Je suis Hrant*…
Dün yine ülke genelinde meydanlar Hrant doluydu. Yalnızca meydanlar değil, insanlığa inananların tamamının kalbindeydi Hrant.
Sosyal paylaşım sitelerinde ne kadar anlamlı ve güzel paylaşımlar vardı.
“Ah Ahparig. Bugün binlerce kişi yüzleşti. Binler soykırım dedi. Sen olmasan, olmazdı...” diye yazmıştı Özlem Dalkıran…
Yengem, Hrant’ın yerde yüzükoyun yattığı fotoğrafın altına, “Je suis Hrant” diye yazmış.
“Ben de” diye ekledim
Onun gerçek katilleri adalet önüne çıkarılıncaya kadar da biz Hrant olmaya devam edeceğiz.
Je suis Hrant…
Bu yıl 1915 soykırımının 100. Yıldönümü…
1915 yılının 24 Nisan’ında soykırımın ilk harekatı başlatılmış, İstanbul’da gece vakti yazar-çizer-düşünür-bilim adamı-gazeteci 200 Ermeni evlerine baskın düzenlenerek gözaltına alınmıştı.
Çoğu ne olduğunu anlayamadığı için, karakolda ifadeleri alındıktan sonra bir-iki saat içinde evlerine geri döneceklerini sanıyorlardı. Bir yanlışlık yapıldığı inancındaydılar.
Çünkü pek çoğu, “soykırımın mimarı” olan İttihat Terakki’nin önce gelen isimlerinin en yakın dostlarıydılar.
Ama olmadı… O gece evlerinden toplanan Ermeni ileri gelenlerinin pek azı geri dönme veya yaşama şansına kavuşabildi.
Neredeyse tamamına yakını, Çankırı’da, Ankara yakınlarında, Diyarbakır yollarında, İttihat Terakki denilen devlet çetesinin görevlendirdiği Kürt çeteler tarafından öldürüldüler.
***
Ardından sıra diğer şehirlere ve diğer Ermenilere geldi…
Birbuçuk milyon Ermeni topraklarından sürülürken, canlarını, mallarını kaybettiler.
Yakınlarını geride bırakmak zorunda kalanlar, yakınlarının tek tek kesilerek Fırat’a, Dicle’ye atılmasına, kızlarına, karılarına tecavüz edilmesine tanıklık ederek, içleri kan ağlayarak yürüdüler ölüme…
Suriye çöllerine kadar yürümeyi ve hayatta kalmayı başaranları da çöl yuttu.
***
Türkiye Ermeni gerçeği ile yıllarca yüzleşmedi, yüzleşemedi. Halen de yüzleştiği söylenemez ya!
Türkiye halkı, yabancı ülkelerdeki diplomatlarımızın neyin intikamı uğruna suikastlere kurban gittiğini anlayamadı.
Türkleştirilmiş, zorla müslümanlaştırılmış, yıllardan beri suskun kalmış kılıç artıklarının varlığından habersiz yaşadı.
Devlet, halkına sahte bir tarih öğreterek, ellerinin kanını onlardan sakladı yıllardır.
Eğer bugün, bu toplum, Ermeni gerçeği ile bir nebze olsun yüzleşebiliyorsa, bunda mihenk taşının Hrant Dink olduğunu bilmemiz lazım.
***
Bugün bile devletimizin Çanakkale Savaşı’nın yıldönümü kutlaması diye Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan’ı 24 Nisan törenlerine davet edecek kadar pişkin olabilmesini şaşkınlıkla izliyoruz.
Halen, inkar ve yüzleşmemek bir kurtuluş yolu olarak görülüyor. 1915’ten 2015’e inkara ve Hrant’ın katillerini saklamaya devamla girdi Türkiye…
Ama, biz hiç bıkmadan aynı şeyi söylemeye devam edeceğiz.
*Je suis Hrant/Ben Hrant’ım