GAZİANTEP KÜLTÜRÜNDE DUA VE BEDDUALARIMIZ
Gaziantep kültüründe dua ve beddualarımız söz konusu olduğunda aklımıza hemen ünlü Gaziantepli bilim insanı Ömer Asım Aksoy gelir. Ömer Asım Aksoy, öğretmenlik, avukatlık, savcılık, milletvekilliği, yazarlık gibi pek çok kimliğine ek olarak ve kanımca, hepsinin üstünde, bir dil bilimci olmasıyla ülke tarihimize imzasını atmıştır. Ulu önder Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nun yönetim kurulu üyesi olarak büyük hizmetler vermiş, Derleme ve Tarama Kolu Başkanı olarak birçok araştırma yapmış, bilgi dünyamıza çok değerli kitaplar armağan etmiştir.
Yıllar önce her yılbaşında Arsan Seyahat Merkezi konuklarımıza verdiğimiz armağanlar seçkisinde, bir yıl dağıttığımız, Gaziyurt Matbaası’nın özel olarak bastığı Ömer Asım Aksoy’un üç cilt, lake karton kutulu “Antep Ağzı” kitapları büyük sükse toplamış, okumayı sevenleri çok mutlu etmişti.
Gaziantep’in sözlü mirasını derleyen ve kayıt altına alan Ömer Asım Aksoy’un çalışmaları, bu kıymetin ne kadar derin ve bilinçli olduğunu açıkça belgeler. Ömer Asım Aksoy’un en büyük katkılarından biri de bu sözleri unutturmamış olmasıdır. Onun derlemeleri sayesinde Gaziantep’in duaları da bedduaları da sadece geçmişte kalmış folklor unsurları değil, yaşayan bir kültür belgesi olarak kayıtlarımızda yer alır. Bu dua ve bedduaları anlamadan, bilge Gaziantep toplumunun yüce ahlak ve adalet anlayışı hakkında bilgi sahibi olamazsınız.
Gaziantep’te söz sıradan değildir. Bir cümle bazen bir öğüt, bazen bir teşekkür, bazen de bir mahkeme hükmü gibidir. Özellikle dua ve beddualar… Bu şehirde iyi dilek de sitem de öfke de yüksek sesle değil; ölçülü, anlamlı, zekice ve çoğu zaman Allah’a havale edilerek dile getirilir. Haksızlığa uğrayan, sesi duyulmayan kişi, intikam peşinde koşmaz; “Ettiğini bulasın” der ve susar.
Eski Türklerde sözün büyü gücü olduğu düşünülürdü. “Alkış” (iyi dilek) ve “kargış” (kötü dilek) kavramları bu dönemden bize miras kaldı.
Gaziantep’te kullanılan dua ve bedduaların kökeni, İslamiyet öncesi Türk inançları, gelenekleriyle, İslam kültürünün iç içe geçmesinden oluşmuştur. Gaziantep, Anadolu’nun sözlü kültür bakımından en zengin kentlerinden biridir. Bu zenginlik yalnızca masallar, atasözleri ve deyimlerle sınırlı değildir; dua ve beddualar da halkın duygu dünyasını, ahlak anlayışını ve toplumsal düzenini yansıtan güçlü sözlü miras unsurlarıdır. Gaziantep geleneğinde dua ve beddua, basit birer temenni ya da öfke ifadesi değil; kökü derinlerde olan, toplumsal işlevi bulunan söz kalıplarıdır.
Gaziantep’te dua, yalnızca ibadet sırasındaki dileklerden ibaret değildir. Bir çocuğun başı okşanırken, bir konuk uğurlanırken, bir iyilik karşısında duygulanıldığında yürekten dilenen temennilerdir. Özellikle yaşlıların, annelerin ve yoksulların duasının “tuttuğuna” inanılır. Bu, toplumsal dayanışmayı ve ahlakı güçlendiren bir inançtır. “Allah ayağına taş değdirmesin” duasında, bir ömür boyu dirlik, düzen, huzur, sağlık dilekleri vardır. “Ocağın tütsün” dendiğinde ailenin, ev halkının mutlulukla, ağız tadıyla upuzun yıllar yaşamaları dileği kast edilir.
Ömer Asım Aksoy’un derlemelerinde dikkat çeken saptama; bu duaların abartılı olmadığıdır. Ne servet istenir ne iktidar. Sağlık, helal kazanç, huzur ve aile bütünlüğü içeren Gaziantep duaları, hayatın özüne yöneliktir, içinde tarih, inanç, ahlak ve vicdan taşır.
Aksoy’un aktardığı Gaziantep beddualarında da bu ölçü açıkça görülür. Çoğu beddua, doğrudan felaket istemez. Kötülük yapanı ilahi adalete havale eder. En ağır beddualardan sayılan “Ocağın sönsün” bile, aslında toplumda ailenin ne kadar kutsal kabul edildiğini gösterir. “Ocağın sönsün” aile düzeninin bozulmasını diler. “Gün yüzü görmeyesin.” haksızlık yapan insanın huzurdan ve rahatlıktan mahrum kalması temennisidir.
Bu beddualar, bireysel öfkenin ötesinde toplumsal normları ihlal eden davranışlara karşı sözlü bir yaptırım niteliği taşır. Kimsenin durup dururken beddua etmemesi, bedduanın “haklı olana yakıştığı” düşüncesiyle ilişkilidir. Bu yönüyle beddua, Gaziantep’te bir uyarıdır. “Yaptığın yanına kâr kalmaz” demenin başka bir yoludur.
Ömer Asım Aksoy, Gaziantep ağzında dua ve bedduaların genellikle ilahî adalet duygusuna sığındığını vurgular. Kişi, doğrudan intikam almak yerine hakkını Tanrı’ya bırakır. Bu yönüyle beddua bile bir ölçü ve ahlak sınırı taşır.
Gaziantep geleneğinde dua; sevgi, minnet, teşekkür ve takdirin ifadesidir. Bu dualar, bireysel dilekten çok toplumsal sürekliliği ve ahlaki düzeni korumaya yöneliktir. Aksoy’a göre Gaziantep dualarında sade ama derin bir bilgelik vardır; süslü sözlerden ziyade hayatın gerçeklerine gönderme yapar. Bu sözler, kuşaktan kuşağa devredilirken yalnızca sözcükler değil; ahlaki değerler, korkular ve umutlar da aktarılır.
Bugün şehir büyüdükçe, hayat hızlandıkça bu sözler daha az duyulur oldu. Ama özellikle yaşlıların dilinde hâlâ yaşar; çünkü onlar bilir ki söz, niyetle birleştiğinde sihirlidir. Bu yüzden halk arasında hâlâ “Mazlumun duasından ve bedduasından” korkulur. Çünkü dua, içtenlikle ve haklılıkla edildiğinde güçlüdür.
Kadim Gaziantep geleneğinde beddualar ölçüsüz bir lanet olmayıp çaresizliğin ve hakkı yenenin son cümlesidir.
Umutla karşıladığımız bu yıl, ben de kadim Gaziantep halkı gibi, mağdurları dualarımla destekleyip, kötü, vicdansız ve ahlak yoksunlarını ilahi adalete teslim ediyorum. Adaleti çok özlediğimiz bu günlerde “Allah herkese adaletiyle muamele etsin” ve tüm ülkemizde herkes hak ettiğini yaşasın.

