Futbol işte böyle bir şeymiş!
Önceleri, futboldaki bazı çarpıklıkları yazarken, meseleyi çok iyi bilenlerden ayıp olmasın diye, “Futboldan fazla anlamam ama” diye bir not düşme gereği duyardım.
Ama şimdi futbol denince bunun, “Şike, kara para aklamak, çıkar amaçlı silahlı suç örgütü kurmak ve örgüte üye olmak, mafya ile işbirliği yapmak, nitelikli veya niteliksiz dolandırıcılık, tehdit, şantaj, sahtecilik, rüşvet, yağma, gazeteci satın almak, haraç dağıtmak, kulüp gelirlerini amacı dışında kullanmak, evrakta sahtecilik” gibi daha birçok suçu bünyesinde barındıran kirli bir sektör olduğunu gözü kapalı söyleyebilecek duruma geldim çok şükür!
Bir gün arkadaşlar, “Bizim M….. Gaziantepspor’un antrenmanlarında çektiği resimleri tab ettirip, daha sonra futbolculara satıyormuş” diye bir haber getirdiler.
Beynimden vurulmuşa döndüm. Hemen çağırıp, sordum. Dedim ya efendi çocuk, hiç inkara falan yeltenmedi, “Bunda ne var ki Nurgün Hanım? Sonuçta elimde çekilmiş bir film var, futbolcularda da para. Siz piyasayı bilmediğiniz için garip geliyor. Bu camiada yolunu bulmayan kimse yok. Millet neler götürüyor bir bilseydiniz, benim iki tane fotoğraf satmamı bu kadar büyütmezdiniz” diye de akıl verdi.
“Böyle birşeyi benim gazetemde yapamazsın. Benim gazetemi böyle bir ahlaksızlığa alet edemezsin” deyip, hemen işine son verdim.
Şimdi anlıyorum ki sektörde dönen para ve dolayısıyla dolaplar bizim genç muhabirin bile kısa sürede gözünü açmıştı.
***
Sektör o kadar kirlenmiş, batmış, dal budak salmış ki, siyaset kurumu bile bu kirlilikten kendini kurtaramadı
Bakın AKP de bu pisliğe bir şekilde bulaştı, o kadar itiraza ve tepkiye rağmen şike yasasını meclisten geçirdi. Cumhurbaşkanının veto ettiği yasada ısrarcı oldu.
Sahada oynanan futbol, sadece saha gerisinde dönen pis ve kirli işleri kamuoyunun gözünden kaçırmak için bir kamuflaj haline gelmiş.
Mesele yalnızca futbolun sınırları içinde kalsa, “Allah topunun belasını versin” deyip geçeceğiz, ama tüm kurumlar bir şekilde olayın müdahili. Sorun toplumsal ahlakın sınırlarını, tüm etik kuralları yerle bir etmiş durumda.
***
Adamın biri, “Şikeden, silahlı suç örgütü kurmaktan” hapiste yatıyor, yargılanıyor. Ama aynı zamanda halen bir kulübün başkanı olarak kalabiliyor.
Adamın başka biri, “Örgüt kurmak, örgüte üye olmak, nitelikli dolandırıcılık” gibi iddialarla gözaltına alınıyor. Futbol Federasyonu Başkanı olacak adam, özel avukatını servis yapıyor.
Belli ki bu mevzularda donanımlı bir avukata sahip ve söz konusu iddiaları bir suç olarak algılamadığı için açık açık destek vermekten sakınmıyor.
***
Sektörde dönen para o kadar büyük ki!
Ahlaki altyapısı, “Bal tutan parmağını yalar”, “İş bilenin kılıç kuşananın” felsefesine dayanan bir toplumda, böyle bir sektörü temiz tutmak belki de imkansız. İyi top koşturmaktan başka hiçbir niteliği ve vasfı olmayan gencecik çocukların trilyonlarla oynadığı bir ortamı leş kargalarından korumak o kadar kolay mı?
Herkes kendi çapı ve bilgisi dahilinde, hem sektörün şöhret ve havasını yaşamak hem de nemalanmak istiyor doğal olarak.
Açılan davalar, tutuklamalar, suçlamalar hep bu koskocaman paranın etrafında dönüyor.
Ama bakıyorsunuz, tüm kulüp başkanları, sırf bu futbol aşkları(!) uğruna kulüplerine bir çırpıda gözü kapalı milyonlarca dolar veriyor.
Bunu neden yapıyorlar, bu nasıl bir aşk ve sevdadır anlamak mümkün değil!
***
Futbolda dönen dolapları görmek ve anlamak için futbol bilmeye hiç gerek yok.
Çünkü şu anda, mevcut durumda, ortada futbol yok.
Futbol bir spor, ama Türkiye’de mevcut haliyle içinde futboldan başka her türlü pisliği barındıran bir sektör haline gelmiş.
Belli ki sektörün sil baştan ince bir temizliğe ihtiyacı var.
Tabi temizlemek isteyen olursa!