Devenin kazığı
Güneş batmadan 100 develik bir kervan hana giriş yapmış. Gecenin ilerleyen saatlerinde kervanın sahipleri develeri kuma çaktıkları kazıklara bağlamışlar. 99 deveyi bağlamışlar, ama en son kalan devenin kazığının ve ipinin kaybolduğunu görmüşler.
O sırada ip ve kazık bulma şansları da yokmuş. Ne yapacaklarını şaşırmışlar. Çünkü bağlanmayan deve dışarı çıkıp kaybolabilirmiş. En son, durumu hancıya bildirmişler. Uykudan uyanan hancı “Maalesef ne ipim var, ne de kazığım” demiş. “Ama siz deli olmalısınız. Bunca zamandır develerle uğraşıyorsunuz hala onları anlayamamışsınız. Şimdi gidip kazığı çakın, ipi bağlayın, deveye de uyumasını söyleyin.”
Bu cevap karşısında Kervancılar şaşırmışlar. “Biz mi deliyiz, yoksa sen mi delisin?” demiş adamlar. “Kazığımız ve ipimiz olsaydı o dediğini yapardık. Olmayan kazığı nasıl çakalım, olmayan ipi nasıl bağlayalım?”
Yaşlı Hancı “Sizin gerçekten kafanız hiç çalışmıyor. Gidin hayali bir kazığı çakıyormuş gibi yapın. Hayali ipi de devenin boynuna bağlıyormuş gibi yaparsınız. Sonra deveye uyumasını söyleyin. Bu gecenin karanlığında bir insanı bile kandırabilirsiniz. Bir deveyi mi kandıramayacaksınız” demiş.
Kervancılar yaşlı hancının söylediklerini inanmasalar da yapmışlar. Devenin yanına gidip tokmakla toprağa sanki kazık çakıyormuş gibi vurmuşlar. Deve sesi duyar duymaz hemen yere çökmüş. Hayali ipi de elleri ile devenin boynuna dokunarak bağlamışlar. Deve hemen geviş getirmeye ve uyumaya başlamış. Herkes hayretler içinde kalmış. Yorulan bu adamlar da uykuya dalmışlar.
Sabah olmuş. Kervanın yola çıkma saati gelmiş. Görevliler 99 devenin ipini sökmüş ve kazığını çıkarmışlar. Bütün develer ayağa kalkmış. Akşamki devenin çıkarılacak bir kazığı olmadığı için onu ayağa kaldırmaya çalışmışlar. Ama ne kadar itekleseler de, çekseler de deve bir türlü ayağa kalkmak istemiyormuş. Çaresiz bir şekilde yeniden hancının yanına gitmişler.
“Akşamki deveyi bir türlü ayağa kaldıramıyoruz. Ne yaptıksak bir sonuç alamadık. Lütfen bize bir yol göster” demişler. Yaşlı hancı, “Siz gerçekten aptalsınız” demiş. “Gidin, önce kazığı çıkarın, sonra da ipi sökün”
“Ama kazık ve ip yok ki” demiş kervancılar.
“Gece kazığı nasıl çaktıysanız, ipi nasıl bağladıysanız, aynı şekilde sökün” demiş Hancı. Adamlar yine inanmasalar da hayali kazığı sökmek için yere tokmakla vurmuşlar. Devenin boynundaki hayali ipi de çözer gibi yapmışlar. Deve hemen ayağa kalkmış. Çok şaşıran kervancılar yaşlı hancıya gidip “Sen gerçekten özel birisin” demişler. “Develer hakkında çok şey biliyorsun. Biz yıllardan beri bu işin içindeyiz, bunların hiç birisini bilmiyoruz”. Yaşlı Hancı “Hayır, ben bütün bunları develeri tanıyarak öğrenmedim. İnsanları tanıyarak öğrendim” demiş.
Hayatta bizi bağlayan o kadar çok kazık ve ip var ki!
Gelenek kazığı ve ipi, inanç kazığı ve ipi, örf, adet, görenek, töre kazığı ve ipi...
Önyargılarımız en büyük ayak bağımızdır.
Bu kazıkların ve iplerin farkına varamayız.
Çocukluğumuzdan itibaren ailemiz, çevremiz, eğitim sistemimiz bizi kazıklara bağlar.
Adam okumuş profesör olmuş, ama Buda heykelinin karşısına geçip hüngür hüngür ağlıyor. Önündeki metalden yapılmış bir heykel. O profesör yaptığı şeyin gerçekliğini hiçbir zaman sorgulamaz. Çünkü o artık bir devedir. İnanç kazığı ve ipi o kadar güçlüdür ki kolay kolay çözemezsiniz. Mezhep bağını kanıksadığınız andan itibaren işin içinden çıkamazsınız. Hayatımızdaki kazıklar ve ipler sayısızdır.
Bu bağlardan ancak sorgulayarak kurtulabilirsiniz. Yoksa sizi yöneten kervancılar hayali iplerle sizi bağlamaya devam ederler.
İdeoloji, siyaset, kulüpler birer kazıktır.
Lütfen her zaman her şeyin gerçekliğini sorgulayın.
Körü körüne hiç kimseye itaat etmeyin. Deve olmaktan insan olma noktasına gelmek bütün bu bağlardan kurtulmaya bağlıdır.