Korkaklar Savaşı Cesurlar Barışı Seçer!
Tolstoy: “Kötü ne? Neyi sevmek, neden nefret etmek gerekiyor? Ne uğruna yaşamalı ve ben neyim? Yaşam ne? Ölüm ne? Hangi güç her şeye hükmediyor?”
Hiç kimseye bir kötülüğü olmayan ya da kimseye zararı dokunmayan niye acaba bu kadar bedel ödüyor? Niye yeryüzü bu kadar karmaşa, kaos, belirsizlikle doluşmuş. Suçlamacılık ve suçlulukla her yerden düşlerimiz kırılıyor? Eğer soruları yeterli düzeyde yanıtlamayı sağlarsak ve bu yanıtlara en hümanist ya da entelektüel dürüstlükle yaklaşabilirsek, kendimiz ve de toplumsallık yararına sonuçlara varmak kolaylaşır.
“İnsanın hayatı, iki kutup arasında gidip gelecek şekilde kurgulanmış.” Kendimize biçilen bu yaşam döngüsünün seyircisi olarak seçiliriz aynı anda. Çok kolayca ve serilikle üretilen ve de aynı hızlılıkta yok edilen bir dünyanın sadece seyircisi olmak insancıl idealin ayakta kalmasını sağlar mı?
“Çoğunlukla insan kendini niye bu kadar harap eder ki,” diye sormadan edemiyoruz? Benden kopan, senden giden veya tel tel dökülen şeylere yetirince kafa yoruyor muyuz? Hep bu çaprazlama sorularla gerçeği sıkıştırıp, hakikati açığa çıkaran ruha ve zihne sahip olmayı başarmak yepyeni sihirli bağlarımızı keşf etmek için ışık olmaz mı?
Bir yol bulup kanatlanmayı, uçmayı ve bir yol bulup normalleştirilen suskunluğu, üstümüze sinmiş karamsarlığı ve de ödlekliği çökertmek lazım. Her şeyle mücadele etmek veya hayatın her anına bir savaşım koymakla ne çok solduruyoruz altınımsı zamanı. Kavgacı, gürültücü ve savaşçı saplantıdan yakamızı kurtarıp, yeni ve esaslı kurtuluşu aramak hazzın ve zevkin tadına varıştır.
Savaşlar her şeyin ve herkesin hezimetidir: Kuşla, köpekle, toprakla, şimşekle, gökkuşağı ile, doğal olaylar ile ve karşılaşma ihtimalimiz olan her şeyle bir savaşım ne de büyük acizliktir. Bu savaşımcı ve çatışmacı tercih bir bakarsınız bir halkı, topluluğu, sınıfı, cinsiyeti ve inancı bazen de bir coğrafyayı ölümcül ateşe tutar. Böylelikle istilacı, temkinli, çıkarcı, sıradan ve tapınmacı bir güruh olur kolayca diziliriz savaşın arkasına.
Korkaklar her zaman savaşa sığınmışlardır. Tarih bunun kalıntılarıyla dolu. Korku dağları her gün bilinçlice yükseltilir, güvensizliğin hükmettiği çaresizlik dal dal sarmalar tüm duyguları. Sadece cepheyle sınırlı değildir savaş; sadece karşı karşıya dizilenlerle yapılmaz savaşlar, doğamızdan ve sevimliliğimizden koparıldığımız ve yaşamsal stoklarımızın tüketildiği her andır savaş. Oysa barış, “benimle ve başkaları arasında” kurulacak en erdemli düşün köprüsüdür. Onun için yeryüzünün yakarışı korkaklara değil cesurlaradır. Korkaklar savaşı tercih eder ama cesurlar barışır.
Durduk yere değil, tek hakiki çaremiz olduğu için barışmayı, barışçıl olmayı, barışı hayatın esası yapmaya zorluyoruz. Hakikat bu dur! Yenilgiye uğratılarak veya yok edilerek ulaşıldığı sanılan kazanım zahmetsizce binilen dalı kesmektir. İçimizdeki canlı nesneleri kurutarak mutluluğa ulaşan bireye ya da bir topluluğa rastladık mı hiç?
Bir çelişki ya da ütopya gibi gözükse de savaşın yeryüzüne bıraktığı travmaları, yararsızlığını veyahut gereksizliğini tartışmaya açmalıyız. Umberto Eco’nun deyimiyle, “yararlı veya zorunlu savaş görüşünü red etmek zorundayız.” İnsanlara ezberletilen savaşın makul bir olasılık olmasını bu kadar kolayca sindirmemiş olmalıydık. Hermann Hesse, “dünya durdukça sürekli bir barışı yeryüzünde gerçekleştirmeye çalışan insan, çok eski bir düşün gerçekleşmesi için çaba harcayan binlerce karıncadan biridir yalnızca,” der. Ve onu barış düşünün yaratıcısı olarak saygıyla karşılanmasını öğütler.
Öldürmeyeceksin diyen Hermann Hesse yaşatmaktan yana iradesini açıklar: “İşte bu düşün yaratıcısı birkaç bin yıl önce ilk kez güçlü sözü söyleyerek; “öldürmeyeceksin!” diyebilen dâhi kişidir. Ve bu söz öyle bir söz ki, milyonlarca yıldan beri söylenmemiş, söylendikten sonra da insanlığın içinde bir maya etkisini göstermiştir.” Umberto Eco’ya göre ise, yeni dünya, çok hızlı bilgi akışı ve sürekli kıtalar arası aşırı göçün sonucu olarak savaşı imkânsız ve akıldışı hale getirmiştir.
Eco, “savaş, savaşın yapılma nedenleriyle çelişki içindedir. Her savaşın yeni savaş politikalarını ürettiğini unutmayalım.” Desteklediğimiz her savaşım, yeryüzünde siyasal, ekonomik, sosyolojik, kültürel ve psikolojik yıkımların uzayıp gideceğinin göstergesidir. Bizim için savaşan değil, bizim özgürleşmemizi ve herkesle barışmamızı sağlayan ideallerin temsilcilerine saygı ve içtenlikle bağlanmalıyız.
Yeryüzünün tüm varlıklarıyla, her halkıyla, bütün sınıflarıyla, her rengiyle ve tüm birikimlerle bir araya gelip hakikatte uzlaşmak; ve yeryüzüne iyimserliği, sevgiyi, dayanışmayı, kolektif üretimi ve evrensel aklı, yaşatıcı barışı açığa çıkarmaya gönül veren ebedi kahramanlara muhtacız!
Yararlanılan Kaynaklar:
Beş Ahlak Yazısı (Umberto Eco)
Öldürmeyeceksin (Hermann Hesse)
Savaş Ve Barış (Tolstoy)