DÜNYANIN EN ESKİ YERLEŞİMİ ÜNVANINI BİZE KAZANDIRAN DÜLÜK

Bundan önceki haftalarda Gaziantep’teki kare asım olan Dülük, Rumkale, Yesemek ve Zeugma’yı tek tek size anlatacağımı yazmıştım.
Bugün insan evrimine ait çok önemli delillerin bulunduğu Dülük bölgesinden başlamak istiyorum.
Dülük ören yerinde hem toprak üstünden toplanan aletler, hem de bölgedeki antik Şarklı Mağara kazılarında ele geçmiş objeler sebebiyle, bölgenin bundan en erken 600.000 yıl öncesine tarihlendiğini resmi olarak söyleyebiliyoruz. Alt Paleolitik dönem; MÖ. 40.000-700.000 yıllarını kapsar. Dülük’te bulunan ve insan kafatasına ait bir frontal kemiğin karbon testiyle yapılan yaş hesaplamasında bu insanın 600.000 yıl önce yaşadığı tespit edildi. Bu bilgi; Amerikalıların The Phele Almanac isimli kitabına girmeseydi, halkımız belki bu bilgiye hala inanmıyor olacaktı, çünkü ne yazık ki biz, ancak bir yabancı herhangi bir değerimize sahip çıkarsa , o değerin hakkını vermeyi akıl ediyoruz.
Dülük ören yeri; antik kent ve kutsal alan olmak üzere ikiye ayrılıyor. Antik kent bugün Dülük köyünün kuzey bitişiğindeki Keber Tepesi ve çevresinde toprak altında. Kutsal alan ise Dülük köyünün yaklaşık 3 km. kuzeyinde, sedir ve çam ağaçlarıyla kaplı, 1.020 rakımlı Dülük Baba tepesinde yer alıyor.
|
Dülük’te Keber tepesinde yapılan bilimsel kazılarda Alt Paleotik döneme ait çakmaktaşı aletler ve bu aletlerin yapıldığı atelyeler bulundu. Bu taş aletler özgün bir karakterde olduğu için litaratürde “Dülükien” olarak adlandırıldı. Şarklı Mağara, o dönemde barınma için kullanılıyordu.
Dülük bölgesinde ele geçen ve bölgeye özgü el baltalarının en değerlilerinden biri, kazılarda bulunan ve Acheullean (Alt Paleolitiğin 3. evresi) dönemine ait bir ok ucuydu. Bu uç; Türkiye'de bulunmuş olan en eski ok ucu özelliğini taşıyordu. Dülük kazılarına bir ömür veren Prof. Dr. Enver Bostancı, iki yüzeyli bu ok ucunun, türünün en güzel örneği olduğunu yazar. Prof.Dr. Enver Bostancı, özellikle Şarklı Mağara’da ilk sayı sistemine ilişkin buluntuları da kayıtlara geçirdi. 1939 yılından itibaren Dülük bölgesi arkeoloji dünyasının her zaman ilgisini çekti.
Dülük; Gaziantep ilinin 10 km kuzeyinde yer alıyor. Antik dönemde güney, kuzey, doğu ve batıdan uzanan ticaret yollarının kesiştiği kavşak noktasında olduğu için çok işlek bir konumdaydı. Asurlular döneminde Mezopotomya’dan Kilikya’ya uzanan yolun; Hellenistik ve Roma döneminde ise, Antakya ve Kilikya’dan Zeugma’ya uzanan ipek yolunun güzergahında olduğu için çok değerli bir yerleşimdi.
Dülük’ün dinler tarihi açısından bir diğer özelliği de; Teşup, Zeus ve Jüpiter Dolikhenos inançlarının kült merkezi olması. Burada Hitit imparatorluk döneminde (M.Ö. 2.bin) gök ve fırtına tanrısı Teşup’un tapınağı vardı. Yapılan kazılar sonunda: antik dönemde Teşup’un sol elinde şimşek demeti, sağ elinde çift ağızlı baltası ile boğa üstünde ihtişamlı duruşunun, bazalt taş üzerine kabartma olarak işlendiğini, çok sayıda bronz heykelciklerinin yapıldığını biliyoruz. Hellenistik ve Roma döneminde Teşup’un adının Zeus ve Jüpiter olarak değiştiğini de biliyoruz. Romalı askerler tarafından Jüpiter Dolikhenos kültü sevilip büyük saygı gördü. Kendilerine güç versin, korusun diye, Jüpiter Dolikhenos’un küçük heykelciklerini kolye olarak boyunlarına takan askerlerin, bu dini Roma’ya kadar yaydıkları biliniyor.
Günümüzde çok önem kazanan ve binlerce yabancı turisti mıknatıs gibi kendisine çeken Mitras Tapınakları’nın en görkemlilerinden biri yine sevgili Dülük ören yerimizde. Dünya’da bilinen, yer altına inşa edilen Mitras tapınaklarının (Mithraeum) en büyüğü, Dülük’te Keber tepesinin güney eteğinde yer alıyor. İki büyük salondan oluşuyor. Yer altı tapınağının mihrabı konumundaki merkezi nişte Tauroktoni adı verilen boğa öldürme sahnesi kabartma halinde Mitras Tapınağı kaşiflerinin hayranlıklarına mazhar oluyor. Burada Tanrı Mitras, gezegenleri simgeleyen yıldızlar, takım yıldızlarını simgeleyen akrep, yılan, köpek vb. gibi figürlerin de eşliğinde bir boğayı öldürürken resmediliyor. Ayinleri gizli olan Mitras inancının üyeleri Roma ordusunun askerleri, bürokratlar, tüccarlar ve kölelerden oluşuyordu. M.S.1. yüzyılda Tarsus’tan yayılmaya başlayan Mitras kültü, 3. yüzyılda İskoçya ve Büyük Sahra’ya kadar ulaştı. Mitras ayinlerinde kurban edilen boğanın kanıyla hem yıkanılır hem de içilirdi. Böylece büyük bir gücü simgeleyen boğanın temsil ettiği tanrının kudret ve ölümsüzlüğüne kavuşulacağına inanılırdı. Dülük Mitras tapınağı ile ilgili bilgilerin ciddi bir bölümüne, Gaziantep Müzesi ile Almanya’dan Münster Üniversitesi’nin katılımlı kazıları sonucunda 1997 ve 1998 yıllarında ulaşıldı. Dülük’teki tapınak; Anadolu’da bulunan Mitras yer altı tapınaklarının ilkidir.
Dülük Ören Yeri’ndeki devasa nekropolde (antik mezarlık) Roma kaya mezarları en görkemli arkeolojik buluntulardan bazıları. Dönemin inançlarını, sanatını ve günlük yaşamını yansıtan bu kaya mezarlar, çoğunlukla oda şeklinde, girişi devasa yuvarlak taşla kapatılan mağaralar biçiminde. Lahit ya da kaya içine oyulan mezarlar, üzüm bağları, mitolojik sahneler, hayvan figürleri, yemek sahneleri ve ölü gömme törenlerinin resmedildiği bezemelerle süslü.
Bizans döneminde de Dülük kenti Hititlerden beri süregelen kutsal şehir konumunu başpiskoposlukla devam ettirmiş. Başpiskoposluğun 7. yüzyılda Zeugma’ya taşınmasıyla birlikte, dini merkez konumunu kaybetmiş. Bu tarihten itibaren Gaziantep kalesi çevresinde kurulan yeni bir şehir olan “Ayıntap” Dülük kentinin yerini almaya başlamış ve giderek küçülen Dülük, Ayıntap’a bağlı bir köy haline gelmiş. Dülük kutsal alanı ise, evliya olduğuna inanılan Dülükbaba adıyla anılmaya başlamış.
Dülük tüm bu anlattığım benzersiz özellikleriyle, yani 600.000 yıllık tarihi, bilinen ilk sayı sisteminin kullanıldığı yer oluşu, antik dönemde tanrılar tanrısı Zeus’un ilk çıkış noktası, en eski ok ucunu barındıran çakmaş taş atelyesi, harikulade kaya mezarları, Anadolu’nun ilk Mitras Tapınağına ev sahipliği etmesi nedeniyle de benim kare asımdan biri.
