Öğretmenler
Öğretmenler günü için whatsapp gurubunda Japonya’da öğretmenlerin ne kadar değerli olduğunu anlatan güzel bir yazı vardı, aklıma geldi yazayım dedim.
Ben çocukken gazetenin matbaasında çıraklık yapardım. Gazetenin matbaası ve ofisi Eski Hal’in (bugünkü Zincirli bedesten)in karşısındaki sokaktaydı. Arasa uşağı olamadım ama, oraları pek iyi bilirim, neyse…
Elmacı pazarı, bugün ki bakırcılar çarşısındaki tüm esnaf, kapılarının önünde küçük kürsülerde otururlardı. Dükkanlar bu kadar yoğun da değildi. Ayrıca, gündüz bankada veya Devlet dairesinde işi olan esnaf, kapısını kapamaz, tahta bir sandalyeyi ters olarak kapısına koyar, üzerine de önlüğünü koyardı. O simgeden esnafın kısa süreliğine çok zorunlu olarak bir yere gitmek zorunda olduğunu bilirdi. Gaziantep küçük bir yerdi, herkes birbirini tanırdı. Bütün öğretmenler halk tarafından bilinirdi. Çarşıya bir öğretmen girdiği zaman bütün çarşı saygıyla ayağa kalkar selamlardı onu. Ben, hanım öğretmenlerin “çalışıyor” oldukları için komşuları tarafından kollandıklarını da bilirim.
Öğretmenler çok bilgili olurlardı da. Öğretmen okulları köy enstitülerinin bir tür devamıydı. Bir öğretmenin elinden birçok iş gelirdi. Özellikle köy okullarını bu acar öğretmenler başarı ile yönetirlerdi. Ben babamdan mektupla bazı konularda yardım isteyen öğretmenleri de bilirdim. Babam şikayeti veya konu her ne ise gerekli merciye iletir, sonra da yapılmış mı yapılmamış mı yerinde kontrol ederdi. Öğretmenler, muhabirlik de yaparlardı. Ben çok karşılaşmışımdır böyle insanlarla. Fuat Ural, ben ilkokula başladığımda Akyol Okulu’nun müdürü idi. Mandolin çalardı ve bize de ders verirdi. Ben ilk nota bilgilerimi ondan öğrendim. Mükemmel bir öğretmendi.
90’lı yıllardı herhalde… Nurgün Hanım Sabah gazetesinde Öğretmenevi salonunda eğitim konusunda bir seminer verildiğini, öğretmenlerin o semineri izlemediklerini dışarda birbirleriyle çene çaldıklarını yazmıştı. Derecesiz üzülmüştüm, galiba oradan başladı bozulma.