Öğretmenler: Söyleyecek Sözümüz Değiştirecek Gücümüz Var!
Öğretmenler kendilerine dayatılan öğretmen meslek kanunun iptal edilmesini talep ediyor. Yapılan anketlerde öğretmenlerin yüzde doksan yedisinin bu yasayı istemediği ortaya çıkıyor. Okullarda, iş yerlerinde, çalışma yaşamında bu yasanın meşruiyeti ve güvenirliği yoktur. Buna rağmen MEB’in ve siyasi iktidarın bu yasadaki ısrarını kamuoyu anlamakta güçlük çekiyor. Bu yasa ile eğitimi ileriye taşıyacak veya eğitimin hangi yönüne katkı yapabileceği yetkililerce açıklanamadı henüz.
Bunun için öğretmenler sesini duyurmaya, taleplerinin anlaşılmasını sağlamak için gece gündüz duyarlılık yaratma çabasındalar. Ve öğretmenler, mesleklerinin gerçek değerinin bilinmesi, anlaşılması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için tüm sendikaları ve eğitimcileri ortak görüşler çerçevesinde bir araya getirme çağrılarını yükseltmekteler. “Sözümüz var, değiştirecek gücümüz var,” diyen öğretmenler çoğalmaktalar.
Demokratik değerlerin, temel hak ve özgürlüklerin yükselişe çıktığı; kolektivizmin öncelikli yaklaşım olarak evrensel ölçülerde kabul gördüğü dünyada: Eğitim anlayışının, eğitimsel tüm uygulamaların ve de eğitim dair planlamaların tepeden, dikey veya emrivaki biçimde dikte edilmesinden vazgeçilmelidir. Eğitimle ilgili tüm çalışmalar güçlü bir konsensüs, ortak irade, ortak aklın ve yerel birikimlerin rezervleri ile inşa edilmelidir.
Öğretmen, kendilerine dayatılanı kabul görmüyor, çünkü öğretmenliğin özü budur. Öğretmen biliyor: Özgür olmadıkça öğretmen, özgür eğitim olmaz ve özgür nesiller yetişemez. Öğretmen bu nedenle hakiki statüsüne, itibarına, gerçek değerlerine ve de haklarına kavuşmasının eğitime yapacağı devasa katkıların bilincinde ve bunun toplumsallaşmasının peşinde.
Öğretmenin çalışma güvenliği ve güvencesi sağlanmalı. İnsanca yaşayabileceği, sürekli kendini yenilemesi ve güncele uyumluluk için kültürel, sosyal, bilimsel anlamda kendini yetiştirecek bir ekonomik düzeye öğretmenler kavuşturulmalıdır. Günümüzde öğretmenlerin hala açlık sınırının biraz üstünde ve yoksulluk sınırının çok altında bir gelire maruz kaldığını hatırlatmak gerekir. Yine OECD ülkeleri verilerine göre, Türkiye’de öğretmenler OECD ülkeleri arasında en çok çalışan ama en az ücret alan öğretmen grubu olarak tespit edilmiştir.
Tüm bunların yanında öğretmenlerin çalışma yapısının ve çalışma koşullarının demokratikleştirilmesi, iyileştirilmesi, hoşgörü, saygınlık, liyakat ve iş birliğine dayalı bir yapıya büründürülmesi zaruridir. Bunun için öğretmenler uyarılarını yenilemekteler: Öğretmenler esas taleplerini içeren; Türkiye'nin de daha önce imzalamış olduğu UNESCO, İLO ve OECD kriterlerini ve de tavsiye kararlarını esas alan bir kanun yapılmasını ısrarla talep etmektedir.
Öğretmen sorunu, MEB ile birlikte öğrencinin, velinin, toplumun ve geleceğin de sorunudur. Eğitimin temel dişlilerinden olan, ana uygulayıcı ve öz emekçisi olan öğretmenlerin temel sorunlarının giderilip, öğretmenin tüm zihinsel gücünü ve kültürel birikimini, ruhsal enerjisini özgürce eğitim ortamına aktarabilmesi ülkenin geleceğine yapılacak en büyük armağandır.
Öğretmenler çağa, yeni dünyaya, bilimsel ölçütlere, akla, insani değerlere, doğaya ve ekolojik işleyişe uygun bir eğitim modelinin geliştirilmesi için çabalamaktan yorulmuyorlar. Eşitlik ilkesinden taviz vermeyen öğretmenler, herkese nitelikli, kamusal, bilimsel, laik, anadilinde ve kolay ulaşabileceği bir eğitim ortamının sağlanmasını talep etmektedir.
Müfredat, eğitim içerikleri, kitap formatları, yeni bilgi akışı ve hızla gelişen dünyada temel ihtiyaç ve sorunlara çözüm odaklı bir eğitim için mutlak suretle öğretmenin deneyimi, birikimi, görüşü, öneri ve ürettikleri can damar olarak kabul görmelidir
Ancak onlarca yıldır eğitim programlarının oluşumunda, eğitimin güncele aktive edilmesinde, eğitime dair belirlenecek düzeyin sağlanmasında ve günümüze miras bırakılan sorunlara şah damarları güçlü bir eğitim anlayışla karşılık verebilmede öğretmen görüşü, akademisyen, akademik alan, sendikalar ve velinin, öğrencinin görüşü ciddiye alınmamakta ya da temel olarak kabul görmemektedir.
Aslında yığılıp kucağımızda kalan eğitimin, eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarını görmezden gelmek adeta süregiden bilinçli tercih haline gelmiştir. Peki öğretmenler kendileri için mi her şeyi istiyor? Hayır! Öğretmenler toplumcu, kamusal, evrensel, özgürlükçü, eşit, barışçıl, hakikate, üretkenliğe, yaratıcılığa ve ekolojik değerlere dayalı bir eğitim sisteminden yana tavrını koymaktan çekinmiyor.
Öğretmenler “eşit işe eşit ücret,” diyor. Ayrımcılığa karşı çıkıyor. Öğretmeni bölen, parçalayan yasaya karşı, herkesi eşit koşullarda çalıştıran bir düzenleme talep etmekteler. Kariyer basamaklarını, basamak olmayı ret ediyorlar. Öğretmenler, özel okul öğretmenlerini kölelikten kurtaran, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi uygulamaları kaldıran, gerçek, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, kimseyi kul köle yapmayan bir öğretmenlik yasasını kendileri oluşturmak istiyor.