Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, içinde bulunduğumuz ortamı değerlendirirken, “Türkiye nereden bakılsa faili meçhuller ülkesi oldu. Savcımız şehit oldu faili ortada yok. Berkin Elvan öldürüldü faili yok. Urfa’daki iki polisimizi nasıl ve kim öldürdü? Bunların ortaya çıkarılması gerekir ki halk devlete güvensin, ortada bir adalet olduğuna inanılsın. Ülkede kim yanlış yapılıyorsa o cezasını çekmelidir” diye konuştu.
Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı, son zamanlarda Türkiye’nin gündeminde olan tüm haksızlık ve hukuksuzluğa karşı Gaziantep olarak veya bölge barolarıyla ortak tavır almalarını, “Hepimiz hassasiyetliğimizi de biliyoruz. Ona göre adım atıyoruz. Özgecan davası olsun, Ali İsmail Korkmaz’ın davası olsun bir çok davayı takip ettik. Biz istiyoruz ki yargı da tarafsız davransın. Ama maalesef bugün Türkiye’deki insanlar adaletten memnun değil” dedi. Şarklı, Sabah’ın sorularını yanıtlarken, “Baro olarak haksızlıklara karşı elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. Şarklı’nın Sabah’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:.
-Gaziantep Barosu olarak, şimdiye kadar pek alışık olmadığımız kadar aktifsiniz. Doğrusu, hukuk camiasının bir meslek örgütünün siyasi ve sosyal konularda, hukuk ve demokrasi mücadelesinde bu kadar etkin rol oynaması, kent adına güzel bir gelişme?
-Teşekkür ederim, ülkenin sorunları konusunda aktif tavır içerisinde olmaya çalışıyoruz.
-Ne zaman antidemokratik bir uygulama olsa hukuksuzluk olsa, siyasi cinayetler işlense, hemen baro olarak tavır koyuyor, cesurca meydanlara iniyorsunuz? Baro üyelerinizden bu duruma itiraz edenler, karşı çıkanlar oluyor mu?
Ben seçildiğim zaman söz vermiştim, “Oturan bir Baro olmayacağım” diye. “Bu kentin kültürüne de tarihine de sosyal sorunlarına, kısacası tüm sıkıntılarına sahip çıkacağız” demiştik. Neticesinde çok büyük bir oy farkı ile başkan seçildim. Verdiğimiz bu sözleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Bugün mesela; FEM Dershanesi’ne yapılan baskında da hukuksuzluğu öne sürdük ve cemaatçi dediler bize. Mesela TOKİ yapımında bir işçi düştü. Gidip onu ziyaret ettik. Baro olarak elimizden gelen her şeyi yapabileceğimizi söyledik aileye. Bu durumdan yola çıkarak, “Başka gençlerin ölmemesi için ne yapabiliriz” dedik ve bu konuda birkaç yol bulduk. Kısacası Soma’dan tutun Ermenek olaylarına kadar ve daha bir çok konuda vatandaşımızın yanında olduğumuzu göstermeye çalıştık. Baro alışagelmiş olayların yanındaydı. Biz bunu kırmak için seçildik. Kamuoyu yaptıklarımızı beğenir takdir eder. İster istemez olumsuz yönde eleştiri de alabiliyoruz. Ama biz otursak ta eleştiri gelecek. En iyisi bir şeylere imza atıp, bir şeyleri değiştirilelim dedik. Gaziantep-Kilis Karayolu’nda onlarca trafik kazası oluyordu ve çok can gidiyordu. Bunu Büyükşehir Belediyesi ile paylaştık ve gerekenin yapılmasını istedik. Daha sonra basına da yansıtıldı ve belediyemiz yoldaki hasarları tespit edip gerekeni yaptı. Ben bu sorunu ilettiğimde beni olumsuz yönde eleştiren de oldu. Avukatlığı bırakıp başka bir işe yöneldiğimi söyleyenler oldu. Buna rağmen yine de vazgeçmedim ve uğraştım. Yer sıkıntımız vardı. Fatma Hanım ile bunu görüştük. Biz elimizden geldikçe sorunların çözülmesi için her şeyi yapacağız.
- Baro olarak böyle bir demokratik tavır sergilemeniz, topluma örnek oluyor ve cesaret veriyor....
Geçen gün Gaziantep’te IŞİD köle pazarı kurdu diye bir haber vardı. Biz bununla ilgili savcılığa da suç duyurusunda bulunduk. Bu iddia ile Gaziantep’in adının anılması bir Baro Başkanı ve bir yurttaş olarak bizi rahatsız ediyor. Siz bunu araştırın dedik savcılığa. Varsa böyle bir suç cezalandırılsın yoksa da delillerle kamuoyuna yansıtılsın. Düşünün 2015 yılında köle pazarlarından söz ediliyor. Bu konu ne Gaziantep’e yakışıyor ne de Türkiye’ye. En basitinden örnek verirsek bunu duyan yurtdışındaki işadamı gelip buraya yatırım yapmak istemez ve bu da ekonomiyi olumsuz yönde etkiler.
-Eylem ve açıklamalarınızı yapmadan önce başka sivil toplum örgütleri veya meslek kuruluşlarına gelin, birlikte daha etkili ve güçlü olalım diye çağrıda veya teklifte bulunduğunuz oluyor mu?
Çok istisna durumların haricinde öyle bir statüko yapısı da var Baro’nun. Yapılan eylemlerde değişik sloganlar atılıyor. Yaklaşık bin 300’e yakın avukat var. Her avukatın kendi siyasi görüşü farklıdır. Kısacası diğer sivil toplum örgütleri ile birlikte bir açıklama yapmıyoruz. Ama bireysel olarak beni çağırıp birlikte bir açıklama veya eylem yapalım derlerse gidiyorum ve birlikte halkın yanında oluyoruz.
-Şimdiye kadar Barolar toplumsal konularda, faili meçhul olaylar ve cinayetlerde hiç sizin kadar açık ve cesur olamıyordu. Ne değişti de Gaziantep Barosu artık etkin bir tavır koyucu haline geldi?
Yönetiminizin veya benim toplumsal olarak duyarlılığımızla alakalı bir durum aslında bu. Bizim tek farkımız olaylara zamanında ve tepkisel davranmamız. Bu bizi ön plana çıkarmış olabilir. Aslında bunlar zaten Baro’nun görevidir. Zamanında ihmal edilmiş ama şu an mümkün olduğu kadarıyla bağımsız olarak dile getirmeye çalışılıyoruz. Kobane’deki olayları da Çerkezler’in soykırımını da, kısacası her konudaki olayları dile getirdik. Kim olursa olsun yapılan hatanın ortaya çıkarılmasını amaçlıyoruz. Yeri gelince belediyeyi de eleştiriyorum. İyi ya da kötü olarak.
-Pek çok konuda bölge baroları olarak ortak açıklama ve tavrınız oluyor, bu tamamen kişisel ilişkiler nedeniyle oluşan bir durum mu? Bu birliktelik nasıl sağlandı?
Benden önce Ali Başkan’ımın bölgede Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay ile görüşmeleri olmuş. Biz bu dönemde ilişkilerimizi o kadar ilerlettik ki mesela Adana Baro Başkanımız bir metin hazırladığında, metni okumadan imzalayabiliyorum. Basın açıklamasında ortak imza atıyoruz mesela. Hepimiz hassasiyetliğimizi de biliyoruz. Ona göre adım atıyoruz. Özgecan davası olsun, Ali İsmail Korkmaz’ın davası olsun bir çok davayı takip ettik mesela. Biz istiyoruz ki yargı da tarafsız davransın. Ama maalesef bugün Türkiye’deki insanlar adaletten memnun değil.
-Kayıtlı kaç üyeniz var?
Şu anda bin 300 civarında fiilin avukatlık yapan meslektaşımız var. Sicilimiz 2050’yi buldu.
Şu anda stajyer sayımız da 230. Stajyer sayısı çok aslında. Sayı fazla olduğu için birebir ilgilenemiyoruz. 50-30 stajyer olsaydı daha iyi yetiştirirdik onları...
Ülkenin genel tablosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devletin en başta gelen görevi halkının can ve mal güvenliğini korumaktır. Ama bugün bir topluluğa girdiğimizde acaba can güvenliğimiz var mı, biri bana saldırır mı diye endişe ediyoruz. Sürekli, bir tedirginlik içerisindeyiz. Devlet nasıl ki bizden vergi alıyorsa bizim can ve mal güvenliğimizi de, eğitimimizi de, adaletimizi de sağlamak zorundadır. En önemlisi can güvenliğimizi korumak zorundadır.
Mümkün olduğunca tarafsız olmaya çalışıyoruz. Nasıl ki Tahir Elçi’yi savunduysak dün şehit edilen iki polisimizi de savunuyoruz ve dosyasının arkasında duruyoruz. Türkiye nereden bakılsa faili meçhuller ülkesi oldu. Savcımız şehit oldu faili ortada yok. Berkin Elvan öldürüldü faili yok. Urfa’daki iki polisimizi nasıl ve kim öldürdü? Bunların ortaya çıkarılması gerekir ki halk devlete güvensin, ortada bir adalet olduğuna inanılsın. Ülkede kim yanlış yapılıyorsa o cezasını çekmelidir. Çiçek Bayram-Adem Kesenek