Aşıda eşitsizlik, yaşamda eşitsizliktir (1)
Sadece ülkemizde değil, dünyada “AŞI NEREDE?” sorusunu ısrarla soran toplumsal kesimler, gerçekçi bir cevap alamıyor. Dünyada adalet duygusunun her geçen gün biraz daha yitirildiği, ekonomik eşitsizliklerin daha da derinleştiği zamanlardan geçilirken, sağlıkta ve aşıda yeni eşitsizlik insan yaşamını tehdit ediyor.
COVID-19 salgınında olağandışı yeni bir artış dönemine girilmiştir. Türkiye risk haritasında ise neredeyse tüm iller kırmızı tabloya dönüşmüştür. Bu tabloda yine kamu çalışanları başta olmak üzere, yükün altında sağlık çalışanları daha fazla kalmaktadır. Sağlık çalışanlarının COVID-19’a yakalanma oranı topluma göre 10-14 kat daha fazla olduğunu unutmayalım.
Salgına karşı mücadele eden yüzlerce sağlık çalışanı, öğretmenler ve diğer kamu çalışanları COVID-19 nedeniyle tükenmeye, hastalanmaya ve hayatlarını kaybetmeye devam etmektedir.
Okullarımızdaki vaka artışlarına rağmen, öğretmenler ve tüm eğitim bileşenleri, ne zaman aşılanacaklarını bilmeden, yeterli tedbirlerin alınmadığı okullarımızda, yaşamlarının riske girmesi pahasına büyük bir sorumlulukla görevlerini yerine getirmeye devam etmektedir.
Türkiye’de de vakaların patladığı bu dönemde, toplumun tüm kesimleri ile öğrenciler, öğretmenler, eğitim çalışanları kaygıyla okula/ üniversitelerine giderken ve hemen her gün bir yerlerde bir okul kapatılırken; yüz yüze eğitimin sürdürülmesinin sonuçlarını yüksek vaka sayıları ve öğretmen ölümleri ile ödemekteyiz.
Yaşam hakkı ile birlikte korunması gereken temel hak, sağlık hakkıdır. Hatta özellikle COVİT-19 salgını ile birlikte, sağlık hakkı yaşam hakkı ile eş anlamlı hale gelmiş durumdadır. PANDEMİ koşullarında etkili dillendirilmesi gereken en can alıcı vurgu; “sağlık hakkının kamusal ve evrensel” olduğudur.
İnsanların sağlıklarını korumak tüm dünya ülkelerinin sorumluluğundadır. Bunun için hem ülkeler hem dünya sağlık kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve sağlık meslek kurumları: İnsanı yaşatmaktan ve eşitlikten yana tutum alarak, COVİT-19 salgınına karşı daha ciddi ve yaptırıcı sorumluluk almak, dayanışmak mecburiyetindedir.
Salgının geldiği yer ve boyutları, salgının etkilerinin ciddiyeti ve insan yaşamı üzerindeki riski gün be gün ürkütücülüğünü sürdürmektedir. Her gün binlerce insan yaşamdan kopmak zorunda kalırken; bu salgındaki tedbirler ve öncelliğin salgın hastalarına tahsis edilmesinden dolayı, başka rahatsızlıkları olan ve zorunlu olan tedavilerine ulaşamayan milyonlarca insanın yaşamı da ayrıca tehlike altına girmiş bulunmaktadır.
Durum bu kadar vahim bir hal almışken, “aşıdaki tekelleşme, aşıya patent, eşitsiz aşı dağılımı” kabul edilir bir durum olamaz. Yeryüzünün kaynaklarını tek başına elinde tutan kapitalist anlayış, sermaye zihniyeti ve dünyaya egemen sınıfın, COVİT-19 salgınında yine insan yaşamına değil, kendi çıkarlarını büyütmenin derdine düştüğünü, insanı kemirmeyi sürdüreceğini göstermektedir.
Sağlık çalışanları başta olmak üzere, eğitim çalışanları, fabrika işçileri, diğer kamu çalışanları gibi toplu çalışan emekçiler birinci derecede riske maruz kalmaya devam ediyor. Riskli bu gruplara gerekli ve yeteri aşının yapılmamış olması, çalışma ortamlarında gerekli tedbirlerin alınmamış olması, bu çalışanların taleplerinin ve önerilerinin yeterince yerine gelmemiş olması riski yükseltmeye devam ediyor.
Yararlanılan Kaynaklar;
1.TTB, bilgileri ve verileri
2.SES verileri
3.Eğitim Sen açıklama ve Verileri
4.)Ulusal Basın(Gazete Duvar, T24)
5.)Uluslar arası Basın(BBC, Amerikan Sesi, sputniknews)