ANASAYFA arrow right Röportaj

Sebze-meyveyi pahalı yiyoruz tüketici için çok üzülüyorum

Sebze-meyveyi pahalı yiyoruz tüketici için çok üzülüyorum
YAYINLAMA: 17 Nisan 2020 / 21.25
GÜNCELLEME: 17 Nisan 2020 / 21.25
Yaş Sebze-Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Hayri Sucu SABAH'ın sorularını yanıtladı

Yaş Sebze-Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Hayri Sucu’dan ilginç açıklama: “Ben kendim 50 kuruşa sattığım fasulyeyi 4.50 TL’ye aldım marketten.  Biz de tüketiciyiz. Bunları görüyoruz. Marketteki ürünlerin çoğu kalitesiz”

 

Sucu, sebze-meyve ülkesinde neden bu kadar pahalı sebze-meyve yediğimizi, Özal ile birlikte başlayan serbest piyasa ekonomisine bağlıyor “Türkiye Özal döneminde serbest piyasa ekonomisine geçti. İpin ucu koptu” diyor ve fiyat denetimi için yasal düzenleme yapılması gerektiğini vurguluyor.

 

Sucu, Antep’in sebze-meyve açısından Türkiye’nin her yerinden beslendiğini, Samsun’dan, Mersin, Adana, Antalya, Fethiye’ye kadar her yerden ürün geldiğini ifade ederken, “Antep’te de çok büyük bir üretim var. Özellikle salçalık biber. Kurutmalık biber, kuru dolma, kabak, acur, bütün dünyaya Gaziantep’ten gidiyor. Bu ürünlerin de işlemi Gaziantep’te yapılıyor. Gaziantep’in havası kuru olduğu için kurutmalık ürünler buradan dünyaya gidiyor.  Bizim Gaziantep’te çok geniş bir üretimimiz var” diye konuştu.

Sucu’nun Sabah muhabirlerinin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

SABAH- Yaş Sebze-Meyve  komisyoncuları olarak sizin işiniz tam olarak nedir, bize biraz açıklar mısınız?
Hayri Sucu- Biz aslında borsa görevi görüyoruz. Müstahsille veya tüccarla marketçi ve pazarcı, manav işlerinde komisyon belirleyici olan bizim sektör. Ürün fiyatı belirlemede biz rolümüzü oynamazsak üretici de, tüketici de bu işten zarar görür. Bizim esas işimiz komisyonculuk. Komisyoncu olan bir tüccarız. Eskisi gibi üretici malını hale getirmiyor. 10 kilometre yakın köyden bile bizim komisyoncu esnafımız gidip malı satın alıp getirip burada satıyor. Köylü sattığı mala kesinlikle sahip çıkmıyor. Bunun gelir vergisini, KDV’sini biz ödüyoruz. Buraya bazı köylerden müstahsilin malı da geliyor. Ama  128 işyeri varsa, ancak 28 tanesinde komisyonculuk icra ediliyor. Diğerleri alıp satıyor.

SABAH- Tüketiciden gelen ürünün fiyatı burada mı yükseliyor?

Alıp satan herhangi bir komisyoncunun 2,5 liralık domatesi 2,60 kuruşa satma şansı yok. Fiyat kendi karını belirler. Zaten biz komisyoncu olarak ürünü istediğimiz fiyata satsak bu mesleği çok uzun süreli yapmamıza gerek kalmaz. Bir yıl yaparım fiyatları yüksek tutarım ve zengin olurum. Komisyoncu olarak o zaman çok farklı bir yerde oluruz. Ama şu an çok farklı yerlerde değiliz. 35 yıldan bu yana 1 dükkanım var, 3 kardeş ortaklaşa kullanıyoruz. Biz komisyoncuların pek bir yatırımı olmuyor. Ama bir marketi olan kişi, market sayısını 25-30 a çıkarmış. Her türlü imkanları var. Marketçiliği bırakıp inşaatçılığa geçmişler, arazi alıp satıyorlar, kendilerine çok yönlü iş olanağı yaratıyorlar. Parayı market açan kişiler kazanıyor. Bu sektörün en mağduru komisyoncudur. Bu işin esas sahibi komisyonculardır, ama en az kazanan da komisyonculardır.
SABAH-  Güya tarım ülkesi ve tarım kentiyiz ama, sanki meyve ve sebzeyi çok pahalı yiyormuşuz gibi geliyor doğru mu?
Hayri Sucu-  Evet, çok pahalıya yiyoruz. Bu sorunuza ben de katılıyorum. Ama burada basından şikayetçi olduğumuz bir konu var. Basın doğru olanları halka iletsin. Her şeyi takip etsinler, izlesinler. Halden çıkıp pazara, manava, bakkala gelene kadar ki süresini değil, Antalya’dan bakkala gelene kadar olan süreci de takip etsin. Bir komisyoncu 2,00 TL. den aldığı domatesi 2,20 kuruşa mı satıyor, yoksa 4 TL’ye mi satıyor, bu tespit edilsin. Buradaki rantı kim götürüyorsa o ortaya çıksın. Aslında medya gurupları ve yerel  basındaki arkadaşlarımız bunu yapmak istemiyor. Bu konunun sürekli üzerine basa basa tekrarlıyorum bu sektörde en az para kazanan biri müstahsil, diğeri de haldeki komisyoncudur. Bizden ürün çıktıktan sonra tüketicinin vay haline. Dün haberlerde izledim, bir pazarda 2,50 lira başka bir pazarda 10,00 TL. fiyat alıyor domates. Bu fiyat farkı içinde kalite farkı deniliyor. Bir yerde lahana 4.00 TL, diğer yerde 8.00 TL. Bunun ne kadarı nakliyat farkı olabilir? O haberi yapan kanal bir de hale gidip fiyatı soracaktı. O zaman görülecektir aradaki farkı. Sonrasında da tarlaya gidip sorsunlar. Pazarcı sonrasında diyor ki satış yok. Tabi ki de olmaz. 50 kuruşluk ürünü 2,00 TL’ye satarsan o mal satılmaz. 50 kuruştan aldığın ürünü 1,00 TL’ye sattığın zaman satış yaparsın.
SABAH-  Gaziantep, yaş sebze ve meyve açısından nerelerden besleniyor?
Hayri Sucu-  Türkiye’nin her yerinden beslenir.  Samsun’dan, Mersin, Adana, Antalya, Fethiye’ye kadar bizim  halimize mal gelir.
SABAH-  Gaziantep’te üretilen ve hem yiyip hem dışarıya sattığımız ürünler var mı, varsa bunlar neler?
Hayri Sucu- Gaziantep’te çok büyük bir üretim var. Özellikle salçalık biber. Kurutmalık biber, kuru dolma, kabak, acur, bütün dünyaya Gaziantep’ten gidiyor. Bu ürünlerin de işlemi Gaziantep’te yapılıyor. Gaziantep’in havası kuru olduğu için kurutmalık ürünler buradan dünyaya gidiyor.  Bizim Gaziantep’te çok geniş bir üretimimiz var.
SABAH-  Türkiye’nin sebze-meyve deposu neresidir?
Hayri Sucu-  Türkiye’nin her yerinde meyve-sebze yetişir. İklim şartlarına göre tabi ki. Mesela Gaziantep’te her türlü meyve yetişir. Samsun’da her türlü meyve yetişir. Bu şehirler de elma da, karpuz da, erik te yetişir. Gaziantep’te her türlü meyve var. Yalnız seracılık ayrı bir konuya giriyor. Seracılık sahil şehirlerinde olur. Mesela Antalya.  Meyve-sebze konusunda son yıllarda Şanlıurfa’da domates konusunda iyi bir ihracat var.
SABAH-  Televizyonlarda görüyoruz, tüketiciden pazarda 10 kuruşa alınıyor, pazarda 10 liraya satılıyor. Bu çok büyük  haksızlık değil mi?
Hayri Sucu-  Bu çok büyük bir haksızlık. Çok büyük bir rant. Asgari ücretin 1.300 TL. olduğu bir yerde 2.00 TL. ye halden alınan domates 5 liraya tüketiciye satılırsa o domates tabi ki de satılmaz. Bu şekilde satış yapan bir satıcı hafta da 2 kasa domates satar. Eğer satıcı  2.00 TL’den alıp  3 TL’ye satarsa tüketici 2-3 kilo alır. Onun için de tüketiciye malı satanlar da mal satılmıyor diyorlar. Gidin bir hale sorun fiyatları. Arasında yüzde 500’lere kadar fark var.  Bu olay nasıl olacak, bunun suçlusu biz miyiz? Bu olayı takip ederseniz eğer bize hak vereceksiniz. Bu konu da ulusal basından da çok şikayetçiyiz. Gerçeği yansıtmıyorlar. Türkiye’de bu işin rantını kim alıyorsa bu ortaya çıkmalı. 
SABAH-  Üretici ile tüketici  arasına kaç el giriyor ki,  bire yüz oluyor fiyatlar?
Hayri Sucu-  Üretici malını halden alırsa 2 el olur, biz gidip üreticiden alırsak  tekrar iki el olur. Ama işin arasına perakende girerse 3 el olmuş oluyor.  Tek sorun perakendedir.  Ücretlerin üzerinde ne kadar fiyat artışı oluyorsa perakende de oluyor.
SABAH-  Pazarda her şey daha ucuz diye bilinir, ama ne yazık ki pazarlarımız öyle değil. Markette kaç liraya ise  pazarda da aynı fiyattan alıyoruz. Bunda bir yanlışlık yok mu?
Hayri Sucu-  Pazarlar çoğu zaman marketlerden daha pahalı. Bu konuda basından rica ediyorum, gidip tek tek araştırıp baksınlar. Ulusal marketlerin çok meyve-sebze müşterisi olmuyor. O yüzden ulusal marketler ister istemez fiyatı indiriyor. Bu indirmelerde geçici olan bir indirim veya ürünün çürümesinden kaynaklanan bir fiyat düşüşüdür. Ama yerel marketler ulusallara göre daha uygun. Kısacası marketler bazen pazarlara göre daha düşük fiyata satış yapıyor. Bunun nedeni, Türkiye Özal döneminde serbest piyasa ekonomisine geçti. İpin ucu koptu. Burada 128 tane komisyoncu esnaf var. 300’e yakın da ortaklaşa açılan dükkanlar var. Komisyonculuk yapan arkadaşlarımız birbirine rakipler. Buralarda rekabet oluşuyor. Ama pazarda böyle bir şey yok. Aynı şekilde markette de oluşmuyor. Kredi kartının da çok büyük bir etkisi var. Ben kendim 50 kuruşa sattığım fasulyeyi 4.50 TL’ye aldım marketten.  Biz de tüketiciyiz. Bunları görüyoruz. Marketteki ürünlerin çoğu kalitesiz.
SABAH-  Devlet, bu kadar aracıyı ortadan kaldırıp, vatandaşına daha ucuz sebze-meyve yiyeceği ortamı yaratacak kanuni düzenlemeleri  yapamaz mı? Yapamazsa neden yapamaz?
Hayri Sucu-  Biz ilgili bakanlığa her zaman teklifte bulunduk. Eskiden en küçük mahallede bulunan küçük marketler bile halden aldığı ürünün etiketini, kendi etiketinin arkasına kıyardı. Domateste, patlıcanda kısacası  çabuk bozulan ürünlerde yüzde 40 karı fazlaydı. Ama elma gibi dayanaklı olan ürünlerde karları daha azdı. Türkiye serbest piyasaya geçtikten sonra bu ipin ucu koptu. Büyün yük komisyoncu, üretici ve tüketicinin omzuna bindi. Perakendeciler iş yapmaya başladı. Eğer devlet meyve-sebzelerin kar marjını belirlerse marketçiler asla meyve-sebze satmaz.  Şöyle bir durum da var. Her ay bir marketçi batar. Nedeni marketçiye 6 aylık çeklerin gelmesi. Halbuki bizim sattığımız mallarda 3 günde paraya dönüyor.  Bu yüzden de market işi biraz riskli bir iş. Bu işin keyfini çeken perakende satış yapanlardır.
SABAH-  Büyük  marketlerde hal fiyatı indirim günleri oluyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Hayri Sucu-  Bunların hepsi yalan. Hal fiyatı yapan tüm marketlerin o gün yakınında olan bir semt pazarı vardır. O yüzden hal fiyatına deniliyordur. Ama yine de hal fiyatına değildir. Karsız kimse iş yapmaz.  Bir yandan marketçi de haklı. Marketçi devlete bir çok vergi veriyor. Pazarcının öyle bir gideri yok. Bu yönden markete de hak veriyorum. Ama yine de hal fiyatı diye bir şey yok.
SABAH-  Büyük marketler malı  buradan mı alıyor?
Hayri Sucu-  Bazıları buradan alıyor. Ama bazı marketlerin kendilerine ait depoları var. Yazın yetişen ürünü depolarına tonlarca yerleştirip kışın iki katına satıp kar yapıyor. 
SABAH-  Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Hayri Sucu-  Kar marjının ortaya konulması için bir yasal düzenleme yapılmasını istiyoruz. Sonrasında zabıta sürekli denetim yapmalı ücret konusunda. Marketçi  1.00 TL’ye aldığı ürünü 1.30 kuruşa satmalı. Mahalle bakkalları böylelikle canlanmış olacak. Eğer bunlar yapılırsa, o zaman tüketiciye bir yarar sağlamış olunur.  Bazen TV’yi izleyip fiyatları görüyorum. Tüketici için çok üzülüyorum. Çok pahalı satıyorlar.
Çiçek Bayram-Adem kesenek

 

 

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *