Ağzını büzmesinden ‘Ömer’ diyeceği belliydi!..
Çok renkli, çoğulcu, çok güzel bir meclis oluştu. Kürt vekil var, İslamcı vekil var, Ermeni vekil var, Roman vekil var, Ezidi vekil var... Sağcısı, solcusu, ulusalcısı, milliyetçisi, liberali, TBMM’de yüksek temsiliyet oluşturdu.
Demokrasimize sıçrama yaptırarak birçok sorunumuzu çözebilecek bir fırsat var önümüzde.
Erken seçim olursa, iki sene sonra seçim olursa veya normal sürede seçim olursa partimiz ne kazanır, ne kaybeder hesabına girilirse asıl kaybeden Türkiye olacaktır.
Deniz Baykal’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 2.5 saat baş başa konuşmasını siyasi teamüllere uygun değerlendirmiyorum. Davetin Erdoğan tarafından geldiği açıklandı ama Baykal’ın aracılarla böyle bir görüşmenin alt yapısını hazırlamış olabileceğini de düşünüyorum.
Parti liderliği, başbakan yardımcılığı, bakanlık yapmış; siyasi bilgisi, tecrübesi ve görgüsü en üst seviyede olan Doçent ünvanlı Deniz Baykal’ın ülkenin içinde bulunduğu koşulların vahameti karşısında ülkesine hizmet için böyle bir görüşmeyi yapmış olabileceğini tahmin ediyorum.
Bu görüşmede TBMM Meclis Başkanlığı’nın ve koalisyon hükümetinin konuşulduğu kesindir. Bakmayın siz, daha sonra, “Bunlar konuşulmadı!..” açıklamalarına... Ne diyeceklerdi yani, yeni hükümeti dizayn ettik, Baykal’ı da meclis başkanı yaptık mı diyeceklerdi!
Bu işler böyle, kapalı kapılar ardında dizayn edilir, biz de yıllar sonra yazılan kitaplardan neyin nasıl olduğunu öğreniriz. (Bkz. Ahmet Sever’in ‘Abdullah Gül ile 12 Yıl’ kitabı)
Bu yazdıklarım tabii ki benim muhayyilem, tahminim. Bunu paylaştığım zeki bir Dr. Makine Mühendisi arkadaşım var. Bana ‘fail-safe’/başarısız-güvenli konseptinden bahsetti. İki İngilizce kelimeden oluşuyor ama ifade ettiği anlam başka.
Bu konsepti biraz açmak istiyorum çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durumuna cuk oturuyor.
Bir başarısızlık, yanlışlık, hata durumunda tüm aygıtın parçalanmasına, yok olmasına mani olmak için dizayn edilen haber verici, önlem alınmasını gerektiren, otomatik olarak devreye giren uyarıcı.
7 Haziran seçiminin tablosunu masaya yatıran Erdoğan, AK Parti’nin tek başına hükümet kuramayacağını ama kiminle koalisyon yapılmasını da bilecek en muktedir kişisidir siyaset hayatımızın.
Koalisyondan önce yapılacak en önemli iş uygun bir meclis başkanının saptanmasıdır. Doğal olarak da bu kişinin koalisyonun diğer ortağından olmasıdır. Ama kim?
Deniz Baykal’dan daha uygun kim olabilir?
Baykal, yıllar önce Erdoğan’ın başbakan olabilmesinin önünü açmıştı. Şimdi sıra Erdoğan’daydı.
Meclis Başkanlığı çok önemli. CHP’li olmasına rağmen tarafsız olabilmeli. Baykal’ın yaşının da etkisi ile oluşan demokrat kişiliği öyle anlaşılıyor ki Erdoğan’ın tercihinde etken oldu.
Hizipçiliği, en iyi bilen siyasi olarak, son kertede ülkesinin ali yararları için kullanacağı varsayımıyla Erdoğan’ın tercihinin bir başka nedeni olduğunu düşünüyorum.
Bu durumda, öyle böyleyse, televizyonlardaki koalisyon tartışmalarına, köşe yazılarına kulak asmayın. Erdoğan’ın ağzını büzmesinden ‘Ömer’ diyeceği belliydi diye düşünün.
Altı milyon oy almış HDP’yi illegal olarak kabul eden MHP, parlamentoda eşit sayıda temsil edildiklerine göre karşı tarafta kendilerine benzer suçlamayı yaparsa aynı çatı altında nasıl siyaset yapacaklar, yeminlerine sadık kalıp ülkenin yararlarını birlikte nasıl savunacaklar?
Bütün bunları düşününce mantığıma başka bir koalisyon olasılığı yatmıyor.
Antepfıstığı muamması!..
İlk hasat antepfıstığı Nizip Ticaret Borsası’na getirildi, resimler çekildi ve Nizip’e bağlı İntepe köyünde yaşayan çiftçi Nüveren Danaoğlu altını kaptı!
Dün Siirt’ten gelen haber de sevindirdi. Siirt fıstığında son 10 yılın en yüksek rekoltesi bekleniyormuş.
Haberin şu kısmı dikkatimi çekti:
“Siirt geneli tahmini 9 milyon fıstık ağacının olduğuna dikkat çeken Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü İzzet Murat, ‘Ortalama 10 bin ton rekolte elde edeceğimizi göz önünde bulundurursak ve fıstığın kilosunu da 30 lira olarak hesaplarsak bu da Siirt fıstığının piyasaya 300 milyon lira (eski parayla 300 trilyon) tarımsal hasıla elde edileceği anlamına geliyor. Bu rakam ilimizin ekonomisine ciddi bir rakam demektir.’
Gazetelere yansıyan antepfıstığı ile ilgili beyanlarda bu sene beklenen rekoltenin 200 bin ton olduğu iddia edildi. Bu verilere göre bu sene antepfıstığından 2 milyar lira (eski parayla 2 katrilyon) gelir bekleniyor demektir.
Birkaç gün önce de Gaziantep Fıstık Tanıtım Grubu Üyesi ve GATEM Fıstıkçılar Sitesi Dernek Başkanı Ali Demir gazetelere demeç verdi:
“2014 yılında fiyat açıklanırken yüksek açıldı ve bu ürünün önü kapandı. Çünkü biliyorsunuz ki, İran'da da var ABD'de de var. Bu durumda bizim ürünün önü kapanınca diğer ülkeler ürünlerini sattılar. Bu nedenle çok fazla zarar eden gerek stokçular, gerek esnaf bunun bedelini ödedi. Dünyada bir de savaş ve kriz var. Komşularımız Irak, Suriye'de savaş var, Mısır, Libya’da da öyle. Daha önce Ortadoğu'ya büyük sevkiyatlar oluyordu.Ortadoğu'da devam eden savaşlar en çok da Gaziantep'teki fıstık üreticisini etkiledi. Tarım İl Müdürlüğü ve Fıstık Araştırma'dan aldığımız bilgilere göre, 100 bin tonun üzerinde rekolte var. İnşallah ürün bol olsun, çiftçimiz de kazansın biz de kazanalım.”
Bir fıstık haberi de ŞanlıurfaTicaret Borsası’ndan (ŞUTB) geldi. Başkan Mehmet Kaya da şöyle diyor:
“Dünya genelinde en fazla fıstık Amerika Birleşik Devletleri, İran ve Türkiye’de üretiliyor. Toplam üretim 945 bin ton. Yaklaşık 150 bin tonu Türkiye’de üretiliyor.Bunun yüzde 80’i de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetiştiriliyor. Bu yıl fıstık üretiminde rekor bekliyoruz.”
Bu haberler yanlışı, doğruyu, abartıyı, bilgisizliği birlikte barındırıyor. Gazeteler seçici değil, gelen her haberi sayfalarına koyuyorlar. Geçen sene bazı gazeteler ambarcıların dümen suyuna bilerek girerek yalan haberler yaptılar.
Ambarcı kim?
Üretmeyen, malı ucuza kapatıp, bekletip, gazetelerle dezenformasyon yaparak haksız kazanç sağlayan ve hiç makbul olmayan bir zümre!..
Bunun önüne geçilmesi lazım. Önüne gelen konuşmamalı.
Ben, yalnız Gaziantep Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Tiryakioğlu’ndan gelen haberlere itibar ediyorum. Keşke ondan başka kimse konuşmasa da, şu iş artık Tiryakioğlu’nun çalışmalarıyla mecrasına giriyor, bari geri çıkmasın.