Mutsuzluk Üreten ve Ümitsizleştiren Her Şey Kötüdür
“Hemen yapmalıyız ne yapacaksak!” W.Shakespeare
Jean Baudrillard, "İnsanının kendisiyle suç ortaklığı yaptığı" gerçeği ile karşı karşıya olduğunu, "vahşice" direnen bir düşünceyle bir barış olasılığı zor görünmektedir; dünya ‘bizim olduğunu’ sandığımız yer değildir," diyor. Ve eleştirisi ise; her refleksimizde dünyayı, zekâyı ve yaşamı belirlemeye kalkışmamızadır. Bize kalıcı uyarısı ise “zekâ ve düşünce” ikilisine dair yaklaşımımıza. Baudrillard’e göre, “düşünmemizi sağlayan şey bizi biçimlendiren dünyadır. Dünya ile dünyanın içinde barınan ve dünyanın var ettiği çok şeyle sürekli bir itişi kalkış hengâmesinden sıyrılamıyoruz.
Belki de Freud’un dediği durumdayız; “insan çevresi ile sürekli bir gerilim içindedir.” Yani doğuştan itibaren bize yüklenilen ve dayatılan çevresel dayatmaların psikolojisi ile bilinç dışı zihnimize yenik durumdayız. Kendi isteğimizle gidip gidip çevresel kalıntılara çarptıkça, sürekli bir gerilim anına denk gelmekteyiz. Acaba gerilimden, tepkisellikten, kaygıdan ve telaştan yaşam duvarlarımızı örmek işimize mi geliyor? Geçmişin bize miras saydığı mutsuzluk kültürünün kurbanları mıyız acaba?
Birilerine, bazı kimliklere, bazı inançlara, siyasi oluşum ve kültürel yapılara hatta bazen en yakınımızdakine inanılmaz düşmanlıklar, hınç, öfke ve somurtkanlık sıçratmak için can atarız. Bizi viraneye ve tutarsızlığa gömen bu duygudan, düşünce ve etkiden kurtulmak isteriz; aklımız bizi onaylar ancak kendimizin rahatsız olduğu bu gerilim süreçleri yaşamımızı yönetmeye iştahlıdır. Ne kadar uğraşırsan uğraş bilinç dışımıza kapıldığımız çok oluyor.
Çetin Balanuye, “etkisi olan her şey vardır” belirlemesi ile müthiş deneyim ve birikimleriyle bir nebzede olsa bizi teskin ediyor. Artık biliyoruz ki insan ve hayvan ile birlikte diğer tüm varlık ve oluşumlar ‘kendi hakikatini kendi içinde taşıyarak’ bizimle ilişki içindedirler. Ve dünya bu ilişki ağı ile gerçeğimizi biçimlendirmektedir. Bu varoluşu yokmuş gibi algıladığımız sürece gerilimden çıkamayacağız. Yeryüzünün haşin küreselleşmesiyle herkesle ahbap çavuş olduğumuz ve bize etki yapan ve var eden kuvvetler bolluğunun dezavantajında çırpınıyoruz.
“Kendimizi dönüşümde” ve “yeni yol alışımızda” kısırlaşmaktan kurtarmalıyız. Aslında bizi ayakta tutan şeyin hıza uyum olduğunu ve dünyanın hızına uyum sağlayamamanın verdiği huzursuzluk ve güvensizlikle saldırgan hallere boyun eğdiğimizi kabullenmeliyiz.
İnsanlık artık gerçeği kendinden gizleme ve uzak tutma görevini üstlenmekten kendini azletmeli; kendini dünya ve hayata adapte etmeli; eziyet, yıkımlar, kederi kader diye kabullenmemelidir.
Çürüyüşe dur demekle başlar hayat, bilgece duyarlılıklarımız yüceltilmeli. Vasatlık, körlük yatağından çıkıp akan suların dalgalarında yuvarlanıp gerçeğin okyanusunda yüzmeliyiz. Mutsuzluk üreten ve ümitsizleştiren her şey kötüdür.
Unutmayalım ayakta kalmamızı sağlayan saygı, güven, bilgi ve sevgi üretimidir.
Yararlanılan Kaynaklar;
Şeytana Satılan Ruh( Jean Baudrillard)
Naturans(Çetin Balanuye)
Sahip Olmak Ya da Olmak(Erich Fromm)