Siyasi partiler de devletten yardım almasın!
Ben tiyatroların, devletten veya belediyelerden beslenmesine, para almalarına karşıyım.
Tiyatrolar, göbeğinden devlete, sisteme, siyasete bağlı olmamalı ki korkusuzca istediği oyunu sahnelesin, sanatını gerçek anlamda ifa etsin.
Halkın aydınlanması, aydınlatılması sürecinde görevini dört dörtlük yerine getirsin.
Ama, siyasi partiler de devletten para almasın.
Her siyasi parti kendi yandaşlarının, destekçilerinin yaptığı bağışlarla ayakta durup, o paralarla ne kadar yapabiliyorsa o kadar siyaset yapsın.
Görsün bakalım, halkın vergilerinden nemalanmadan nasıl siyaset yapılıyormuş!
***
Aman olur mu efendim?
Çoğulcu demokratik sistemin olmazsa olmazı partileri birkaç sermayedarın eline mi bırakalım?
Zaten fazla elle tutulur tarafları yok, bir de onları partiye para bastıranın emrine mi sokalım?
Sanki mevcut durumda onların hizmetinde değiller!
***
Bir ülkede basın ve sanat özgür olmalı ki siyasi iktidarların yanlışlarını ve olumsuzluklarını halka iletmede ortada bir engel kalmasın.
Bu nedenle, tiyatroların devlete ekonomik yönden bağımlı olması doğru değil.
Bugün Türkiye, demokrasi anlamında ne sıkıntı çekiyorsa, bu gırtlağından iktidara bağlanmış medyanın yüzündendir.
Yıllarca kendi menfaatleri için, ülkenin gerçeklerini halktan sakladılar ve halen saklamaya devam edenler var.
Veballeri büyük!
***
Tüm demokratik ülkelerde, siyasi partiler büyük sermaye gruplarının emrine ve hizmetine girmesin, demokratik sistemin vazgeçilmez unsuru olan partiler halka hizmet etsin diye cayır cayır para ödeniyor.
Bütün parayı, üç partiye ödeyen ülke biziz mesela.
Avrupa ülkelerinde siyasi partilerin bazılarında yüzde 1, bazılarında yüzde 3 oy alması hazine yardımı için yeterli iken, bizde demokrasinin yüz karası bir yüzde 10 barajı var.
Mesela bu sistemde benim kendimi siyaseten yakın gördüğüm bir Yeşiller Partisi’nin bu koşullarda organize olup, örgütlenip, meclise girebilmesi neredeyse imkansız.
***
2012 yılında AKP, CHP ve MHP’ye yapılan hazine yardımı 129 milyon (eski parayla trilyon) lira, geçen yıl seçim öncesi üç partiye ödenen toplam para ise, 327.3 milyon (trilyon)du. Dolayısıyla siyasetin ülkeye oldukça ağır bir maliyeti var.
Bunun faturasını da vatandaş olarak biz ödüyoruz.
***
Başbakan, kafasını bozan oyunlar sahneleyen tiyatroları, ekonomik kaynaklarını keserek cezalandırıyor ve bunu da, “Hoşumuza giden bir oyun olursa para veririz. Yoksa gidin istediğiniz oyunu sahneleyin” basitliğine indirgiyor.
O zaman bizim de vatandaş olarak, devletin en büyük kaynağının adaletsiz bir seçim sistemine sırtını dayadığı için, halkın yarısının oylarını alan bir partiye akıtılmasını istememek gibi bir hakkımız olamaz mı?
Neden vergi olarak benden kesilen paralar benim oy vermediğim ve hiçbir zaman da vermeyeceğim bir partiye akıtılıyor?
Neden demokratik ülkelerde yüzde 1 oy alan parti bile devletin sunduğu imkandan oyu oranında yararlanabilirken, biz de en büyük kaynak, bu haksız sistemle üç partiye aktarılıyor?
***
Başbakan Erdoğan daha seçim arefesinde, “Türkiye’nin yüzde 10 barajına ihtiyacı var” demedi mi?
Türkiye’nin gelişmesi ve ilerlemesi için antidemokratik yasa ve uygulamalara neden ihtiyacı olsun ki?
Yüzde 10 barajı yalnızca kendisi ve partisi için bir ihtiyaçtanda öte, zaruret zaruret.
O yüzde 10’u kaldırsın da görelim!