Yurdusev Özsökmenler :
1 Kasım genel seçimlerine bir gün kala, HDP Gaziantep 2. sıra milletvekili adayı Yurdusev Özsökmenler ile bir araya geldik. Özsökmenler, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a seçim sürecinde yaşananları ve merak edilen konuları Sabah’a değerlendirdi.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a uzanan seçim sürecini özet olarak yorumlar mısınız?
Seçim öncesinde 400 vekil vermezseniz, kaos çıkar diyenler bu kaosu çıkardılar. Celal Doğan hatırlarsanız daha önce, Cumhurbaşkanı ile görüşmüştü. Cumhurbaşkanı’ndan aldığı izlenim şuydu: “1 Kasımda seçim olacak, şiddet yükselecek, hükümet de kurulmayacak.” Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen Abdulkadir Selvi de bir yazısında bunu çok açık ve net bir şekilde yazdı. Yazısında, “Cumhurbaşkanı’nın kafasında bir plan vardı, 8 Haziran’da bunu uygulamaya koydu” demişti. Tüm bunlardan anlayacağımız üzere, Cumhurbaşkanı kendi başkanlık sistemini sağlamak için ülkeyi kaosa ve şiddete sürüklemeye başladı ve hükümetin kurulmasını zaten hiç istemedi. Bu yüzden de şiddet tırmandı, ne yazık ki insanlarımız öldü. Kendi ülkesindeki kentleri bombaladı Erdoğan’a bağlı gruplar. Bu yüzden de insan hakları derneklerinin açıkladıkları rakamlara göre 700’ e yakın insan yaşamını yitirdi. Koskoca savaşlarda bile bu kadar çok insan hayatını yitirmez.
“Bizi partiler değil, ilkeler ilgilendirir”
1 Kasım seçim sonuçlarının 7 Haziran seçimleri ile benzer şekilde neticelenmesi durumunda, hükümeti kurmakta HDP’nin tavrı ne şekilde olur?
Söz konusu olası seçim sonucuyla birlikte Çözüm Süreci’nin akıbeti nereye doğru evrilir?
Biz 7 Haziran’dan sonra da yıkıcı bir tavır almadık. Tam aksine, açıklamalarımızda ülkenin hükümetsiz kalmaması için elimizden geleni yapacağımızı belirttik. Başbakan bizi ziyaret ettiğinde, öncesinde prosedür icabı bizi ziyaret edeceğini söylemişti. Biz buna rağmen görüştük. CHP ve MHP görüşmelerinden sonra eğer bir formül çıkmazsa tekrar görüşür, elimizden geleni yaparız demiştik. Ayrıca da hem Başbakan’a hem de kamuoyuna biz barışı tesis etmek için yola çıktığımızı belirttik. Bunu gerçekleştirmek için çabalayan herkesle koalisyon kurabileceğimizi beyan ettik. Bu tavrımızda bir değişiklik yok. Halka verdiğimiz sözler var. Barışı mutlaka tesis etmek istiyoruz. Biz akan kanın bir an önce durması için elimizden geleni yapmaya hazırız. Bunu başarabilecek herkesle hem koalisyon kurmaya hem de desteklemeye hazırız. Buna AKP de olmak üzere herkes dahil. Bizi partiler değil, ilkeler ilgilendirir. Demokrasiden, barıştan ve özgürlükten yana kim olursa olsun biz onun elini sıkmaya hazırız.
“Son fert dediğiniz şey, Kürt halkının toptan yok edilmesidir”
Dünyada hiçbir savaş, savaşan tarafların son ferdi ölene dek sürmez.“Son fert yok edilinceye kadar mücadele sürecek” söylemlerini Ağar, Çiller ekibinden, biz 90’lı yıllarda çok duyduk. Ama bu mümkün değildir. Son fert dediğiniz şey, Kürt halkının toptan yok edilmesidir. İçinde yaşadığımız çağda, böyle bir katliamın göze alınabileceğini, düşünmek bile istemiyoruz. Bütün savaşlar, anlaşmayla, müzakereyle ve diyalogla masada çözülmüştür. Bu nedenle biz, hükümet temsilcileri ve heyetimizin ortaklaşa açıkladıkları Dolmabahçe mutabakatına mutlaka dönüleceğine inanıyoruz. Seçimden sonra barış yanlılarının seçimden güçlü bir şekilde çıkması bunu kolaylaştıracaktır, yakınlaştıracaktır.
“IŞİD’e gönderilen silahlar, şimdi bizi vuruyor”
-Özellikle Gaziantep özeli başta olmak üzere Türkiye genelinde IŞİD çok ciddi bir tehdit haline geldi. Saldırılara en sık maruz kalan, hedef noktalarından biri de HDP. Parti olarak bu soruna ilişkin çalışmalar söz konusu mu, önlemler alınıyor mu ya da problemi uluslar arası boyutlara taşımak için girişimler var mı?
-Gaziantep adının, IŞİD ve canlı bombalar ile anılmasından öncelikle bütün halkın ve bizim çok rahatsız olduğumuzu belirtmek istiyorum. Gaziantep bunu hak etmiyor. Bu hale gelmesine sebep olanların Gaziantep halkı tarafından da gerekli cevabı alacağını düşünüyorum. Eğer, IŞİD’in bu kadar kolayca geçmesine izin verilmeseydi, durum bu hale gelmezdi. Hükümet, IŞİD’i uzun süre korudu. Hatta IŞİD komutanları çeşitli kentlerde tedavi edildi. Pek çok yerde onlara kolaylık sağlandığını biliyoruz. Şu an IŞİD’e terör örgütü diyorlar fakat daha önce tam tersini söylüyorlardı. Onlara gönderilen silahları hepimiz biliyoruz. Bu silahlar şimdi dönüp bizi vuruyor. Buna bir son vermek lazım. Çünkü IŞİD, herkesi tehdit ediyor. Buna Müslümanlar da dahil. IŞİD zihniyetine göre, kendisi gibi yaşamayan Müslümanlar da hedef. Bu tehditi durdurmamız lazım. Bakın, Ankara’daki bombalamadan önce 19 canlı bombanın fotoğrafları, isimleri ve telefon kayıtlarının tapeleri güvenlik güçlerinin elinde varmış. Hatta aileler IŞİD’e katılan çocuklarını şikayet etmişler. Bunlar konusunda güvenlik güçleri hiçbir şey yapmadı hatta Başbakan inanılmaz bir açıklama yaptı. “Cürüm meydana gelmeden herhangi bir işlem yapamayız” dedi. Hepimiz biliyoruz ki, canlı bombanın cürmünün meydana gelmesi, patlaması ve insanların ölümüdür. Yani, Başbakan çok açık ve net bir şekilde, siz ölmeyene kadar hiçbir şey yapmayacağız, diyor. Bu, son derece vahim bir açıklamadır. Bir Başbakan’ın ve güvenlik güçlerinin görevi, halkın can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Bu açıdan biz, tabi ki gerekli girişimleri yapacağız. Tek bir insanın canını, her şeyden daha kıymetli gördüğümüz için mitinglerimizi iptal ettik. Anlaşılıyor ki, doğru da yapmışız. Halkımızın bizi anladığını, bize hak verdiğini düşünüyorum. Yürüttüğümüz çalışmalarda da kendi çalışanlarımızla birlikte güvenlik önlemleri aldık.
“Kadın Bakanlığı’nın kurulması şart”
-Kadın milletvekili sayısı bakımından HDP yaklaşık %40’lık oranla mecliste kadın temsiliyetinde ilk sırada. Partinin, kadın politikalarından biraz bahseder misiniz?
-HDP, kadın partisi diyoruz, çünkü yaşamın yarısı kadın fakat ne yazık ki kadınlar henüz hak ettikleri yerde değiller. AKP döneminde kadına yönelik şiddet %1400 arttı. Bu bizim verdiğimiz bir rakam değil. Bir milletvekilimizin yazılı soru önergesine, hükümet yetkilileri tarafından verilen bir rakamdır. Biz onların yalancısıyız. Gaziantep açısından bakarsak bu daha vahim çünkü Antep, kadına yönelik şiddette ve kadın ölümlerinde Türkiye’de üçüncü kent. Kadının Antep’te son derece zor bir durumda olduğunu görüyoruz. Yoksulların %81’i ev kadınları. Bire bir çalışmalarımızda, sokak aralarına girdiğimizde kilosu 2 TL’den fıstık kırmaya çalışan yüzlerce kadınla karşılaştık. Ayrıca kadınların büyük bir çoğunluğu merdiven altı dediğimiz küçük atölyelerde, hiçbir sosyal güvencesi olmadan ucuz iş gücü olarak çalışıyorlar. Eğitim açısından bakıldığında okuma yazma oranı düşük ve 4+4+4 sistemi kız çocuklarının okuldan alınıp erken yaşta evlendirilmesini teşvik etmiş. Bütün bu sorunlarla ilgilenecek ciddi bir yetkili mercii de yok. Kadın sorunlarının bu kadar ağır olduğu bir kentte, Büyükşehir Belediyesi’nin bir Kadın Dairesi Başkanlığı bile yok. Ciddi kadın kurumları gerekiyor. Bunlar bizim programımızın esas maddeleri. En ağır, en zor işleri ev kadınları yapmasına rağmen çalışmayan statüsünde yer alıyor. Hiçbir sosyal güvenceleri yok. Bu kadar emek veren, dünyanın bütün yükünü sırtında taşıyan ev kadınlarının kesinlikle hiç istisnasız sigortalanması gerekiyor. Engelli kadın arkadaşlarımızın durumu daha vahimdir. Bu kentte 150.000 engelli vatandaş var, hiçbir yerde onları göremiyoruz. Biz onları evlere mahkum ediyoruz. Öncelikle bu sorunlara ilişkin Kadın Bakanlığı’nın kurulması şart. Daha önce Kadın Bakanlığı kurulmuştu fakat sonra kadını, ailenin içine hapseden bir Aile Bakanlığı haline dönüştürdüler bunu. Biz, Kadın Bakanlığı adıyla kadınların tüm sorunlarına çözüm üretecek bir bakanlığın kurulmasını mutlaka sağlayacağız.
“Hükümet, diktatöryal zihniyette hızla ilerliyor”
-Gazetecilik yapmış biri olarak, medyanın içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Hiçbir dönemde, medya bu kadar baskı altında tutulmamıştı. Gazetecilik yaptığım dönemlerde çalıştığım gazeteler bombalanmıştı. Yazarlarımız, dağıtımcılarımız öldürülmüştü. Bugün, 90’lı yıllara dönülmeyecek diyen yetkililer, çok daha vahim basın sansürlerine imza atıyorlar. Eleştirel bir tweet atmak, tutuklanma nedeni oluyor. Hükümet, diktatöryal zihniyette hızla ilerliyor. Gazeteciler işten atılıyor, muhalif basın susturuluyor.
“Sorunun çözülmesini isteyen herkesi, PKK yanlısı ilan ediyorlar”
-7 Haziran’dan sonra özellikle, HDP’nin PKK gölgesinde kaldığına dair sıkça eleştiriler oldu. Siz ne düşünüyorsunuz?
-Biz, her zaman hem PKK’ye hem hükümete elleri tetikten çekmelerini ve ateşkes yapmaları gerektiğini söyledik. Kürt sorununun çözülmesini isteyen herkesi zaten PKK yanlısı ilan ediyorlar. Biz de Kürt sorununun çözümü için demokratik siyasetin önü açılarak, diyalog içerisinde çözülmesini isteyen bir partiyiz. Çünkü bu sorunun çözülmesi Türkiye’ye, bütün halklara bir nefes aldıracaktır. Demokratik işleyişin hızlanmasını sağlayacaktır. Savaşın yükseldiği dönemlerde silahlar konuşur, söz duyulmaz. Bugün bunu görüyoruz. Sözün duyulacağı zamanlara gelmeyi bir an önce diliyoruz.
“Halkımız barış istiyor”
-Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, toplumun giderek kutuplaştığı çatışmalı bir sürecin gölgesinde yürütülen seçim kampanyasında, halka toplumsal barışı anlatmakta zorlanmadınız mı?
Hiç zorlanmadık. Kapısını çaldığımız her yerde, barışın tesisinin en önemli mesele olduğunu insanlar bize söylediler ve bunu siz ancak getirebilirsiniz dediler. Biz de bu konuda elimizden geleni yapacağımızı söyledik. Halkımız barış istiyor, biz de bunu sağlayacağız.
“Oylarımızı artıracağız”
-Son olarak özelde Gaziantep, genelde Türkiye için bir seçim tahmini alabilir miyiz?
-Biz oylarımızı artıracağımızı düşünüyoruz. 7 Haziran ile benzer bir tablo çıkacaktır. Biraz farkla, bizim 7 Haziran’da alamadığımız birkaç ödünç vekilimiz var. Herkes bize ödünç aldınız diyor, aksine ödünç verdik. Onları geri alacağız. Gaziantep’te de oy oranımızı yükselteceğiz. 3. milletvekilini zorluyoruz. Halkımızın iradesi belirleyecek.
Mehmet Boran