Davulcu Mustafa devletin zihniyetini iyi bellemiş!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Malum davulcu, “Bu dava benim davam değil, islam davası” diyor. Okuyunca tüylerim ürperdi.

Bu ülkede insanların, inancını istediği gibi yaşamasına davulcu bile izin vermiyorsa, varın gerisini siz hesap edin.

Üstelik; günümüzde hangi saatte isterseniz uyanmak için teknolojinin lnanılmaz nimetleri insanoğlunun emrinde iken, artık medeni bir ülkeye yakışmayan gecenin bir vakti zombur zombur davul sesi ile oruç tutan tutmayan cümle alemi ayağa dikmenin nasıl bir mantığı olduğunu anlamak gerçekten zor.

                                              ***

Bu benim davam değil, islam davası. Gerekirse taşınma, ev bulma paralarını biz verelim, ama o aile buradan gitsin.

Böyle buyuruyor, davulcu efendi!

Adam, yüzyıllardan beri bu mantığın ve devlet geleneğinin hüküm sürdüğü ülkenin insanı.

Bırakın eğitimsiz, cahil herifin teki olmasını, siz mantığına bakın mantığına…

Bu ülkede farklı olana yer yok. Eğer farklıysan çekip gideceksin, o kadar.

Taşınma masrafını, ev parasını da kendisi verecek. Yeter ki gitsinler.

1915’te bu topraklar üzerinde yaşayan 1.5 milyon Ermeni sürgüne gönderilirken çıkarılan Tehcir Yasası’nın ikinci maddesinde de, “Geride kalan malları mülkleri satılıp, parası arkalarından gittikleri yere gönderilecek” deniyordu ya.

Davulcu, iyi bellemiş devletin mantığını.

                                               ***

Hangi dinden olursanız olun, ibadet insanın kendi iradesi ve tercihidir. Başka hiç kimseyi ilgilendirmez.

Medeni ülkeler, bunun için din ve vicdan hürriyetini anayasaları ile güvence altına alırlar.

Oruç tutacaksanız ister sahura karkarsanız, isterseniz kalkmazsınız. İsterseniz gece yatarken yer yatar, isterseniz sahurda maile sofra keyfi yaparsınız.

Ama bunun için, herkes sahura kalkmak zorundaymış gibi, mahalle davulcusunu gecenin birinde yollara düşürüp, saatlerce gürültü kirliliği yaratarak cümle alemi rahatsız etmek hangi dine imana hizmettir?

                                               ***

Gece zaten sıcaktan yatılmazken, davulcu bitiyor, ezan başlıyor. İktidarın genel politikası mıdır, yoksa bazılarının iktidara yalakalığının zuhuru mudur bilinmez, camilerin hoparlörleri sonuna kadar bangır bangır açılıyor.

Sonra başlıyor ezan, ama o bildiğiniz ezan değil.

Hoca efendi aşka gelip, araya nakaratlar karıştırıyor sabahın beşinde. Bekle ki sonu gelsin de uyuyasın.

                                      ***

Bu kadar tacizden rahatsız olmak için alevi-sünni olmaya gerek yok, eğer nomal bir insansanız, gecenizin bu kadar mundar edilmesi karşısında tepki gösterirsiniz.

Ben de aynı sıkıntıları yaşadığım için Malatya’daki Alevi ailenin ızdırabını ve tepkisini son derece insani ve haklı buluyorum.

Ama iyi ki, davulcu Mustafa’nın benden haberi yok.

Yoksa beni de kovuverirdi memleketten.

                                      ***

Eğer bu ülkede devlet, vatandaşını ırk, din, dil olarak algılamayacak kadar büyük olabilse, islamiyetin bir baskı unsuru değil, hoşgörü dini olduğu bilinci vatandaşın belleğine yerleştirilmiş olsa, bugün ne ben, ne de Malatya’daki aile davul- ezan kuşatması altında işkenceye dönüştürülmüş geceler yaşamaz, aksine inanan insanların ibadetine daha çok saygı duyabiliriz.

Ve o davulcu da gece vakti rahatsız edilmek istemeyen aileyi evinden kovmaya tevessül etmek bir yana, aklından bile geçiremez.

Ama devlet o devlet değil ki davulcusu ile zurnacısı da haddini bilsin.

 

 

 

 

 

 

 

 

                                              

 

 

Davulcu Mustafa devletin zihniyetini iyi bellemiş!