Yapanın yanına kar kalmayınca şaşırıyoruz

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Yapanın yanına kar kalmasına o kadar alıştırılmış ve kanıksattırılmışız ki, silahlı çete kurmaktan göz altına alınan adamın adı Aziz Yıldırım diye serbest bırakılacağını bekliyoruz.
Tutuklanınca da “aaa vallahi tutuklandı” diye şaşkınlıktan gözlerimiz ayrılıyor.
Halbuki, durumun tam tersi olması gerekmez mi?
Velev ki mahkeme, “Aziz Bey büyük adamdır, hatta kendisi en büyük Türk büyüklerinden biridir. Her ne kadar silahlı örgüt kurmuş olsa da ve de bunların tümü delillerle saptanmışsa da onu tutuklamak bize yaraşmaz” dedi ve olayın bir numaralı oğlanını serbest bıraktı, işte o zaman şaşmamız, tepki göstermemiz gerekmez mi?

Futbol camiası garip bir camia.
Çoğunluğu ezilmiş, horlanmış, işsiz ve eğitimsizlerden oluşan taraftar grubu, takımın başarısını kendi başarısıymış gibi algılayarak mutlu olduğu için, takım yensin de arkasında ister şike olsun, ister silahlı örgüt hiç önemli değil!
Hatta, “Bizim başkan nasıl sıkı adam ha” türünden nasıl muhabbetler yapılıyordur, kimbilir.
Zaten dün akşam saatlerinde Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasının ardından binlerce Fenerbahçe taraftarının yollara dökülüp, terör estirmesi de bu yüzden.
***
Geçenlerde Taraf’ta Ahmet Altan’ın köşesinde okudum. Aslında bu mafya ve silahlı güç işleri yalnızca Fenerbahçe takımı ile de sınırlı değilmiş.
Hani Fenerbahçe’nin silahlı gücünün Sedat Peker ve çetesi olduğu söyleniyor ya, Beşiktaş’ın arkasında Alaaddin Çakıcı, Galatasaray’ın arkasında ise uzun yıllar Mehmet Ağar ve adamları varmış.
İşte bu yüzden kulüp başkanları, (adına şeref tribünü denmesini bir türlü anlamadığım ve bana göre pek de muteber adamların bulunmadığı) şeref tribinün de “Seni evinden aldırırım” diye birbirine tehdit savururlarmış!
Şimdi bir spor kulübünün başkanı diğerini nasıl evinden aldırır, bu nasıl bir köteksiz köydür, Türkiye’de siyaset ve adalet kurumu nasıl bu olaylara şimdiye kadar bu kadar seyirci kalıp, bu kadar dallanıp budaklanmasına meydan vermiştir insan anlamakta zorluk çekiyor.
***
Elbette son zamanlarda izlediğim, okuduğum olaylardan sonra kendi yaşadıklarımızı da yeniden gözden geçirip, değerlendirme imkanı buluyorum.
Sanırım bundan 4-5 yıl kadar önceydi. Gaziantepspor’un eski bir yöneticisinin kulübe yönelik eleştirileri üzerine Sabah’ta Gaziantepspor yönetimini eleştiren bir köşe yazısı yayınlandı.
Ertesi gün Gaziantepspor Kulübü Başkanı İbrahim Kızıl gazetemizi aradı.
***
İlk etapta Gaziantepspor Kulübü’nün başkanı ile muhatap olmak istemedim.
Ne zaman ki İbrahim Kızıl “Gelirsem orayı dağıtırım” diye tehdit savurmaya başladı. İşte o anda telefonu sekreterin elinden kapıp “Sen eşkıya mısın” dedim ve gereken karşılığı verdim.
Ertesi gün de aramızda yaşanan tüm konuşmaları olduğu gibi gazetemde yayınladıktan sonra, savcılığa giderek suç duyurusunda bulundum.
Ben, “Gelirsem orayı dağıtım” diye tehdit ettiği için, Kızıl da “Sen eşkıya mısın” dediğim için benden davacı oldu.
Kızıl bir dönem geldi, hakkımda açtığı davalardan çekildi.
Benim davam devam etti, son aşamaya gelindi.
***
Aradan epeyce zaman geçti.
Ama ben, emniyette ifade verirken, genç bir komiserin, “Bu adamlarla fazla uğraşmasanız iyi edersiniz” şeklindeki hiç de masum bir tavsiye imiş gibi görünmeyen sözlerini hiç unutmadım.
Gerçi onun bu sözlerinin altında da kalmadım ama, yine de bir polisin bana böyle bir tavsiyede bulunmasının anlamını çözemedim.
***
Ben gelinen noktayı, her şeye rağmen olumlu bir adım olarak görüyorum. Eğer, ortaya dökülen bu kadar kirlilikten sonra Aziz Yıldırım serbest bırakılsa, çok büyük hayal kırıklığına uğrardım.
Bence bu olayla duvarın bir tuğlası çekilmiş oldu. Artık bu saatten sonra bu camiada ne kadar pislik ve pisliğe karışmış adam varsa mercek altında tutulacak ve ortaya çıkarılacak. Yani en azından öyle temenni ediyorum.
Sonuçta bu kulüpler, milyonlarca futbol tutkununun malı olup, hiç kimsenin kendisine korku ve suç imparatorluğu kurma yeri olmayacaktır.
Artık yapanın yanına kar kalmadığına şaşırmamayı öğrenmemiz gerekiyor.













Yapanın yanına kar kalmayınca şaşırıyoruz