Ne Çin’in Sözü
Bir süredir internet ortamında çok anlamsız iletiler almaktayım. Bunların arasında bulunan iletilerde ne yazıldığına bile bakmadan hepsini silmekteyim. Kimisi sürekli gelmekte, bazılarıda okuyanı rahatsız eden abes konuları içermekte. Gönderenleri bloke etmekteyim, bu sefer başka bir isim altında tekrar ileti göndermeye devam etmekteler. Basri ve Fatoş adlı çizgi kahramanların serüvenlerinde olan, kapıdan kovsanız bacadan giren satıcılar gibi bir durum.
Adresleri nereden bulurlar, bu adresleri kimler verir hiç aklım ermemekte. Bir tarihte rüzgar enerji santralları kurabilmek için Türkiye’de bulunan köy ve kasabaların isimlerini İçişleri Bakanlığı’ndan istediğimizde ‘’ Gizlidir veremeyiz ‘’ diye bizi geri çevirmişlerdi. Şimdi ise, bırakın köy kasaba isimlerini, herkesin adresine ulaşılması, hatta telefonlarının da dinlenmesi sıradan bir konudan başka bir şey olmamakta.
Bunları yaşamda görmemiz bir asır veya 50 sene içinde bile olmadı. Geçtiğimiz beş on sene içinde istemesekte, yaşamak zorunda kaldığımız bazı gerçekler. Hakikat yalnız bu da değildir. İnsanoğlu unutkandır yahutta bir başka kelime ile NİSYAN ile maluldür. Türkiye açısından çok önem arz eden bir ülke olan Çin konusunda çok dikkatli davranırım. Bir ülkenin ekonomisini çökertebilecek yapıya sahip olan bu devasa ülkeden, büyük ümitler beslemenin doğru olmadığına inanmaktayım.
Eskilerin bir tabiri vardır, ‘’Çin işi, Japon işi bunu yapan iki kişi.’’ Ne Japonlar’ın yaptıklarına aklım erer, ne de Çinliler’in verdikleri sözlere inanmam. Çin’de ekmek yapmaya kalksanız, bütün ülke için günde tüketilen ekmek sayısı en az bir milyar adet. Ayakkabı giydirmeye çalışsanız, pazar için yılda en az 3 milyar çift ayakkabı üretmeniz gerekir. Bu rakamı güne indirirseniz, günde 8 milyon çift ayakkabı eder.
Ülkenin insan gücü o kadar fazladır ki, bu rakamı tekamül ettirip dış ülkelere bile satmayı planlamaktalar. Bazı konularda Çin ürünleri bir ülkeye girmeye başladığı andan itibaren, eğer ülkede o konuda bir üretim sektörü varsa, o sektörün iflas etmesi kaçınılmazdır. Bilhassa tekstil ürünleri konusunda ucuz işçiliği olan Çin malları, bir çok fabrikaların kapanmasına neden olduğunu, geçtiğimiz son 10 sene içinde şahit olduk.
Çinli firmalar yabancı ülkelerde aldıkları taahhüt işlerinde maliyeti düşürmek için işçilerini kendi ülkelerinden getirmekteler. Hatta bu işçiler bütün gıda maddelerini kendi ülkelerinden temin ederek, kaldıkları zaman içinde getirdikleri maddeleri tüketmekteler. Kimi bu yapıda olan Çinli gurupların kaldıkları yerlerde dört ayaklı hayvanlarında tüketildiği dile getirilmekte. Ben bu konuda her ne kadar gözlerimle görmemekle beraber, ciddi endişelerimin olduğunu ifade edebilirim.
Çin Halk Cumhuriyeti, Ukrayna’dan satın aldıkları na-tamam VARYAG uçak gemisini 2001 senesinde turistik bir gemi inşaa etmek için Boğazlardan geçirerek ülkelerine götürmek istemişlerdi. Aslında 1988 senesinde RİGA adı ile kızağa konulan VARYAG uçak gemisi, Rusya’nın ikinci uçak gemisi olacaktı. 4 Aralık 1988 senesinde deniz indirildi. 1993 senesinde Ukrayna ile Rusya’nın yaptığı bir anlaşma sonucunda bu gemi Ukrayna’ya bırakılmıştı. Ukrayna, bu gemiyi, Amerikada bulunan bir paravan şirket kanalı ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne sattı. Turizm şirketi gemiyi Turistik amaçlı olarak kullanacağını taahhüt ederek Boğazlardan geçme izni üzerinde israr etti.
Savaş gemisi olarak kullanılmama şartına ek olarak Çin, yılda 1,000,000 turist göndereceğini taahhüt ederek geçiş iznini almıştı. Gemiyi Boğaz köprüsünün altından geçirebilmek için birkaç metre batırarak, 1 milyar dolar teminat karşılığında geçişi sağlandı. Sonunda ne olduğunu benim gibi sizde merak ediyorsunuzdur. Bu gemi Çin’in ilk uçak gemisi olarak 10 Ağustos 2011 tarihinde deneme seferine sessizce çıktığında, Çin’den Türkiye’ye taahhüt edilen turist sayısının on birine ancak 2011 senesinde yaklaşılan değer 100,000 turist olarak ifade edilmekte. Bu sayının içinde Çin’den Türkiye’ye gelen işadamları sayısınında dahil edildiği bir gerçektir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin önemini anlamak başka, ülke olarak verdikleri sözleri tutmalarındaki gayri ciddiliği göz önünde tutarak, Nükleer Santral konusunda daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına .