Cemaati neden bize şikayet ediyorsunuz?
Başbakan Erdoğan’ın cemaate bu kadar kızması, bu kadar tepki göstermesi doğal.
Çünkü daha iktidarının evvelinden, oturup, konuşup, bir karara varmışlar.
Gelin bize destek verin, bu ülkeyi beraber yönetelim demişler.
Nitekim, yıllardan beri de yönetiyorlarmış.
Birbirleriyle içli-dışlı, sarmaş-dolaş olmuşlar.
Başbakan, Bakanları cemaatten gelen tüm talepleri yerine getirmiş.
“Hoca Efendi’nin emri olur” diye bizim nimetlerimiz cemaatin ayaklarının altına serilmiş.
Ama, ittifak sağlanıp, tüm bunlar yapılırken, bize hiçbir şey sorulmamış.
Yani bir anlamda adam yerine bile konulmamışız.
Bu yüzden, Başbakan Erdoğan’ın cemaate kızmasını anlıyorum da, bize şikayette bulunmasına bir anlam veremiyorum doğrusu.
Oldum olası bu “cemaat”in adından bile hazzetmem.
Ne demekmiş cemaat memaat?
İman-inanmak-inanç tanrıyla kul arasındadır.
Bu işin örgütü mü olur?
Sonra bu örgüt ne örgütü? Hepimiz bilmiyor muyuz, ne olduklarını!
Uzun yıllardan beri, bir yandan eğitim kanalıyla genç dimağların beynini yıkarken, diğer yandan çok ciddi anlamda kayıtdışı bir sermaye birikimine ulaştılar.
Büyüdükçe büyüdüler.
Sağ iktidarlara verdikleri destek palavraları ile devletin tüm imkanlarından, kredilerinden, muafiyetlerinden yararlanarak, “cumhuriyet tarihinin en büyük kayıtdışı sermayesine” ulaştılar.
Şimdi, örgüte mensup kitleler ve birikmiş sermaye ile siyaseti yönetip yönelendirmek istiyorlar.
***
Türkiye’de aklı başında, sağduyulu insanlar, yıllardan beri, bu cemaat ve hoca efendi denen adamla, bunların dini istismara dayalı menfaat örgütleriyle ilgili yüksek sesle rahatsızlığını dile getirip, bu “tehlikeye” dikkat çekiyordu.
Böyle bir dini örgütlenmenin, bu örgütlenmenin devletin kurumlarına sızmasının demokrasiye aykırı olduğu, böyle bir örgütlenmenin ülkenin güvenliği açısından çok çok çok büyük tehlike yaratacağı her fırsatta dile getiriliyordu.
Abla evleri, abi evleri ile garip yapılanmalar, garip ilişkiler, garip örgütlenmeler, beyin yıkamalar emniyeti, adaleti ele geçirme pozisyonlarından toplum haklı olarak olağanüstü rahatsızlık duyuyordu.
Ama, şimdiye kadar bu uyarılara ve rahatsızlıklara kulak tıkanılıyordu.
Eğer, hoca efendi ve cemaat, “Artık yeter! Bu iktidarı birlikte yürüteceğiz” aşamasına gelmese, durum bir süre daha idare edilip, gidilecekti.
***
Geçenlerde Akın Birdal ile konuyu tartışırken, “Bunların arasındaki ilişki tamamen menfaat ve istismara dayalı olmuştur” dedi.
Öyle olmasa, hem ittifak halinde görünüp, hem de alttan alta her türlü ilişki ve görüşmeler, “Bir gün lazım olur” diye kayıt altına alınır mıydı?
Böyle bir samimiyetsizlik ve ihanet hangi dine, imana, inanca yakışır?
O nedenle, bu yapılanmaların öyle dinle, imanla, inançla hiçbir alakası söz konusu bile olamaz.
***
Önceki gün Başbakan Erdoğan’ı NTV’de izledim. Söz konusu cemaat olduğunda halen öfkesini ve kinini kontrol etmekte zorlanıyor. Ve cemaate en büyük darbeyi indirmek için seçimi kendine göre hayırlısı ile geçirmeyi bekliyor.
Erdoğan’ın, cemaatten 17 Aralık’ın rövanşını almadan normale dönmesi, huzura ermesi ve rahat etmesi mümkün değil.
Ama cemaat yapılacaklara sessiz mi kalacak, o da ayrı ayrı bir soru.
Anlayacağınız AKP-cemaat meydan muharebesi daha uzun bir süre Türkiye’nin gündemini işgal edeceğe benziyor.