Türkiye ‘Hakaret’ devleti mi ‘Refah’ devleti mi olacak?
Her şey Bahçeli’nin, partisinin genişletilmiş istişare toplantısındaki, “İzmir’de, Marmaris’te yazlıklarında yatıp, AKP’nin olmasın diye oyunu MHP’ye vermeyen; ama HDP’yi Meclis’e taşıyan zavallılar, Türkiye’nin kaymağını yiyenler, Boğaz’da, yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler, Şimdi, HDP ile koalisyonu kurun” şeklindeki sözleri ile başladı.
Bu beklenmedik ağırlıkta haraket içeren sözlere Selahattin Demirtaş’ın yanıtı gecikmedi.
“HDP İstanbul'da üçüncü partidir. Bu Türkçeyi doğru dürüst konuşamayan Türk milliyetçilerinden daha fazla oy almıştır. HDP İstanbul'un en fukara semtlerinden oy almıştır. Elbette zenginler de HDP'ye oy vermiş olabilir. Hepsi bizim için çok saygındır. 6 milyon seçmenimize küfür ve hakaret edene de bin misliyle de aynen iade ediyorum. Seçim öncesi hırsızdan hesap sorarız deyip, seçim sonrası hırsızın sarayında zevki sefa sürenler midir şerefli olanlar? Şeref kavramını kullanmaya kalkmasınlar, hadlerini bilsinler.”
Demirtaş’ın yanıtı hakaret ağırlık skalasında öne geçince, sazı eline MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman aldı ve şunları kaydetti:
“Selo bilmelisin ki; 46 yıllık şerefli mazisiyle MHP şerefsize şerefsiz, namussuza namussuz der. Dağdaki teröriste terörist diyemeyenlere şerefli mi diyecektik? Anasının eteğini giyip sokakta polis taşlayanlar kendilerini şerefli mi saymaktadır?”
HDP Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ da Demirtaş’a destek verdi ve şunları söyledi:
"Bu kadar akıl almaz bir seviye kaybı var ki. Bir yerde gittikçe seviye kaybeden siyasi merkezler birleşiyor. Bugün MHP'nin söylemiyle AKP'nin söylemini birbirinden ayıramazsınız. Sanmasınlar ki Türkiye toplumu bu seviyesizleşmeyi görmüyor. Biz açıkçası son olarak söylenen sözlere cevap vermeyi kendi seviyemize yakıştıramayız. Çok büyük bir seviyesizliktir.
MHP hiçbir zaman zaten bağımsız, müstakil, kişiliği sağlam bir duruş gösterememiştir. Hep bir şeylerin parçası ve maşası oldu. Bugün de AKP tarafından kullanılıyor.”
İş nerelere varıyor? Bundan sonrası herhalde belden aşağı dökülecek derken HDP’den nispeten hoşgörüye davet eden bir açıklama geldi.
HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken, bir açıklama ile MHP yöneticilerine çağrı yaptı.
"Hakareti bırakın, siyaset yapın. Açıklama ve demeçleri küfür, hakaret ve terbiyesizlik içeren; diplomatik nezaket başta olmak üzere tüm insani nezaket kurallarından yoksun olan partinin genel sekreteri, partimiz ve Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında kendi çizgilerine gayet uygun, ama ülkemizde barış isteyen, aralarında çok sayıda MHP seçmeninin de olduğu milyonların asla kabullenemeyeceği yazılı bir açıklama yapmıştır.”
Siyasi tarihe kara bir leke olarak geçecek bu hakaretler çok endişe verici. Bunlar tabana yansırsa, daha korkunç şeyler olabilir.
Son söz Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden geldi. ÖHD İstanbul Şube Eş Başkanı Sinan Zincir de şunları söyledi:
“… Ve çıkıp milyonlara şerefsiz diyen bir milletvekili, bir parlamenter ve bir parti genel başkanı var bu ülkede. Halkları karşı karşıya getiriyor. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor. Halkın bir bölümünü alenen aşağılıyor. Ciddi bir kutuplaşma yaratıyor. MHP’nin, Devlet Bahçeli’nin kişiliği, alışkanlığı, kimliği olmayan, duruşu olmayan ideolojisi budur. Ama halka dönük, seçmenlere dönük bir hakareti daha önce yapmamıştı. Yoksa değerlerimize her gün hakaret ediyorlardı. Bugün buna karşı ÖHD adına suç duyurusunda bulunacağız."
Bu kadar birbirini sevmeyen, nefret eden, kin ve husumet duyan topluluklar nasıl bir arada yaşayacak da Türkiye 2023’te refah devleti olacak?
Kriter olmayınca…
Arıl Köyü’ndeki ‘Celal Doğan Caddesi’ tabelası kaldırılmış. Bulvara başka bir isim, ‘Şehit Yalçın Nane Caddesi’ verilecekmiş.
Gaziantep’teki ‘Celal Doğan Parkı’nın da ismi değiştirilecekmiş.
Bunun yanlış veya doğru olduğunu tartışabilmek için bazı kriterlere ihtiyaç var.
Avrupa Birliği’nden örnek vermek istiyorum.
İtalyan Profesör arkadaşıma, “Bu işler senin ülkende nasıl oluyor? Üniversitende uygun bölüme sorsan da beni bilgilendirseler” diye ricada bulunmuştum.
Gelen bilgilendirme yazısında, İtalya’da bir sokağa, caddeye, parka vb yerlere eğer bir şahsın ismi verilecekse, asgari şart o şahsın ölümünün üzerinden en az 15 sene geçmesiymiş.
Diğer kriterleri yazmaya gerek yok, bu yeter.
Gaziantep’te bir bulvara, parka isim verilirken bu asgari şart düşünülse, sonradan yetki bir başka partiye geçse bile geriye dönüş olabileceğini zannetmiyorum.
Arıl Köyü’ne o caddenin (Herhalde tek caddeydi) yapılması fevkalade bir hizmet. Yapanın eline sağlık. Ama o hizmeti yapan bedelini cebinden mi ödedi? Tabii ki hayır! Aynen Gaziantep’teki park gibi.
Çok net hatırlıyorum, (Sabah’ın koleksiyonunda var) Kenan Evren Gaziantep’e geldiğinde adını bir bulvara verdiler.
Evren, adının verilmesini istemedi. “Şimdi verirsiniz, yarın söküp atarsınız. Koymayın benim isim oraya” demişti.
Adamın dediği oldu!
O zaman yağcılar, bu ikaza rağmen tabelayı koydular! Sonra devran döndü, tabela sökülüp atıldı.
Ben bütün bunları görgüsüzlük olarak nitelendiriyorum.
Bugün yapılanları da yarın gelenler söküp atacaktır. Hiç endişeniz olmasın!
Bu kadar zor mu? AB kriterlerini getirirsin, ona göre davranırsın, böyle tatsızlıkların taa başından önüne geçersin.