ANASAYFA arrow right Röportaj

İstanbul ile Antep’te fiyatlar aynı, bunda bir sakatlık var

İstanbul ile Antep’te fiyatlar  aynı, bunda bir sakatlık var
YAYINLAMA: 17 Nisan 2020 / 21.25
GÜNCELLEME: 17 Nisan 2020 / 21.25
Sabah’ın inşaat sektörüne dair sorularını İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Melih Meriç yanıtladı

Sabah’ın inşaat sektörüne dair sorularını yanıtlayan İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Melih Meriç, her yere çok yüksek binalar yapmanın iyi bir şehircilik anlayışı olmadığını dile getirdiği konuşmasında, “Çünkü insanları üst üste bindirmenin, çok katlı binalar yapmanın mantığı yok. İnsanları topraktan uzaklaştırmamak lazım. Ben hep şunu söylüyorum. Şu an maddi olarak güçlü insanlar neden apartmanlardan çıkıp ta kişisel binalarda oturmak istiyor. Bahçesinde oturmak istiyor, yeşilliğin içerisinde çocuklarını büyütmek istiyor. Beli ki de çıkıp kahvesini içmek istiyor. Bunların hepsi doğru ve insani olan şeyler” diye açıklamada bulundu

 

 

İnşaat Mühendisleri Odası Gaziantep Şube Başkanı Melih Meriç, Gaziantep’teki fahiş gayrimenkul fiyatlarını değerlendirirken, “ İstanbul Türkiye’nin üçte bir nüfusuna sahip. Ülke ekonomisine yaklaşık yüzde 50 oranında katkı sağlıyor. Arsa metrekarelerine bakarsanız İstanbul’da ve Gaziantep’in katsayısına bakarsanız arada bir uçurum var. Gaziantep’teki rakamlarla ve yüzdelerle İstanbul’daki rakamlar hemen hemen aynı. Ekonomiye yüzde 50 katkı sağlayan bir il ve yüzde 10 katkı sağlayan bir ilde rakamlar aynı, burada bir çelişki var. Bir hata var” diye konuştu.

Belediyeler ticaret olarak

arsa satmamalı ve satamaz

Meriç, belediyelerin arsa satarak rant elde etmelerine de karşı çıkarken, “İnsanların en temel hakkı ve birinci önceliği barınma sorunu. Bu sorunu devletin, hükümetin çözmesi lazım. Bu sorunu çözerken en önemli şeyi, yani arsayı belediye bütçelerine en büyük katkı olarak görürseniz, fakirin fukaranın hakkı yeniliyor demektir. Bir defa belediyeler ticaret olarak arsa satmamalı ve satamaz. Belediyeler sosyal belediyecilik mantığı ile yönetilmeli, zaten bu amaçla kurulmuşlardır. Siz eğer bundan vazgeçip emlakçı mantığı ile şu arsayı şu kadara alıp bu kadara satarsam, bu arsada şu kadar konut yapıp satarsam benim belediye bütçeme bu kadar katkı sağlar mantığı ile iş yaparsanız, evet iyi para kazanabilirsiniz, ama diğer tarafta insanların en temel hakkı olan barınmayı ucuza elde etmemelerine neden olursunuz” diye konuştu.

Meriç’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

SABAH -  Antep’in hangi köşesine gitseniz, hangi sokağından caddesinden geçseniz bir inşaat görüyorsunuz, herhalde hiçbir dönemde bu kadar gözümüz inşaata doymamıştı, ne dersiniz?

Melih Meriç - İnşaatın çok olmasını iyi bir gelişme olarak değerlendirmek lazım. İnşaat özellikle gelişmekte olan ülkelerde ki Türkiye’de gelişmekte olan bir ülke, lokomotif sektörlerinden bir tanesi. İnşaatın kalıp, beton olarak görülmemesi gerekiyor. İnşaat, tüm sektörleri bir çatı altında toplayan bir sektör. Bu nedenle inşaat sektörünü dağınık değil de düzenli olarak görelim. Ekonomiye katkı sağlayan bir sektör. Aynı zamanda hem  görselliğimize hem de şehircilik anlayışının uzağında yer almamak lazım. Ben inşaat sektörünün daha da büyümesi, daha da gelişmesi ihtiyacının Türkiye için çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnşallah daha da gelişir.

SABAH -  Gaziantep’te kaç inşaat mühendisi var?

Melih Meriç - Bizim,  Gaziantep İnşaat Mühendisleri Odası olarak sayımız yaklaşık olarak bin 750 civarında. Her yılda yaklaşık 150 civarında İnşaat Mühendisi arkadaşımız ailemize katılıyor. Tabi bu bin 750 üye arasında aktif olan ve olmayan arkadaşlarımız var.

Biz bu arkadaşlarımıza müteahhit diyoruz. Elimizde net sayı yok. Yalnız, şunu söyleyebilirim özellikle Gaziantep’te inşaat sektöründe daha doğrusu Türkiye’nin inşaat sektöründe devam eden inşaat sayısına bakıp bir oran çıkarılmak istenirse, yüzde 70- 80 civarında olduğunu söyleyebilirim. Bu tabi ki  çok büyük bir rakam. İnşaat sektörü aynı zamanda bir ticari kuruluş.  Ticareti bazı insanların yapıp bazılarının yapmaması gibi bir engelleme şansınız yok.  Fakat inşaat diğer sektörlerden, diğer üretim faaliyetlerinden çok farklı bir yapıda. Çünkü merkezinde insan var. Bunun özellikle 1990 öncesindeki deprem zamanlarında çok iyi gördük. Bu sektörün normal bir sektör olarak ele alınıp değerlendirilmemesi lazım. Bunun için de şartların oluşması lazım. Şartların yeniden düzenlememesi lazım. Buna uygun kanunların bir an önce ortaya çıkması gerekir. Ülkemiz deprem kuşağında yer alıyor. Bir deprem felaketi olduğunda acıyla karşılaşmayalım. Ticaret yapabilirsin. Sonuçta inşaat sektörü ekonomiyle dönen bir sektör. Bu iş yapılmak isteniyorsa sıcak para olması lazım. Bir inşaat yapacağım diyorsanız eğer, o inşaatın sorumluluğunu alacak teknik arkadaşlar muhakkak olmalı. Bire bir işin içerisinde ellerinin olması lazım. Lafta değil, özde inşaatı kontrol etmeliler. İnşaatın göbeğinde olmalılar. Teknik arkadaşlar, patron-işçi diyaloglarına girmeden sanki o inşaatın sahibiymiş gibi o inşaatın sorumluluğunu almalı. Kanunlar zaten bu tarz inşaatları inceliyor, ama sonuçta işçi-patron ilişkisi olduğunda tam olarak iş düzeyinde gitmez. Kanunlarla birlikte bir an önce bu ilişkiyi ortadan kaldırıp o inşaatta sorumlu olan teknik arkadaşlar kimse, o inşaatın sahibi ve tüm sorumluluğu üstündeymiş gibi bir düzenleme yapılmalı. Yani tekniğe uygun olmayan bir tarzda bu sektörde mühimmat yapılıyorsa, bunu gerekirse değişik kanallara taşıyabilmeli. Onu yapan arkadaş kimse en ağır cezayı da verebilmeli. Müteahhit bundan çekinmeli ve korkmalı. Benim beraber çalıştığım teknik arkadaşlarıma parayı ben ödüyorum, ama bu arkadaşlarımın dediklerini de yapmak zorundayım. Bu teknik arkadaşım benim dediklerimi yapmak zorunda değil ama. Sektörün böyle bir özelliği var. Çünkü merkezdekiler insanlar ve canlılar. Bu yapı ön plana alınarak yeni bir kanun çıkarılmalı.



SABAH -  Böyle bir ortamda inşaatçıların işi iyi olmalı diye düşünüyor insan, öyle mi?

Melih Meriç - Tabi ki olmalı. Az önce de söylediğim gibi inşaat sektörü Türkiye’nin lokomotif sektörü. Eğer inşaat sektörü iyi olursa, hem bu sektöre giren her kalemi üreten sektörlerin işi iyi olacak, hem Türkiye’deki vasıfsız işçi dediğimiz insanları iş alanlarına katmış olacağız. İşsizlik oranı düşecek. Türkiye’nin önü açılacak. Yeni yollarıyla, yeni kavşaklarıyla, köprüleriyle, yeni modern bir şehir anlayışını ortaya konmuş olacak. Hep beraber gelişeceğiz. Bu nedenle inşaat sektörü çok önemli bir sektör. Gelişmesi, büyümesi lazım. Daha da güçlü olması lazım.

SABAH -  TOKİ konutları müteahhitlerin işlerini nasıl etkiledi? TOKİ müteahhitlere bir rakip mi, yoksa onun müşteri profili ayrı mı?

Melih Meriç - TOKİ, Turgut Özal döneminde kurulmuştu. Kurulduktan yaklaşık 7 yıl sonra ANAP iktidarı döneminde 30-40 bin civarında bir  konut yapma çalışması oldu. AKP hükümeti iktidara geldikten sonraki yıllarda Türkiye’deki bu açığı çok iyi okudu. TOKİ’yi bir şekilde bu sektörün içine ve merkezine koydu. Başlangıçta TOKİ, fakir ailelere konut yardımı için kuruldu. Kuruluş amacı da doğruydu. O zamanlar kullanımı da doğruydu, ama sonra özellikle her tarafta aynı mimarinin uygulanması tek tip yapıların oluşması,yapılan konutların çok küçük olmasından dolayı ailelerin ihtiyaçlarına, ülke insanının gelenek ve göreneklerine cevap verememesi, bu kültürün içerisinde çok sırıttı. Son dönemlerde ise TOKİ her alanda ortaya çıkmaya başladı. Eğer siz arsayı bedava alıp, alt yapısını bedava yaptırıp, üstüne bir de birilerinin katkısıyla ucuz  fiyata daha kaliteli, daha büyük olanaklarla inşaat yapmaya başlarsanız, tabi ki hiçbir özel sektörün TOKİ ile rekabet şansı olmadığından sektöre darbe vurursunuz.

Önce TOKİ’nin neler yapması gerektiğini analiz etmesi lazım. En son Büyükşehir Belediye Başkanımızın Kuzey Gaziantep diye bir projesi var. Burayı TOKİ ile yapacak. Biz TOKİ Başkanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanımız ile bir toplantı yaptık ve fikirlerimizi söyledik. Eğer Gaziantep konut olarak hangi metrekarelere, hangi şartlarda, hangi bölgelerde, kaç nüfusun, neye ihtiyacı olduğunun analizi yapılıp ve insanların ihtiyaçlarına göre proje yapılırsa doğru sonuçların ortaya çıkacağına inanıyorum. Ama yok ben tek düze bir konut inşa edeceğim ve özel sektörü bu işin içine katmayacağım, ben yapacağım mantığıyla devam ederlerse, doğru sonucun çıkmayacağını hepimiz göreceğiz.

Bunu çok açık yüreklilikle Büyükşehir Belediye Başkanımıza da söyledim. Muhakkak iyi bir planlama yapılmalı. Bu proje doğru bir proje. Ama o projenin içine özel sektör katılmalı. Gerek kat karşılığında, gerekse o bölgelerde arsa satışları yapılarak. Tabi ki bir bölümünü TOKİ’nin kendisi üstelenerek yeni bir şehir yapılanması ortaya konulmalı. Hep şunu söylüyorum. Karataş, Türkiye’nin belki de ilk en büyük kentsel dönüşümünün yapıldığı bir yer. Karataş eskiden yolu olmayan, koca koca kayaların olduğu bir yerdi ki ismini buradan almıştır. Yaşar Ağyüz döneminde burası hazineden alınarak, çok cüzi fiyatlarla, doğru bir tespitle o dönemle alakalı tahsis yapıldı. Şu an görüyorsunuz Karataş koca bir ilçe oldu. Bir çok ilçeden daha büyük bir ilçe pozisyonunda. Ama orada yapılan yanlışlar yok mu derseniz evet, var. Bu yapılan yanlışları ortaya koymak lazım. Yapılan yanlışları bir daha yapamamak lazım. Gaziantep’in daha büyük, daha modern bir şehir olabilmesi için geçmişte yapılanların hem iyilerini, hem kötülerini ortaya koyup doğru sonuçları çıkarmak lazım. Bunu hep beraber yapacağız. Her zaman buna da hazırız. Bunu her zaman dile de getiriyoruz. Fikrinizi sunmak için bir ortam sağlaması lazım. Şu ana kadar da bizi dinlediklerini düşüyorum. Bundan sonra yapılacak uygulamalarda fikirlerimizi ön plana alarak ona göre davranmaları lazım. Çünkü biz Gaziantep’te doğduk, Gaziantep’te yaşıyoruz ve inşallah burada da öleceğiz. Çocuklarımız, torunlarımız da burada yaşayacak. Biz Gaziantep’i geleceğe daha iyi nasıl hazırlayacağız,  bunun planlarını aldığımız eğitim, meslek örgütündeki görevlerimizden dolayı çok daha aktif şekilde, ayrıca basın yoluyla yöneticilerle paylaşıyoruz.  Başka bir amacımız yok.

SABAH -  Bir müteahhit, bir arsayı alıp üzerine bina yapacağı zaman, yüzde kaçla alıyor?  Bu rakam normal mi? Son yıllarda bu rakamda bir artış veya azalma söz konusu mu?

Melih Meriç - İstanbul Türkiye’nin 3’te 1 nüfusuna sahip bir il. Ülke ekonomisine yaklaşık yüzde 50 oranında katkı sağlayan bir ilimiz. Arsa metrekarelerine bakarsanız İstanbul’da ve Gaziantep’in katsayısına bakarsanız arada bir uçurum var. Gaziantep’teki rakamlarla ve yüzdelerle İstanbul’daki rakamlar hemen hemen aynı. Siz İstanbul’a gidip herhangi bir noktada kaliteli dediğimiz lüks konutlar alabilirsiniz. Bugün metrekaresi 2 bin liraya, 3 bin liraya arsa alabilirsiniz. Ekonomiye yüzde 50 katkı sağlayan bir il ve yüzde 10 katkı sağlayan bir ilde rakamlar aynı oranda, burada bir çelişki var. Bir hata var. Bunun nedenini biz defalarca dile getirdik ve araştırılmasını istedik.

İnsanların en temel hakkı ve birinci önceliği barınma sorunu. Bu sorunu devletin, hükümetin çözmesi lazım. Bu sorunu çözerken en önemli şeyi, yani arsayı belediye bütçelerine en büyük katkı olarak görürseniz, fakirin fukaranın hakkı yeniliyor demektir. Bir defa belediyeler ticaret olarak arsa satmamalı ve satamaz. Belediyeler sosyal belediyecilik mantığı ile yönetilmeli, zaten bu amaçla kurulmuşlardır. Siz eğer bundan vazgeçip emlakçı mantığı ile şu arsayı şu kadara alıp bu kadara satarsam, bu arsada şu kadar konut yapıp satarsam benim belediye bütçeme bu kadar katkı sağlar mantığı ile iş yaparsanız, evet iyi para kazanabilirsiniz, ama diğer tarafta insanların en temel hakkı olan barınmayı ucuza elde etmemelerine neden olursunuz.

Bunun karşılığından 5 bin tane, 3  bin tane kentsel dönüşüme konut yaparım, konutları kura ile insanlara satarım, bu kurayı çekerken insanların mutluluğunu gözlerinde okuyorum gibi bir öz savunma yapmanız doğru değil. Bırakın insanların konut çekilişindeki mutluluğunu! Bin konut yapıyorsunuz 10 bin kişi başvuru yapıyor. Burada bir çelişki yok mu? Bundan siz mutluluk duyuyorsunuz. Ben diyorsunuz insanların bu kura çekimindeki gözlerinin içindeki mutluluktan mutluluk duyuyorum diyorsunuz. Aslında üzülmeniz lazım. Nedeni, bu insanların bu kadar ihtiyacı olan bir şeyi siz öyle bir bütçe ile hazırlıyorsunuz ki bu bütçeden konut yapımında rant elde ederek bu insanlara çay kaşığından birer damla çay vererek mutluluk duymak nasıl bir şeydir? Bırakın bu insanları. Bu arsa rantından elinizi çekin. Belediyeler arsa rantı ile uğraşmamalı. Tam zıddı arsa rantından para kazanan insanları bundan uzaklaştırmaları lazım. Özellikle Gaziantep’te son dönemlerde belediyelerin  bu konuda yapmış olduğu çok büyük yanlışları var. Bu yanlışları bin kere söyledim. 10 kere daha söylerim. Lütfen artık bundan vazgeçsinler. İnsanların bu ihtiyaçları ile uğraşmasınlar.

SABAH -  Kentin gelişmesini göz önüne aldığımızda müteahhitlik açısından daha yapacak çok şey varmış gibi görünüyor?


Melih Meriç - Bu sektör öyle bir sektör ki teknolojinin gelişmesinden, çağın ilerlemesinden çok fazla etkileniyor. Çünkü insanların  ihtiyaçları değişiyor. İnsanların ihtiyaçları değişince talepleri de değişiyor. Bu talepleri de bir şekilde karşılamamız lazım. Gelen talepler doğrultusunda sektörümüzü yeniden güncellememiz lazım. Bu da bitmez. Bu biterse insanlık biter. Geçmiş tarihteki insanlara baktığımız zaman insanların ihtiyaçlarına göre konutlar geliştirildi, yollar  gelişti, binalar gelişti. Mesela en son yapılan hızlı tren, bu da bizim sektörümüzü ilgilendiriyor. Zamana göre, gelişen teknolojiye göre, bu sektör de kendini yenileyip geliştirmek zorunda.

SABAH -  Uzmanlar kentlerin yatay olarak yayılmasının hemen her açıdan daha sağlıklı olduğunu söylüyor. Ama son yıllarda Gaziantep’te ne yazık ki çok yüksek binalar yapılmaya başlandı. Bu hem hava kirliliği, hem rüzgar sirkülasyonu, hem de görüntü açısından hiç güzel bir gelişme değil, sırf rant uğruna bu uygulamalara fırsat verilmesi yanlış değil mi?

Melih Meriç - Tabi ki yanlış. Az önce söylediğim konuların başında bu geliyor. Arsa fiyatları ne kadar uygun olursa arsaları o kadar fazla yayarsınız. Çünkü insanları üst üste bindirmenin, çok katlı binalar yapmanın mantığı yok. İnsanları topraktan uzaklaştırmamak lazım. Ben hep şunu söylüyorum. Şu an maddi olarak güçlü insanlar neden apartmanlardan çıkıp ta kişisel binalarda oturmak istiyor. Bahçesinde oturmak istiyor, yeşilliğin içerisinde çocuklarını büyütmek istiyor. Beli ki de çıkıp kahvesini içmek istiyor. Bunların hepsi doğru ve insani olan şeyler.

Siz bir taraftan kentiniz için bunu düşünürken diğer taraftan arsa rantını ön planda tuttuğunuz için kat sayısını yükseltmeye çalışıyorsunuz.. Bundan da  şehrin güzelleştiğini düşünüyorsunuz. Evet bazı bölgelerde çok yüksek katlı binalar yapılıyor. Ama bunu dar çerçevede tutulmalı. Yoksa bir şehre girdiğiniz zaman yapıların hepsi aynı tarzda, tek düze olmasından kaçınmak lazım. Bu doğru bir şey. Ama bunun amacının rant olmaması lazım. Siz insanlara ucuz arsa teminini sağlamakla mükellefsiniz. Belediyelerin birinci vazifeleri bence bu. Bunu sağlamak için ne gerekiyorsa onu yapmak lazım. Ama görüyoruz ki en ufak bir yerde belediyenin bir arsası oluyor. Hemen satışa sunuluyor ve buradan rant elde ediliyor. Böyle şeyler inanılamayacak şeyler. Her mahallenin içerisinde bir petrol ofisi var. Bunlardan da iyi para kazanıldığı düşünülüyor. Evet benzin istasyonu da bir ihtiyaç, ama dünyanın hiçbir yerinde benzin istasyonları çalışmaz, çalıştırılmıyor da. Yarın bir kaza olduğunda bunun sorumlusu kim olacak? Kim bunun cezasını çekecek? Bunun vebalini nasıl alıyorlar, ben hala anlamış değilim.  İnşallah bu mantıktan, bu yapıdan uzaklaşırlar. Biz doğru yaptıkları şeyleri gerçekten takdir ediyoruz, tebrik ediyoruz. Güzel şeyler görünce hoşumuza da gidiyor. Ama yanlış şeyler olunca bunu söylemek bizim en başta gelen görevlerimizden biri.

SABAH -  Mesela bazı yüksek binaların belli bir kattan sonra müşteri bulmakta zorlandıkları ve ellerinde patladığı haberleri geliyor, bu kent halkının alışkanlıklarından kaynaklanan bir durum mu?

Melih Meriç- Az önce söylediğim gibi insanlar topraktan uzaklaşmak istemezler. Ben de istemem. Ama ekonomik şartlarım buna el vermiyorsa üst katlarda oturmak zorundayım. Başka alternatifim yok. Az önce söylediğim gibi insanları neye zorlarsanız, neye yön verirseniz insanlarımız oraya gitmek zorunda. Belki arkadaşlarımız zorlanabilir yüksek kattaki yerlere ama Gaziantep’in  şu an ki yapısıyla alakalı başka bir çare yok. Müteahhit arkadaşlarımız yüksek katları yapmak  zorunda. İnsanlarında o katlarda oturması zorunda. Bunun başka bir çaresi yok. Çünkü yöneticilerimiz bunu uygun gördüler, biz de bunu kabul etmek zorundayız. Çünkü bundan başka bir alternatifimiz yok.

SABAH -  Konut açısından Şahinbey mi yoksa Şehitkamil mi daha fazla pirim yapıyor?

Melih Meriç - Biliyorsunuz tüm dünyada ve Türkiye’de şehrin batısı gelişmekte olan bir yerdir. Batıya gidildikçe şehirlerin daha da güzelleştiğini görüyoruz. Şehitkâmil, arsa yapısıyla alakalı, artık geçmişteki imar yapısıyla ilgili daha düzgün, daha oturmaya müsait bir ilçemiz. Ama Şehitkâmil’in bölge olarak elindeki arsa kapasitesi Şahinbey’in elindeki gibi değil. Şahinbey biraz daha alternatifli arsa yapısına sahip.  Şehitkamil bölgesi özellikle Başpınar’a giderken Organize bölüyor, bir taraftan KÜSGET bölüyor. İki sanayinin arasında sıkışmış bir bölge olarak kaldı. Şahinbey bu yönden biraz daha şanslı. Ama oturmak için hala insanlar Şehitkamil’i tercih ediyorlar. Özellikle İbrahimli için Şehitkamil Belediyesi son dönemde belki de Türkiye’de en doğru yapılması gereken şeyi yaptı. Şehitkâmil bölgesindeki tüm yolları imar izni vermeden açtı. Şu an gittiğinizde her parselde arabanızla durabiliyorsunuz. Alt yapı hazırlıklarının olduğunu da biliyorum. Önümüzdeki yılın başlarında alt yapıya da başlayacaklar. Çok hızlı bir şekilde yapılaşmanın olacağını düşünüyorum. Böylece rant olarak Şehitkâmil Belediyesi de Şahinbey Belediyesini yakalamış olacak.

SABAH -  Bu kadar çok inşaat var diyoruz ama, Gaziantep’in ciddi anlamda bir konut açığı da söz konusu galiba, bu konuda bir rakam verebilir misiniz?

Melih Meriç - Gaziantep’te bildiğim kadarıyla yılda 25 bin civarında ruhsat alınıyor. Tabi ki tahmini olarak söylüyorum. Gaziantep bölgesel olarak hem çok göç alan hem de nüfus bakımından fazlalaşan bir il. Eskiden gelen bir konut açığımız da var. Hem bu kadar göç, hem bu kadar nüfus artışı, bunun komple ele alınıp planlanması yapılmalı. Az önce söylediğim olaya tekrar parmak basmak istiyorum. Siz yılda bin konut yaparak bu sorunu çözdüğünüzü düşünemezsiniz. Özel sektörün önünü açmanız lazım. Önünü açmadan bu sorunu çözemezsiniz. Gaziantep’te çok büyük bir konut sıkıntısı var. Ama maliyetler o kadar yükseldi ki insanların bu temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek güçleri yok. Bugün  herhangi bir yerde, her hangi bir konuta ucuz veya pahalı olsun maliyeti fark etmiyor ücretinin hemen hemen yarısını arsaya veriyorsunuz.  Hatta örnek verirsek 100 liralık bir konut aldınız diyelim. 50 veya 60 lirasını arsaya veriyorsunuz.  Şehrin en ucuz yerinde de bunu görüyorsunuz. Bu kadar yüksek oranlarla insanların bu ihtiyaçlarına çözüm bulamazsınız. Eğer özel sektörü sokmazsanız, ne devlet, ne belediyeler bunun altından kalkamaz. Siz özel sektörün önünü açacaksınız, maliyetlerini düşüreceksiniz, insanların bu konutları kendi imkânlarıyla ucuz fiyata almaları için gereken neyse onu test edip o yönde çalışma yapacaksınız. Bunu belediyelerimiz aslında biliyorlar. Ama özellikle yapmıyorlar.

SABAH - Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Melih Meriç  - Hep söylüyoruz. Belediye başkanlarımızda bizler gibi bu şehirde doğdular, bu şehirde büyüdüler. Amaçlarının doğru şeyler yapmak olduğunu biliyoruz. Ama her şeyi ben biliyorum mantığı ile yola çıkmamaları lazım. Bizi dinleyen belediye başkanlarımız da var, ama görüyorum ki ben bu işi daha iyi yapıyorum, bu iş benim mantığımın çözdüğü çerçevede diyen belediye başkanlarımız da mevcut. Çözümün ne olduğunu görmüyorlar. Bu yüzden doğru tespiti de yapamıyorlar. İnşallah biz yanılırız. Çünkü amacımız insan mutluluğu, merkezimizde insan var. Ama bizim gördüğümüz kadarıyla bu mantıkta çözmenin mantığı yok. Özellikle şu konuya değinmek istiyorum. Bir şehirde tek yönetici olmalı. Şehri bir tablo olarak ele alalım, bir tabloyu tek ressam yapar. Bir tabloya birkaç ressam el atmak isterse güzel bir tablo olmaz. Gaziantep’e bakıyoruz, büyükşehir Belediyemiz bir taraftan, Şehitkamil Belediyesi bir taraftan, Şahinbey Belediyesi bir taraftan. İlçe belediyelerimiz kendi mantığı, kendi bütçesi ile şehre katkı sağlamak istiyorlar. Büyükşehir kendi mantığı ile bir şeyler yapmak istiyor. Ama herkes kendi mantığını ortaya koyup, bu çerçevede bir şeyler yapmak isterse, ortaya çıkan ürün iyi bir ürün olmayacak. Bir an önce metropol ilçe belediyelerinin bu düşünceleri ortadan kaldırılması lazım. Şehrin bir bakış açısı olacak. Şehrin tek yöneticisi olması lazım. Çünkü lidersiz hiçbir başarıya ulaşılamaz. Ama liderinizin de iyi olması lazım.

-Teşekkür ederiz..

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *