Ordu artık sivil iktidara kafa tutacak durumda değildir

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Le Monde Gazetesi, Genelkurmay başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ’un tutuklanmasını, “Türk hükümetinden orduya karşı yeni saldırı” diye değerlendirdiği haberinde  Böyle bir olay, kısa bir süre öncesine kadar Türkiye’de bir hendek savaşına ve mevcut Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in istifasına yol açabilirdi. Ancak Özel, sessiz kaldı. Ordu artık sivil iktidara kafa tutacak durumda değil” şeklinde yorum yaptı.

Ben iktidara kafa tutan, siyasi iradeyi hiçe sayan, başbakan ve cumhurbaşkanına burnunu kıvıran, kıçını dönen, kendi asli görevini unutup siyasete soyunan askeri sevmiyorum.

Madem, hukuk önünde herkes eşit (öyle değil ama öyle kabul edelim)deniyor, o zaman işlediği suç varsa o da hesabını verip, cezasını çekecek doğal olarak.

                                                                            ***

Bir askerin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde sivil iktidarlar her zaman askerin baskısı altında yaşadı.

Hatta Türkiye’nin siyasi hayatında uzun yıllar rol oynayan siyasetçiler, “Altı kez gittim, yedi kez geldim” diye askeri darbe ve muhtıraların ardından yeniden siyaset sahnesine dönebilme başarısı göstermekle övünür olmuşlardı da bizler de askerin 6 kez demokrasiyi kesintiye uğratmasına mı, yoksa onun yedi kez geri dönmesine mi üzüleceğimize şaşırır hale gelmiştik

                                                                            ***

Siyasetçilerin ülkeyi yönetmeyi beceremedikleri, dolayısıyla halkın kendini ve ülkeyi yönetecek iktidarları seçmekte ve doğru tercih yapmakta yetersiz kaldığına hükmeden ordu ileri gelenlerinin, askeri darbeleri her on yılda bir mutad hale getirmesi demokrasiye ve siyasete çeki-düzen verme şeklinde empoze edildiği için, siyasette ne zaman tansiyon yükselecek olsa, askerin yakın zamanda darbe yapması gerektiği beklentisi hasıl olurdu cümle alemde.

Bu beklenti daha iki yıl öncesine kadar da böylece sürüp gitti.

                                                                               ***

Kendisi memleket için kılını kıpırdatmayanların, “Bu böyle olmaz, bak görürsün, ordu yakında el koyacaktır bu işe” şeklindeki beklentisi bir türlü gerçekleşmezken, son günlerde sosyal paylaşım sitelerinde İlker Başbuğ’un resmini yayınlayıp, arkasından gözyaşı dökmesi, “Atatürkçülük ve laikliğe sahip çıkma” şeklinde yorumlanıyor.

Bu kesimde ilginçtir,  Atatürkçülük ve laiklik ilelebet var olsun da demokrasi olmazsa da olmasın ne yapalım durumu hakim.

                                                                             ****

Demokrasi ile militarizmi, kafasında aynı anda uyum içinde barındırma becerisine sahip olanların epeyce bir nüfusa tekabül ettiği Türkiye’de, ordu herşeye bu kadar hakimken, islami cemaatçiliğin nasıl olup da bu kadar yaygınlaşabildiği; eğitimi, sosyal hayatı ve son olarak da ekonomiyi nasıl olupda böylesine kıskıvrak ele geçirdiği bir türlü sorgulanmaz nedense.

Komünizmle mücadele adı altında cemaatleri, PKK ile mücadele adı altında Hizbullahçıları el altından destekleyen ve kullananlar hep göz ardı edilir.

                                                                              ***

Kapıları halka kapalı, halka hep tepeden bakan, hiçbir konuda hiç kimseye hesap vermeyen bu yapının irticadan da, komünizmden de daha büyük bir tehlike olduğu kabul edilmez.

                                                                            ***

Türkiye Cumhuriyeti, bir halk hareketi sonucu değil, bir askerin öncülüğünde yürütülen savaş sonucu kurulduğu için, toplum gerçek demokrasiye çok uzun yıllar Fransız kalmış, siyasi iktidarları kendi iradesiyle değiştirmesi gerektiğinin farkına varamamış, tasvip etmediği yönetimler karşısında örgütlenerek toplumsal mücadele sürdürme yeteneğini bir türlü geliştirememiş, başı her sıkıştığında bir başka askerin eteğine yapışarak günü kurtarma alışkanlığına girmesi, demokratik süreci hep geciktirmiştir.

                                                                                ***

Bugün artık darbe yapacak ve onların gözünde ülkeyi her hangi bir tehlikeden korumak için yönetimi ele geçirmeye kalkışacak ordu, dostlar sağolsun mevcut değildir.

Eğer gerçek demokrasi isteniyorsa, AKP’den şikayet etmek ve İlker Başbuğ’un arkasından ağıt yakmak yerine demokratik mücadeleye aktif şekilde katılmaktan başka çıkar yol mevcut değildir.

 

 

 

 

 

             

Ordu artık sivil iktidara kafa tutacak durumda değildir