Temel’in eğitim anlayışı!
Temel zengin olunca ailesini alıp İstanbul’da bir yalıya yerleşmiş.
Bir zaman sonra köyden akraba, eş-dost ziyarete gelmiş.
Lüks yalı, içerde şömine yanıyor, Temel güle oynaya misafirleri ağırlıyor. Fakat evin oğlu, soğuk havada evin bahçesinde, üzerinde battaniye, titreyerek ders çalışıyor.
Misafirlerden biri sonunda dayanamamış, “Yahu Temel biz içerde sıcak yerde oturuyoruz, senin oğlan dışarda ders çalışıyor. Neden böyle yapıyorsunuz” diye sormuş.
Temel, gayet kendinden emin, “Burada moda böyle, çocukları dışarda okutuyorlar” diye yanıt vermiş!
İşte Gaziantep’teki görgüsüz, eğitimin önemini kavrayamamış bazı paralıların çocuğunu özel okulda okutma mantığı da tam Temel’in mantığı ile örtüşüyor.
***
Gaziantep’in eğitim sorunu yalnızca derslik ve öğretmen açığı gibi yetersizliklerin giderilmesiyle çözülebilecek bir sorun olmaktan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor.
Çünkü, Gaziantep’te eğitimdeki asıl sorun; bu kentte yaşayan çoğunluğun zenginiyle fakiriyle eğitimin önemini kavrayamamış olması.
Bunu telafi edebilmekse pek o kadar kolay bir iş değil.
***
Mesela yakından izlediğim bir-iki özel okul var. Öğretmenlerin anlattığını dinleyince kulaklarıma inanamıyorum. Nasıl böyle şeylere tahammül edebiliyorsunuz diye isyan ediyorum.
Bir kere çocukların çok önemli bir çoğunluğu şımarık ve terbiyesiz. Öyle ders çalışmak, öğretmenden korkmak, öğretmene saygı duymak hak getire.
Bir öğretmen, “Okulu öğretmenler değil, öğrenciler idare ediyor” diyor. Küçük bir öğrenci öğretmenin elini tırmalamış.
Eğitim ailede başlar ya. Belli ki kendisi de eğitimden yoksun aileler doğal olarak çocuklarına aile terbiyesi ve saygıyı öğretemiyorlar.
***
Teneffüsten derse girdik, bir öğrenci oturduğu sıraya elindeki suyu döktü, “Benim sıram ıslak dışarı çıkıyorum” diye uyarılarıma aldırmadan çekip gitti.
Başka bir öğrenci tuvalete gideceğini söyledi. Derse henüz girdiğimizi söyledim, “Otur yerine” dedim aldırmadı bile. Kalktı kapıyı çekip, çıktı sınıftan.
Tahtaya ders notları yazıyorum, defterinize geçirin diyorum, hiç aldırış etmiyorlar. Kendi aralarında konuşmayı sürdürüyorlar. Ellerinde cep telefonu, müzikçalar, markaları yarıştırıyorlar.
Öğrenciye kızdığınız zaman, o da size bağırıyor, tersliyor ve azarlıyor.
Çocuklar öğretmenlere, “Maaşını babam veriyor” demeye getiriyor, öğretmen de haddini biliyor.
Bazen öyle laflar ediyorlar ki, donup kalıyoruz.
***
Geçenlerde bir arkadaşla özel okulların halini konuşurken, “Gaziantep’teki özel okullar, velilerin çocuklarını günün belli saatinde bırakabilecekleri güvenli ve modern mekanlardan öte bir işleve sahip değil” şeklinde saptama yaptı.
Bir dostumuz çocuğunu gönderdiği özel okuldan alıp devlet okuluna verdi bu sene. Şimdi çocuk da kendisi de daha mutlu. Önceki gün konuşurken, “İlköğretimi burada geçireceğiz ama, şimdiden arkadaşlar , ‘Aman liseye gönderirken çok dikkat etmelisin. Yani Anadolu ve Fen lisesi gibi yerlerden birine gitmeli. Zira diğerlerinde uyuşturucu, kavga, bıçaklama olayları almış başını gidiyor” diye uyarmaya başladılar” dedi.
***
İnsanlar çocuğunu neden özel okula gönderir?
Daha kaliteli eğitim alıp, daha başarılı olsun diye değil mi?
Çünkü, çocuğu özel okula göndermenin epeyce yüklü bir bedeli var.
Eğitimin önemine inanan insanlar, bu bedeli kaliteye öder.
Ancak Gaziantep’te ailelerin yüzde 95’inin kaygısı çocuğunun özel okulda kaliteli bir eğitim alıp, başarılı bir geleceğe hazırlanması değil.
Adı özel okulda okuyor veya okudu olsun mantığı hakim.
Çünkü Gaziantep’te insanların eğitim adına bir kaygısı ve beklentisi yok. O nedenle para verdiği özel eğitim kurumunun çocuğunu nasıl eğittiği umurunda değil.
Zamanı gelince eline bir diploma tutuştursun yeter.
Karşının eğitime karşı bu ilgisizliği, zaman içinde özel okul yönetimlerini de paranı al keyfine bak sorumsuzluğuna sürüklemiş.
Veli; özel eğitim kurumlarının velinimeti haline gelirken, geleceğe hazırlanması gereken nesiller ne yazık ki kaybedilmiş nesiller olarak çıkıyor ve çıkacak karşımıza.
Zaten ÖSS’deki bu kadar başarısızlık da bu zihniyetin eğitimin kalitesine yansımasının bir sonucu değil mi?
Bir kentteki özel eğitim kurumları; kalitesiyle devlet okullarının da kendine çeki düzen vermesini ve kalitesini yükseltmesini sağlayacakken, Gaziantep’te bunun tam tersine bir kalitesizlik süreci yaşanıyor.
***
Mesela Gaziantep’te restoranların büyük bir çoğunluğu vasat ve lezzetsiz ürünler sunmasına rağmen, faturanız İstanbul veya Ankara’daki lüks bir mekanın faturası kadar, bazen ondan da fazladır. Ama genelde ne kalitesiz üründen ne de faturanın yüksekliğinden şikayet edilir.
Çünkü, o restorana gelenlerin önemli bir kesiminin cebindeki bol paradan başka hiçbir alt yapısı ve görgüsü yoktur. Onlar için aldıkları hizmetin kalitesi pek önemli olmayıp, ödedikleri faturanın yüksekliği bir prestij ve ertesi gün sağa sola övünerek anlatacağı bir malzemedir.
O zaman restoran neden daha iyi, daha kaliteli ve daha nezih bir ürün ortaya çıkarıp, daha iyi bir hizmet sunma zahmetine katlansın ki?
Dolayısıyle, sektörde ne kalite yükselir ne de fiyatlar makul seviyeye çekilir.
***
Eğitim sektörü de böyle. Toplumdaki duyarsızlık, isteksizlik ve kalitesizliğin sonucu olarak, eğitim her geçen gün hızla çöküşe doğru sürükleniyor.
Gaziantep’te eğitimin en temel sorunu, toplumun eğitimsizliği, dolayısıyla eğitimin önemini kavrayamamış olması.
Dersane açığı da öğretmen açığı da bir şekilde giderilebilir, koşullar zorlanabilir.
Peki ortadaki kültür boşluğunu kim, nasıl dolduracak?