Bayram deyince
Bayram denildiğinde şöyle bir çocukluğuna gider insan ister istemez. Çocukluğunun dolu dolu geçen bayram günlerine. Genelde çocuk ve çocukluk ile bağdaştırılır bayramlar. Çünkü her bayram, apayrı bir heyecan taşır o küçücük gönülleri. Ve en çok, onların küçücük yüreklerindedir bayram havası.
Biz mesela aylar öncesinden bayrama kaç gün kaldığını hesaplardık hep. Bayram günü ise erkenden kalkardık, uyuyamazdık heyecandan. En erken kalkan, en fazla şekeri ve harçlığı o toplayacaktı sanki. Bu yüzden komşuların kapılarını erkenden çalardık. Hatta bazı komşuları bizim uyandırdığımız bile oluyordu.
Normalde herhangi bir arkadaşımızla kavgalı da olsak, bayram günü el ele, birlikte dolaşırdık bütün evleri. Yorgunluk nedir bilmez, üstüne bir de gün boyu topladığımız şekerleri sayardık. Güzel bir duyguydu. Sanırım artık bu duygulara pek rastlamadığımız için ‘nerede o eski bayramlar’ der duruyoruz hep.
Sürekli büyüyen, gelişen bir dünya ile birlikte insanların istek ve beklentileri de sürekli değişir doğal olarak. Bu yüzden aslında her bayram, bir öncekinden daha farklı bir anlam bırakarak geçip gider hayatımızdan. Kimi için, başucuna bıraktığı yepyeni bayramlıkları giyme heyecanı taşırken, kimi için, gözünü diktiği kapıdan girecek tanıdık bir yüzü karşılama umudu demektir. Kimi için sevdikleri ile vakit geçirebileceği özel bir gün iken, kimi için yoğun iş stresinden sonra dinlenebileceği bir tatil günü demektir. Kimi için daha çok yeme, içme iken, kimi için yardımlaşmak, paylaşmak demektir. Her bayram, bulunduğu zamana özgü, farklı bir anlam taşır. İşte bu yüzden, “Artık o eski bayramların tadı yok” demek yerine, her bayramı, geçmişin özlemi, bugünün güzellikleri ile karşılamalıyız.
Savaşların yaşanmayacağı, çocukların sebepsiz yere ölmeyeceği ve insanların daha insanca yaşayabileceği ‘bol şekerli ve rengârenk gül kokulu lokumlar’ tadında, umut dolu nice güzel bayramlarımız olsun. Herkesin bayramı kutlu olsun.