Koalisyon
AK Parti dün CHP’ye ilk tur koalisyon görüşmeleri için gitti.
Toplantı sonunda her iki tarafın açıklaması da son derece uygarca idi, birbirinden nezaketle söz ettiler. Doğrusu buna hasrettik.
Eğer gerçekten AK Parti koalisyona niyetliyse CHP’den başka pek seçeneği yok gibi gözüküyor.
AK Parti, kiminle olursa olsun koalisyona gittiği taktirde Cumhurbaşkanı Erdoğan devre dışı kalacak demektir. Sarayında oturması ama sorumluluğu sınırında kalması öyle anlaşılıyor ki koalisyon ortakları tarafından pek dert edilmeyecek. Ancak, bu durumu Erdoğan kabul eder mi?
Hiç zannetmiyorum!
Erdoğan’ın Baykal ve Celal Doğan’la konuşmalarından anladığımız erken seçimin hala en güçlü olasılık olduğunu gösteriyor.
Erken seçimin getireceği o kadar çok handikap var ki. Seçimin çok değişik bir parlamento aritmetiği getirmeyeceğini herkes kabul ediyor.
AK Parti’nin 3 dönem kuralı ne olacak? Tekrar seçim halinde 25’inci dönem bitecek, 26’ıncı dönem milletvekilleri seçilecek. Çok sıkıntı yaratacak bir durum meydana gelecek.
Milletvekilleri bu kadar para harcadı, çalıştı, didindi ve kapağı Ankara’ya attı! Şimdi, haydi gidin aynı şeyleri tekrar yapın, gelebilirseniz geri gelin, denecek. Halka da, yarışan adaylara da bıkkınlık geldi.
Şunu net olarak söyleyebiliriz, Erdoğan’dan başka erken seçim isteyen yok.
Dikkat ederseniz, CHP’nin neredeyse ilk şartı veya isteği Dışişleri Bakanlığı oldu. Adalet değil, İçişleri değil, Eğitim değil...
Sebebi sır değil.
Erdoğan’ın, kaybettiği ‘kişisel iktidar gücü’nü geri almak için, Kasım ayında bir ‘yeniden seçim’i arzuladığı, o vakte kadar bir “dış politika krizi” zemininde ‘ulusal lider’olarak yükselmeyi tasarladığı seziliyor.
Nitekim, Erdoğan’ın bugüne kadar ustalıkla uyguladığı siyaset mühendisliği, başarılı olacakmış gibi duruyor.
Bu vahim tehlikeye Celal Doğan önceki gün Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda dikkat çekiyor, “Maalesef 2015 Kasım’ından sonraki seçimlerin, o sathı mahalin güvenli geçeceğine inanmıyorum. Türkiye’deki olayların tırmandırılacağını düşünüyorum” diyordu.
Şiddetin tekrar kaldığı yerden devam edeceğine dair emareler gelmeye başladı bile. Zaten istenen de bu değil mi?
İşte bunun için diyorum ki, koalisyon çalışmaları boşa çekilen kürek gibi geliyor bana!
Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bir ‘AK Parti-CHP Koalisyonu’ ile ilgili olarak, “Ben olabileceği kanaatinde değilim” sözlerini sarfetmiş olmasını not edelim.
Senyor Arda Turan
Öyle böyle değil, olağanüstü bir başarı...
Arda’nın Barcelona’ya transferi yurt dışında Türkiye’den daha fazla ilgi yarattı.
UEFA’nın sitesinde en büyük 5 kulüp şöyle sıralanıyor:
1. Real Madrid
2. Bayern München
3.Barcelona
4. Chelsea
5. Atletico Madrid
Arda, Atletico Madrid’in sözleşmesi devam eden futbolcusu iken Barcelona, futbolcunun serbest kalma maddesinde bulunan 41 milyon Euro’yu bastırıp renklerine bağlıyor. Böylece Arda, dünyanın en iyi beşinci kulübünden dünyanın en popüler birinci kulübüne transfer oluyor. Rüyada görülse inanılamayacak kadar büyük bir başarı.
Barcelona bu sezon hem La Liga’da, hem de Avrupa Şampiyon Kulüplerde şampiyon oldu.
Arda, Barcelona Kulübü tarihinin en pahalı 4’üncü futbolcusu oldu. Neymar’la arasında 7 milyon Euro fark var, o kadar. İdolüm dediği Iniesta’dan bir hayli daha pahalı...
Arda bundan böyle Türkiye’nin dünyadaki en önemli büyükelçisi olacak. Top onun ayağına gelince ‘El Turco Arda’ denerek ülkemizin reklamı yapılacak.
Buraya kadar her şey mükemmel. İmza ve tören için kulübe giden Arda’yı karşılayan bir yönetici, onunla direkt iletişim kuramayınca hayretler içinde kalıyor ve “Arda, 4 yıldır İspanya’dasın, daha İspanyolca öğrenemedin mi?” diyor!
Bu ney ki...
Ben Almanya’da 30 senedir yaşayan ama ‘Evet-Hayır’dan başka kelime öğrenemeyen düzinelerle insan biliyorum. Şunu kabul etmek lazım ki, bizim coğrafyanın insanları bu konuda hem yeteneksiz, hem de isteksiz!
Bakalım, Arda’ya Barcelona özel hoca tutmuş, becerebilecek mi?
Başarılı olabilmek için lisan şart. Barça’nın önemli oyuncularından Messi, Arjantinli, Suarez Uruguaylı. Her iki ülkenin de ana lisanı İspanyolca. Bunlarla uyumlu oynayabilmek için belli bir derecede İspanyolca bilmek şart.
Yukarıdaki resmi Euro-Sport’tan aldım.
Fenerbahçe’nin yeni transferi Robinvan Persie’yle dalga geçiyor, “Ayda bir milyon Pound/Sterlin kazanan adam böyle mi giyinir” diyor!
Beni ne giydiği ilgilendirmiyor da, aldığı para fena halde şaşırtıyor. Gazetelerde yazılan, yılda 3.5 milyon Euro sabit para artı maç başı 20 bin Euro. O kadar. Bu miktar ayda bir milyon Pound’a tekabül etmez ki, yarısına bile etmez!
Demek ki, açıklanmayan ama aradan aldığı paralar var! Euro-Sport yalan yazmaz!
32 yaşındaki bir futbolcuya verilen bu para bence çok fazla, bakalım değecek mi?
Galatasaray ölçülü ve akıllı gidiyor, kabadayılığın sonunun ‘yuhalık’ olduğunu biliyor.
Fenerbahçe, tek adamını, ilahını, başkanını kurtarmak için çılgınlık yapıyor.
Ben futbolu çok seven bir taraftar olarak böyle yıldızlarla dolu takımı seyretmekten keyif alırım. Ancak, böyle bir takım kurmak, aşırı borçlanmak ne kadar başarıya tekabül eder, bekleyip göreceğiz.