2024 yerel seçimlerini başta 11 il olmak üzere AKP’ye teslim edecekler
Bir kaç hafta oldu, kuzenim Sevgili Murat Karslıgil ile laiklik üzerine laflıyoruz, dedim ki “yahu laik bir düzende okulda din dersi olur mu? Ben hem ilkokul, hem ortaokulda din dersi okudum”. Murat dedi ki: “Ayfer Abla, sen Menderes döneminde okula gittiğin için din dersi gördün, daha önceden yoktu, daha sonra da bir ara kaldırıldı”. Yazacak, okuyacak çok konu var, kendime görev edindiğim halde araştırmadım. Sonra aklıma geldi, Tanıl Bora, Türkiye’deki sağı anlatırken konuya değinmişti herhalde.
Bugün Kızıl Çengi’yi okumaya devam ettim. Cahide Sonku, en popüler olduğu dönemde İhsan Doruk’la evli, hatta bir de çocuğu var. İhsan Doruk, Demokrat Parti’ye çok yakın durup nemalanıyor, Sonku da bol bulduğu kaynağı sonuna kadar kullanıyor. Doruk nemalanmak için oturdukları daireyi parti ileri gelenlerinin her türlü eğlencelerine peşkeş çekiyor, Cahide’nin yatağı bile kullanılıyor bu amaçla.
1946’ya kadar CHP siyasi bir parti kimliğinden yoksun, her şey emirle yapılıyor. Önce seçim yapılıp, sonra adayların belirlendiği bile olmuş. Bugün Baskın Oran’nın Lozan yazısını okurken, orada yazılı maddelerin bir kısmının uygulanmadığını, hatta uygulanmasının yasaklandığını fark ettim. Yâni demokrasi, demokratik haklar falan yok, sadece kağıt üzerinde var.
Kadrosunda da bayağı tahsilli kişiler olduğu halde İyi Parti’yi hiç beğenmiyorum. İki günden beri partinin ağır toplarını konuşturuyorlar. Dikkatle dinledim konuştuklarını. Bu şekilde giderlerse 2024 yerel seçimlerini başta 11 il olmak üzere AKP’ye teslim edecekler.
CHP’lileri de dinliyorum ve hayret ediyorum. Bu insanlar halktan ve gerçeklerden ne kadar uzak yaw. Demokrasi demokrasi deyip duruyorlar, Can Atalay için demokrasi adına ne yaptılar? Hiiiççç.
Deprem bölgesindeki, özellikle Hatay’daki insanlar perişanlar. Üstüne suları da yok. Antakya’da kalacak yer yok ama, doktor ve hemşireler görev başında. Arsuz’da sağlam ev bulan ve Antakya’daki işine giden kişi, her gün 180 km yol yapıyor. Doktorlara konteyner vermişler, doktor diyor ki: “Mesai bitip, hastalar gidince ortalık derin bir sessizliğe gömülüyor, sosyalleşmem için hiçbir yer yok”. O kadar çok problem var ki ortada dert dinleyecek milletvekili yok.
Ben sadece Şenyaşar ailesine güveniyorum. Onlar, uğradıkları zulüm ve haksızlığı yılmadan, usanmadan, bıkmadan dile getirdiler, sonunda ailenin bir ferdi milletvekili oldu. Ana-oğul devam ediyorlar mücadelelerine, sonunda mutlaka başaracaklar.
******
Kızıl Çengi
Bu kitapları bir arada okumaya çalışırken Kızıl Çengi, hepsini solladı bir anda.
Osman Balcıgil, Cumhuriyet dönemi kadınlarını şahane anlatıyor. Daha doğrusu, yazdığı kadınların ruhlarını günümüze taşımakta pek usta… Nasıl anlatmış Cahide Sonku’yu elimden bırakamıyorum.
Balcıgil’in roman kurgu biçimi çok farklı… Yaşı itibariyle yazdığı hiçbir kadını tanıma şansı olmadı! Haklarında yazılanları okuyor doğal olarak. Okuduklarını ne güzel bağlamış birbirine… Bu arada tarihe de tanıklık ediyorsunuz ve ne acıdır ki aradan geçen 90-80 senede hiçbir zihniyetin değişmediğini de görüyorsunuz. Zihniyet değişmiyor, ekonomik sıkıntı da değişmiyor.
Ermenilerin ve diğer gayri müslimlerin mallarını, onları da amele taburlarında doğuya gönder… Kamulaştırdığın mallar da kapanın elinde kalsın, tıpkı bugün olduğu gibi…
Kızıl Çengi’de Muhsin Ertuğrul da anlatılıyor. Hiç bilmediğim eşi Neyyire Hanım da…
Çok güzel bir kadın Cahide, tüm tiyatro senaryolarını ezberleyecek kadar da yetenekli… hem de fettan! Muhsin Ertuğrul bile ona aşık…
Şahane bir kitap, şiddetle tavsiye ederim. Kitap, sizi o kadar içine çekecek ki havanın cehennem sıcağını fark etmeyeceksiniz.
Osman Balcıgil, İpek Sabahlık’ta anlattığı gazeteci Suat Derviş’in biyografisini de yazmış, yeni fark ettim. Aynı şekilde Afife Jale’nin de biyografisini kitaplaştırmış, onları da almalıyım.