KONKORDATA KESİN MÜHLETİNİN SÖZLEŞMELER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ (FESİH İMKÂNI)

Bir önceki yazımızda konkordato sürecinde sözleşmelerin fesih yasağından bahsetmiştik. Bugün ise borçlu tarafından sözleşmelerin olağanüstü feshi imkânından bahsedeceğiz. Konu “kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları” başlıklı İcra ve İflâs Kanununun (İİK) 296’ncı maddesinin ikinci fıkrasında; “Borçlu, tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen aşırı külfetli sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle herhangi bir zamanda sona erecek şekilde feshedebilir. Bu çerçevede ödenmesi gereken tazminat, konkordato projesine tabi olur. Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır.”, şeklinde düzenlenmiştir.
Madde uyarınca konuyu aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
KONKORDATA SÜRECİNDE BORÇLU TARAFINDAN SÖZLEŞMELERİN OLAĞANÜSTÜ FESHİ İMKÂNI
Genel fesih yasağına rağmen, kanun, borçluya belli şartlar altında sözleşmeleri feshetme yetkisi vermiştir. İİK m. 296/II uyarınca, borçlu, “tarafı olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen aşırı külfetli sürekli borç ilişkilerini, komiserin uygun görüşü ve mahkemenin izniyle” sona erdirebilir. Bu, fesih yasağının istisnası olup, konkordato projesinin başarı şansını artırmak için borçlunun üzerindeki finansal yükü hafifletmeyi hedefler.
Kanunda geçen “aşırı külfet” kavramı, borçlunun mâli durumunu daha da ağırlaştıran, rasyonel ticarî kararlara aykırı düşen ve projenin uygulanabilirliğini tehlikeye atan yükümlülükleri ifade eder.
Fesih yetkisinin kullanılabilmesi için üç temel koşulun bir arada bulunması gerekir. Birincisi, feshedilmek istenen sözleşmenin bir sürekli borç ilişkisi niteliğinde olmasıdır. İkincisi, bu ilişkinin borçlu için “aşırı külfetli” olması ve son olarak konkordatonun amacına ulaşmasını engellemesi gerekliliğidir.
Ancak borçlu tek taraflı bir irade açıklaması ile sözleşmenin feshini gerçekleştiremez. Usulen öncelikle konkordato komiserinin uygun görüşü alındıktan sonra konkordato dosyasına bakan ticaret mahkemenin izninin alınması zorunluluğudur. Bu mekanizma, borçlunun keyfi fesihlerini önlemekte ve fesih kararının objektif kriterlere bağlanmasını sağlamaktadır. Zira komiser, feshedilmesi istenen sözleşmenin konkordato amacına hizmet etmediği kanaatine varırsa uygun görüş vermez ve borçlu da bu yetkiyi kullanamaz.
FESHİN HUKUKİ SONUÇLARI ve TAZMİNAT
Borçlu tarafından İİK m. 296/2 uyarınca sözleşmenin feshi durumunda karşı tarafın uğradığı zarar, tazminat olarak konkordato projesine tabi olur. Bu, feshedilen sözleşmeden doğan alacağın, konkordatoya tabi diğer adi alacaklarla aynı hukukî statüde ele alınacağı anlamına gelmektedir. Bu alacaklar için özel bir öncelik veya imtiyaz söz konusu değildir.
Yapılmış olan kanunî düzenleme, sözleşmenin feshi sonucunda sözleşmenin karşı tarafının uğrayabileceği zararları minimize etmeyi ve böylece bir denge sağlamayı amaçlamaktadır.
Tüm bunların yanında maddenin son cümlesinde “Hizmet sözleşmelerinin feshine ilişkin özel hükümler saklıdır” ifadesi ile hizmet sözleşmelerine ilişkin özel bir düzenleme getirilmiştir. Burada işçilik alacakları ve buna benzer hizmet sözleşmesinden doğmuş alacaklarla, işlemlerle ilgili yapılacak sözleşmeler İş Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağına atıf yapılmıştır. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları ile son bir yıla ait ücret alacakları, İİK m. 206'daki birinci sıradaki imtiyazlı alacaklardan sayılır ve konkordato mühleti boyunca takip yasağına tabi değildir. Bu alacaklar, projenin tasdiki için dahi tam olarak ödenmesi gereken öncelikli alacaklardır.
