sıra:
A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde
tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin
sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,
B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya
bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,
C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası
gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları
Bu dönemde İİK m. 294/3 uyarınca rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur. Rehinli alacaklar ise bu kuralın istisnasıdır ve konkordato projesinde aksi belirtilmedikçe faiz işlemeye devam eder.
Kesin mühletin sözleşmeler üzerindeki etki İİK m. 296’de düzenlenmiştir. Borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyeti için önem arz eden sözleşmelerde, borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık, haklı fesih sebebi veya borcu muaccel hale getireceğine dair hükümler uygulanmaz. Sözleşmede bu yönde bir hüküm olmasa bile, sadece konkordatoya başvurma gerekçesiyle sözleşme sona erdirilemez. Bu düzenleme, borçlunun ticari yaşamını sürdürmesini sağlamayı amaçlar.
Borçlu ayrıca, konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin onayıyla herhangi bir zamanda feshedebilir. Bu fesihten doğan tazminat konkordato projesine tabi olur (İİK m. 296/2).
Kefillerin ve müşterek borçluların durumu ise İİK m. 303’de düzenlenmiştir. Konkordato mühleti borçlunun kefillerini ve müşterek borçlularını kural olarak etkilemez. Eğer alacaklı konkordatoya kabul oyu vermemişse, müşterek borçlu ve kefillere karşı bütün haklarını muhafaza eder. Bir başka ifade ile onlardan konkordato yokmuş gibi alacağın tamamını isteyebilir. Ancak alacaklı konkordatoyu şartsız kabul etmişse, müşterek borçlu veya kefilden de alacağını ancak tasdik edilen konkordato uyarınca isteyebilir.
