Empati ve ceza
En son, dahil olduğunuz hangi olaydan, söylediğiniz hangi sözden veya gerçekleştirdiğiniz hangi eylemden dolayı suçluluk duygusu hissettiniz? Peki, bu suçluluk duygusunu hissetmenizdeki en büyük etken neydi?
Gün içerisinde yanlış veya doğru pek çok olayla karşılaşırız. Hatta birine göre yanlış olan şey, bir başkasına doğru gelebilir. Neyin doğru ya da yanlış olduğunu anlamamızın en iyi yolu ise empati kurmaktır. Empati kısaca, bir insanın kendisini karşısındakinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmasına denir.
Kişi, empati kavramını hayatına dahil edebildiği ölçüde iyidir. İyi olduğu ölçüde de yaşanabilecek birçok olumsuzluğun önüne geçebilir. Toplumda yaşanan birçok olaya baktığımızda bu kavramın eksikliğini hissetmiyor muyuz? Ne yazık ki fazlasıyla…
''Aslında yapmak istediğim, suçlunun biraz empati kurmasını sağlamak. Ben insanları değiştirmek istiyorum. Hapse hemen göndermek kolay fakat empati gücünü harekete geçirmeden hapse gönderdiğiniz her suçlunun, o suçu tekrar işlemesi oldukça yüksek bir ihtimaldir.''
Sözün sahibi, ABD’de bir yargıç olan Michael Cicconetti. Suçluya empati duygusu aşılamakla birlikte adaleti doğrudan uygulayan bu yargıç, ceza olgusuna da farklı bir boyut kazandırıyor. Yargıcın verdiği cezalar sembolik olmakla birlikte aynı zamanda oldukça da eğiticidir. İşte yargıcın verdiği cezaların birkaçı:
Bir kadın, kış gecesi 35 tane yavru kediyi karanlık bir ormana bırakır. Yargıya intikal eden bu olayda yargıç, sanığa iki seçenek sunar. Kısa bir hapis cezası ya da karanlık bir ormanda geceyi tek başına geçirmek! Ardından da şunları söyler: ''Böyle bir şey yapamazsın. O zavallı hayvanları orada öylece bırakıp gidemezsin. Ve evet, bunun gelecekte buna benzer bir suç işlemeyi düşünenlere emsal olmasını istiyorum."
Bir vatandaşın polis memuruna domuz dediği için aldığı ceza; sokağın bir köşesinde omzunda 170 kiloluk domuz taşımak ve elinde ‘Bu bir polis değildir’ yazılı bir pankart tutmak olur.
Alkollü araç kullanırken yakalanan sürücü, ceza olarak morga gidip sorumsuz sürücüler yüzünden hayatını kaybeden insanları saatlerce izlemek zorunda kalır.
Bindiği taksinin ücretini ödemeyen bir kadına, taksiyle gittiği yolun tamamını yürüme cezası verir. Kadın yaklaşık 50 km yol yürümek zorunda kalır.
Bakmakta olduğu çocuğu kemerle döven dadının, çocuk istismarı ve çocuğa şiddet konulu makaleleri araştırıp okuyarak sunum yapmasına hükmeder.
Yargıç, vermiş olduğu cezaların altında yatan felsefeyi şu şekilde özetler:
“İnsanların iyi davranışlarının hakkını verdiğinizde, onların öz güvenlerine katkıda bulunursunuz. Benim adalet felsefem ebeveyn felsefesinden çok da farklı değil. Beş evladım var. Onlara silleyi vurabilirsiniz ama elinize ne geçer? Çoğu insan, ufak engeller ve alışkanlıklar dışında iyi olmak ister. Biz bu alışkanlıkları ve engelleri ortadan kaldırmalıyız. Bizim işimiz bu.”