ANASAYFA arrow right Röportaj

Sanat herkese ulaşmalıdır

Sanat herkese ulaşmalıdır
YAYINLAMA: 17 Nisan 2020 / 21.24
GÜNCELLEME: 17 Nisan 2020 / 21.24
Antep’te mevcut kültür sanat derneklerini yetersiz gördüklerini belirten Ay Işığı Sanat Derneği yetkilileri, yaptıkları çalışmalar ve sanata bakış açıları hakkında gazetemize bilgi verdi

Antep’te mevcut kültür sanat derneklerini yetersiz gördüklerini belirten Ay Işığı Sanat Derneği yetkilileri, yaptıkları çalışmalar ve sanata bakış açıları hakkında gazetemize bilgi verdi

Sanatın sadece elit bir kesim tarafından yapılacağı, yoksul insanların sanat ile bir ilişkisinin olamayacağı gibi hakim görüşü kırmak, sanattı herkese ulaştırma amacında olan Ayışığı Sanat Derneği’nin başkanı Züleyha Düzdaban, “Bizler fabrikalarda sağlıksız, sigortasız 12 saat çalıştırılan işçilere, yoksul gençlere veya evlere hapsedilmek istenilen kadınlara sanatı ulaştırma peşindeyiz. Halktan kopuk, halkın ihtiyaçlarını karşılamayan, elit kesimlerin arzusuna göre belirlenen ve adına sanat denilen etkinlikleri doğru bulmadığımız için bu derneği kurduk” dedi. “Derneğimizde bağlama, tiyatro, şiir ve felsefe çalışmalarımız var. Ayrıca gitar ve resim atölyeleri içinde çalışmalarımız başlayacak” dedi.


Biz sanatın dönüştürücü gücüne inanıyoruz
Ayışığı Sanat Derneği Başkanı Züleyha Düzdaban, “Bizim mücadelemiz “Yeni İnsan”ı yaratma mücadelesidir. Yaşanan sosyalizm deneyimlerinin en önemli eksiğinin bu olduğunu düşünüyoruz. Eski toplumu aşma girişimine var olan koşullarda başlamak gerekiyor. Bu anlamda kültür ve sanatın önemli bir yer tuttuğunu düşünüyoruz. Egemen sınıfın kültürü olan egemen kültür aşılmadan insanın ileriye doğru ilerleyişi mümkün olamaz. Hatta günümüz koşulları içerisinde insanın insan olarak kalması bile zorlaşıyor. Egemen olan burjuva kültür insanları yozlaştırıyor, hayvansı iç güdüleri açığa çıkarıyor, tüketim toplumunu özendiriyor, var olan her şey gibi insani değerlerde alınıp satılmaya başlanıyor. Dolayısıyla insani değerleri bir üst düzeyde yeniden üretmek bizler açısından kaçınılmaz hal alıyor. Örneğin paylaşımın, dayanışmanın, fedakarlığın, kısacası kolektif yaşamın, insanın en önemli değerleri olduğunu biliyoruz. Bunun yerine burjuvazi insanlara bencilliği, çıkarcılığı, başkalarının sırtına basarak yükselmeyi ve insanlığa hizmet amaçlı değil, sadece para kazanmak için üretim yapmayı dayatıyor. Ve dolayısıyla burjuva kültür ve sanat her şeyiyle buna hizmet ediyor. Felsefe, edebiyat, bilim ve sanat bunların hepsi burjuva toplumun ayakta kalabilmesi için örgütlendiriliyor. Her gün medya, basın, popüler kültür aracılığıyla insanlara bu şırınga ediliyor. Burjuva kültürünün propaganda araçlarını düşünürsek, bizim devrimci kültür ve sanat faaliyetlerimizi amaç ve çıkarlarımızı çok yaygın bir şekilde duyurabilme imkanımız olmuyor. Çok az sayıda dergi, gazete, radyo vb. aracılığıyla biz karşımızdaki devasa güçle mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz. Aslında geleceği temsil eden bizim kültürel, sanatsal anlayışımız olmasına rağmen yeterli propaganda imkanlarına sahip olmadığımız için burjuva kültür ne yazık ki toplum üzerinde egemen olabiliyor. Ve böylelikle sanki kapitalizmin yıkılmazlığı gibi bir yanılsama yaratılıyor. Piyasada gerçeğin böyle olmadığını biliyoruz. Şu an tüm dünyada kapitalizm bir bunalım süreci yaşıyor. Eski toplumun yıkılıp yeni toplumun kurulmasına dünya her zamankinden daha yakın. İşte bizim görevimiz bu anda ortaya çıkıyor. İnsanların bilim olarak ta kültür olarak ta bu yeni topluma hazırlanmaları gerekiyor. Var olan devrimci kültür dernekleri, merkezleri bu anlamda önemli oynuyorlar ve gelecekte de oynayacaklar. Kısacası devrimci sanat; kapitalizmde yok edilmeye çalışılan insanın yeniden yaratımıdır.


İnsan ile birlikte var oldu
Sanat, insanlar daha konuşmayı bilmezken birbirleriyle iletişimi sağlamak için ellerini veya vücutlarını kullanarak değişik figürler sergilemesi ya da duvarlara yaptıkları resimler, doğadaki sesleri taklit etmeleri ve bununla müzikler oluşturmalarıyla ortaya çıkmıştır.


Kadının sanata ulaşması çok daha zor
İşçi-emekçilerin yanı sıra, işçi sınıfının kadınlarının sanata ulaşması çok daha zor. Kadını bir üretim aracı olarak gören anlayış, kadına evden çıkma diyen anlayışın hakim olduğu toplumda kadının sanata ulaşması çok zor. Bir de ekonomik yetersizlikler var tabi. Eve hapis edilen kadın dizilere, desti izdivaç programlarını, kadın programlarını izlemek zorunda bırakılıyor. Bu iktidarın işine yarıyor. İktidarlar insanların gelişimini sağlayacak ya da topluma katılmalarına destek verecek programlar yapmıyor. Bu tarz programlarda kadınlar erkeğe mahkum ediliyor. Erkeksiz yapamazsın anlayışını aşılıyorlar. Kadın zaman bulsa da ataerkil toplum olduğu için sanat ulaşması zor.


Sanat zengin insanın uğraşı
gibi gösterilmeye çalışılıyor
Hiç okula gitmemiş insanlar hatta okuma yazma bilmeyen bir sürü ozan var Anadolu’da. Sanat her insan için bir ihtiyaçtır. Çünkü sanat bilim gibi, felsefe gibi insanın gelişimini sağlayan insanı insan yapan etkenlerden biridir. Dolasıyla sanata bir ilgisinin olması için herhangi eğitim almasına gerek yok. Ancak eğitim almasınlar demiyoruz. Eğitim binyılların deneyimi ve birikimi üzerine kurulu olduğu için var olduğu durumdan daha ileriye götürebilir. Ama sadece eğitimliler yapar diye bir kaide söz konusu değildir. Sanat ilk insanlar ile birlikte var olmuştur. İnsanlar çok rahat bir şekilde müziğe ulaşabiliyorlar. İnternet üzerinden veya başka teknolojik aletleri kullanarak müziği takip edebiliyorlar. Ancak bir tiyatro, bale, operaya gidemiyorlar. İnsanlarda bunun lüks ve belirli bir sınıfa ait olduğu algısı oluşturulduğu için ve bilinçli bir şekilde insanlar uzak tutma durumu var.


İktidar kendi sanat anlayışını dayatıyor
Sanatın dönüştürücü gücünü sadece bizler değil egemen sınıfta biliyor. Ve bu yüzden her dönemin iktidarı, sanatı kendi bünyesine almaya çalışmıştır. Kitleleri yönetebilmek için kendi sanat anlayışını insanlara dayatma girişimleri yapmıştır. AK Parti’de şuan bu topraklarda “Yeni Osmanlıcılık” anlayışı ile kendi bakış açısını hakim kılmaya çalışıyor ve aynı zamanda kültürel alt yapısını da oluşturuyor. Düzenledikleri bütün sanatsal ve kültürel faaliyetlerde topluma kendi sanat anlayışlarını dayatıyorlar. Sanatçıları engelleyip linç kampanyaları yapıyorlar, kitapları yasaklıyorlar, heykeller yıkıyorlar. Yani alternatif ya da muhalif bütün sanat yaklaşımları yok etmek istiyorlar.


Bir arabesk kültürü yaratılmıştır
Kent ve köy yaşamının çelişkileri bir arabesk kültür doğurmuştur. İnsanlar kent yaşamına uyma ve bu sürecin itirazlarını, şikayetlerini dile getirme tarzı olarak arabeske yöneliyorlar. Bir sıkışıklığın dışa vuruş biçimidir. İnsanlar sanattan uzak tutuluyor sanat belirli bir zümreye bırakılıyor daha sonra da insanlar eğitimsiz, bilgisiz, sanattan bir şey anlamıyor diye suçluyorlar. İnsanları fabrikalara hapsedip bir arabesk kültürü üzerinden yaşamlarını sürdürmelerine neden oluyorlar. Özellikle Antep’te bir arabesk tarz hakkim kılınıyor. Tabi Arabesk kültürün egemen kılınmaya çalışılmasının nedeniyle açlık, yoksulluk, işsizlik, sefalet içerisinde yaşayan ezilen halkların kendi sorunlarının gerçek nedenini görmelerini engellemek ve kendine yabancılaştırmak, beyni uyuşturmak.


Yapılan katliamları tiyatro ile halka ulaştırdık
Balıklı Parkı’nda bir etkinliğimiz oldu. Suriye’de Kürtler ve Aleviler’e karşı gerçekleştirilen katliamları protesto etmek ve bunu halka ulaştırmak için en etkili yolun sanat olacağını düşünerek bir tiyatro oyunu hazırlayıp Balıklı Meydanı’nda sergiledik. İnsanlar çok olumlu tepki verdiler. Toplum sanat ile bir şeylerin anlatılmasını daha ilgi ile takip ediyor.


Bazı engellemelerle karşı-karşıya kalabiliyoruz
Yapacağımız etkinlikler için belediyeler bizlere çok zor bir şekilde salon veya alan verebiliyorlar. Çoğu zaman konserlerimiz engelleniyor. Bu tür engellemelere rağmen yaptığımız etkinliklere bir çok insan katılıyor. Bazı insanların “ya bunlar sanattan ne anlar” dediği işçiler çok yoğun bir şekilde katılım sağladılar. Bunun nedeni de bizler etkinlerimizi toplumdan bağımsız yapmadığımıza bağlıyoruz. Cihan Ölmez


Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *