ANTİK DÖNEMDE FIRAT’IN BÜYÜSÜ

YAYINLAMA: 16 Ekim 2025 / 00.00 | GÜNCELLEME: 15 Ekim 2025 / 18.16

Tarih boyunca medeniyetleri etkileyen kutsal nehirlerin olduğuna inanılır. Bunlardan biri de antik adı Euphrates olan Fırat’tır. Üç büyük dinin kutsal kitaplarında; Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da, Fırat’tan ve Dicle’den cennet bahçelerinin kutsal nehirleri olarak söz edilir.

Fırat ve Dicle’nin ortasında kalan bölge “Mezopotamya” olarak adlandırılır. Antik Yunanca’da “Mesos” “orta” ve “Potamos” “nehir” demekti, Mezopotamya; antik Yunanca’da “Nehirlerin ortası” anlamında kullanılmış bir isim. Tüm dünya ilkokullarında “Mezopotamya”nın medeniyetlerin beşiği olduğu öğretilir.

Bu bölgeye biz Türkçede “Bereketli hilal” deriz. İngilizce konuşulan ülkelerde, bu bölge “Fertile crescent”, fransızca konuşulan ülkelerde “Fertile croissant” olarak adlandırılır.

İnsanlık tarihi boyunca çok verimli toprakları, son derece muhteşem bir iklimi, petrol yataklarının olduğu bu sulak bölge, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Tarihin bilinen ilk okur yazar toplumlarına da beşiklik yapan bu bölgeyi yurt edinen kadim medeniyetlerden bazıları Sümerler, Babiller, Asurlar, Akadlar, Kaldealılar ve Elam’dır.

İşte bu muhteşem nehirlerden biri olan Fırat, bizim güzel şehrimizin de doğu sınırını oluşturuyor.

Asur Devrinde,”Fırat’ın Adaleti kuralı “ geçerliydi ve çözümlenemeyen davalar için, tarafların da onayıyla  Fırat’a gidilirdi. Buna göre taraflar bir salla nehrin ortasında suya atılır ve sahile çıkan taraf kutsal nehrin iradesiyle davayı kazanmış sayılırdı. Fırat’ın azgın sularında boğulanın, Fırat’ın adaletiyle cezalandırıldığına inanılırdı.  

Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya’da; Fırat son derece önemliydi, çünkü Anadolu yaylasından sürükleyerek taşıdığı bereketli topraklarla ve çok yüksek debili suyuyla, geçtiği ülkelere hayat götürürdü. Tarih boyunca hüküm sürmüş bütün güçlü devletler için Fırat, sahip olunması gereken kutsal bir hazineydi. Fırat’ın zenginlik sunduğu tüm uygarlıklar için, Fırat’a sahip olmak   büyük bir onurdu. Anadolu’dan gelen yolların Fırat’la kesiştiği yerlerde önemli ticari ve ulaşım avantajları vardı. Özellikle Asurlular açısından büyük önem taşıyan Fırat Nehri, aynı zamanda doğu uygarlıkları olan Urartular ve Persler için de yaşamsal değerdeydi. Onun uğruna her türlü fedakarlığı yapabilirlerdi.

Hitit, Büyük İskender ve Hellenistik dönemden Osmanlı İmparatorluğunun bazı dönemlerine kadar batı uygarlıkları için de Fırat Nehri öncelikle doğuda güçlü bir sınır ve güvenilir bir tampondu.

Daha önceki yazılarımda da tüm ayrıntılarıyla anlattığım gibi, Fırat üzerindeki en önemli iki geçit yeri, nehir sularının göreceli olarak daha durgun aktığı Zeugma ve Samsat’tı. Söz konusu iki önemli geçit yeri günümüzde; eski Samsat ilçesi ve Nizip’in Belkıs köyü civarıdır. Bu iki geçit, Fırat üzerindeki iki kıyıya sıralanmış, onlarca yerleşim yerinden sadece ikisiydi.

Zeugma’ya görevli gelip yerleşen üst düzen generallerin büyük bölümünün muhteşem villalarını süsleyen taban mozaiklerin ciddi bir bölümünde Fırat temalı, eşsiz mozaikler vardı.

Roma uygarlığı için çok büyük önemi olan “su” servet değerindeydi. Zeugma halkı, bugün bile şehir plancılarının büyük hayranlığını kazanan, son derece bilimsel planlanmış su yolları, sarnıçlar ve drenaj sistemleriyle Fırat’ın sularını kana kana kullandılar.  

Fırat’ın kıyısındaki Samsat, Adıyaman ilinin bir ilçesi idi ve adını Kommagene krallığının kurucusu Samos’tan almıştı. Anadolu’nun bu en büyük höyüğü, barındırdığı en az beş bin yıllık sayısız gizi ile baraj sularına gömüldü. İkinci geçit yeri olan Zeugma “köprü başı” ya da “geçit yeri” anlamına gelmekteydi. Zeugma’nın belli bölümünü de yapılan barajın suları yuttu.

Tüm dünyanın bildiği bu muhteşem bölgeyi, hak ettiği biçimde sahiplendiğimizden ve tüm dünya turizm pazarına en güzel şekilde sunduğumuzdan emin değilim. İyi kötü mürekkep yalamış her dünya vatandaşı

“Mezopotamya”yı ilkokul çağlarında öğrenmiştir ve bilir, ancak buranın Türkiye’de olduğundan, ne yazık ki çok az insan haberdardır. Sadece bu umursamazlık bile içimi acıtıyor.

Ülkemizde, benzersiz değerdeki varlıklarımızın farkına varacağımız günlerin gelmesini umutla bekliyorum.

 

ANTİK DÖNEMDE FIRAT’IN BÜYÜSÜ
YORUMUNUZU YAZIN, TARTIŞMAYA KATILIN!
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *