Temelde sevgisizlik tohumları var!
Washington’daki PEW Araştırma Merkezi’ne göre, Türkler, Amerika’yı da başka ülkeleri de sevmiyormuş.
Araştırmaya katılanların yüzde 73’ü Amerika'ya karşı olumsuz düşüncelere sahipmiş..
Nedense hiç şaşırmadım.
Hatta, acaba Türkler’in başkasını sevmeme huyu yalnızca başka ülkelerle mi sınırlı diye de düşünmeden edemedim.
Zira bu cumhuriyeti kuranlar, “Herkes, dostlar, düşmanlar ve dağlar, bu ülkenin efendisinin Türkler olduğunu bilmelidir. Saf Türk olmayanların, Türk ana vatanında sadece bir tek hakları vardır: Hizmetkâr olma hakkı, köle olma hakkı” diye daha en baştan sevgisizlik, düşmanlık ve ayrılık tohumlarını fütursuzca bu topraklar üzerine serptiğine göre, Türkler’in kendilerinden başkasını sevmemesi pek de yadırganacak bir şey değil.
Tanrı aşkına!
Çevrenize bir bakın!
Hangi dostunuz veya arkadaşınızın sizi gerçekten sevdiğinden eminsiniz?
Veya siz onları gerçekten seviyor musunuz?
Büyük çoğunlukla her iki sorunun yanıtı da açık ve net olarak “evet” değildir.
Çünkü Türk toplumu “sevgisiz”, “sevgi yoksunu” bir toplumdur.
Toplumun çok önemli bir kesimi, çiçek sevmez.Milyarlık apartmanların balkonuna bakın bir tane çiçek göremezsiniz, ama içerisi en görgüsüz cinsinden pahalı mobilyalarla doludur.
Türk toplumu hayvan sevmez, dünya tatlısı hayvanlarıevine sokmaz.
Hatta kendi kendini sevmez ki, başkalarını, başka insanları ve de başka ülkeleri sevsin!
***
Bu sevgisizliğin sonucudur ki, “kollektif” çalışma ruhundan yoksun, bencillik damarlarındaki asil kanda mevcut olan Türk toplumunun en bariz özelliklerinden biri, başkalarının mutsuzluğundan mutlu, başkalarının mutluluğundan mutsuz olmaktır.
Kıskançlık, haset, çekememezlik duygularının bu kadar yoğun yaşandığı başka bir toplum bulmak zordur.
Türk insanı kendisinde olmayan hiçbir meziyetin başkasında olmasını istemez, kabul edemez.
“Temel anasını görmesin” felsefesi, bu sevgisiz ve haset duygularıyla kıvranan toplumun ruh halinin bir tezahürüdür.
***
Washington’daki PEW Araştırma Merkezi’nin, değişik ülkelerle ilgili değişik veriler içeren araştırması epeyce kapsamlı, ama bunları tektek irdelemeye gerek yok.
Çünkü irdelenecek olan ana tema “sevgisizliktir!”
Nokta!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan bir temele dayanınca, toplumun neden bu kadar sevgisiz olduğunu tartışmaya da gerek kalmıyor aslında…
Mesela, Ağrı’da patlak veren Kürt ayaklanması üzerine yaptığı bir konuşmada dönemin Başbakanı İnönü, “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur” demiştir.
Sonuç ortada…
Hem devlet, hem de vatandaş o zamandan bu yana bu toprakların en büyük zenginliği olan farklılıkları hep düşman belleyip, canına okumanın yollarını bulmuştur, onların canına okudukça kendisi de daha çok sevgisizleşip, çoraklaşmıştır.
***
Ermeni soykırımı da, 6-7 Eylül olayları da Kürt kıyımları da Türk’ün Türkten başkasını sevmeme felsefesinin sonucu olan acı kıyımlardır.
Yani tanrı aşkına en yakınındaki eşini, dostunu sevmeyen, kapı komşusundaki Ermeni’nin, Rum’un, Yahudi’nin yarattığı artı değer ve zenginliği kendi varlığı için tehdit görüp, gereğini bir şekilde yerine getiren Türk toplumu bugün ne değişti de Amerika’yı veya başka ülkeleri sevmeye başlasın, sevsin?
Sizce bir mantığı var mı?