Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çevre sorunları ve iklim değişikliğinin tarımı olumsuz etkilediğini, bilimsel raporların, iklimde 1950’lerden beri gözlenen bazı değişikliklerin 1000 yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş düzeyde olduğunu tespit ettiğini bildirerek, “Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat çekmek, doğayı ve dünyayı korumak için küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5 Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl Çevre Günü’nün temasının “Küçük Adalar ve İklim Değişikliği” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, bu yıl kutlamaların “Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin” sloganıyla yapıldığını vurguladı.
Araştırmaların iklimde meydana gelen değişikliklerin tarih boyunca uygarlıkları derinden etkilediğini gösterdiğini, özellikle sanayideki hızlı gelişim ve insan faaliyetleri sonucu atmosfere verilen sera gazlarındaki artışın günümüzde de iklim değişikliği kavramını önemli kıldığını bildiren Bayraktar, şu açıklamalarda bulundu: “Birleşmiş Milletler, küçük ada devletlerinin sorunlarının çözümüne katkı sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin yakalanabilmesi amacıyla 2014 yılını Kalkınmakta Olan Küçük Ada Devletleri Yılı olarak ilan etti. Küçük ada devletleri başta doğal afetler olmak üzere dış etkenlere son derece açık durumdalar ve büyük bir bölümü iklim değişikliğinin oluşturduğu yıkıma karşı mücadele ediyor. Bilindiği gibi atmosfere verilen sera gazlarındaki artış, küresel ısınmaya ve bunun sonucunda iklimin değişmesine neden oluyor. Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında kurulan ve insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere çalışmalar yapan ve Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir. 1950’lerden beri gözlenen değişikliklerin bazıları bin yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş düzeyde. Bu dönemde atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı, deniz seviyesi yükseldi ve sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonları arttı. Yine 1951-2010 yılları arasında küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, çok yüksek olasılıkla insan faaliyetlerinden kaynaklandı. Küresel ortalama deniz seviyesi 1901-2010 yılları arasında 19 santimetre yükseldi. Rapora göre okyanuslar 21. yüzyıl süresince de ısınmaya devam edecek.”
Tüm dünyayı ilgilendiren iklim değişikliği sorununun küresel düzeyde çözülmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “İnsanlığın kötü sonla karşılaşmayı beklemeden bilim dünyasının çalışmalarını dikkate alması, bu çalışmaların sonuçlarını bir uyarı niteliğinde algılayıp harekete geçmesi gerekmektedir. Ülke olarak bizim de küresel çözüm içinde yer almamız, iklim değişikliğine uyum politikalarımızı belirlememiz ve uygulamamız zorunludur. İklim değişikliğine uyum sürecinin etkin olabilmesi için fosil yakıtlara dayalı enerji yatırımlarının yerine rüzgar, güneş enerjisi, biyogaz ve biyokütle gibi daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim sağlanması gerekir. Yenilenebilir enerji kaynakları ile sürdürülebilir enerji altyapısı oluşturulmalı, emisyonları azaltmak üzere acil eylem planları hazırlanmalı ve bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Çevre sorunları ve bu sorunlar içinde yer alan iklim değişikliği, insanlık aleyhine işleyen bir süreçtir. Etkilerini artık somut olarak görmeye başladığımız bu süreci yavaşlatmak, belki de durdurmak elimizde. İklim değişikliğiyle mücadele için sesimizi yükseltirsek geleceğimizi kurtarabiliriz.”
Rapora göre yaşadığımız son 30 yılın her on yılının, 1850'den beri gözlenen on yıllık dönemlerden daha sıcak olduğunu vurgulayan Bayraktar şu değerlendirmede bulundu: “Kuzey Yarım Küre’de 1983-2012 yılları arasındaki dönem, muhtemelen son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi oldu. Küresel ortalama yüzey sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0.9°C'lik bir artış gösterdi. Bu dönem boyunca sıcaklıklar dünyanın hemen hemen her tarafında arttı. Küresel ısınmanın 2100 yılı sonrasında da devam edeceği öngörülüyor.”
İklim değişikliğinin; insan sağlığı, küresel gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma için büyük bir risk oluşturduğuna belirten Bayraktar, iklim değişikliği karşısında en hassas bölgelerden birisinin Akdeniz Havzası olduğunu vurguladı. Yağışların azaldığını, kuraklık belirtilerinin dikkat çektiğini ifade eden Bayraktar, Türkiye’nin küresel ısınma tehdidi altında olduğunu bildirdi.
Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınmanın, iklim rejimini bozduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor. Türk çiftçisi de bu yıl kuraklık, don, dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşadı. Bu afetler, çiftçimize büyük zarar verdi. Afetler yüzünden başta kayısı, fındık, elma ve Antep fıstığı olmak üzere hemen bütün meyvelerde kayıp var. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerimiz kuraklıktan önemli oranda etkilendi. Başta buğday ve arpa olmak üzere tahıl üretiminde bir düşüş olacağını tahmin ediyoruz. Çiftçimizin bu badireyi atlatabilmesi ve yeni üretim dönemine hazır hale gelebilmesi için gerekli destekler verilmeli. Üreticimize yeni üretim dönemi için finansman desteği de sağlanmalıdır.” Suyun, tarımsal sulama, enerji üretimi ve sanayi için öneminin tartışılamayacağını, iklim değişikliği sonucu yağışlardaki olası azalmanın, beraberinde kuraklık ve çoraklaşmayı getireceğini dolayısıyla tarımsal üretimin olumsuz etkileneceğini belirten Bayraktar, tüm bu olumsuzlukların gıda güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşabileceğini vurguladı. Bayarkatr, “Hepimiz biliyoruz ki tarım, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma için merkezi bir rol oynamaktadır. Bu nedenle kaynaklarımızı etkin kullanmak ve israfı önlemek zorundayız” dedi.ANKA
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat çekmek, doğayı ve dünyayı korumak için küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5 Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl Çevre Günü’nün temasının “Küçük Adalar ve İklim Değişikliği” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, bu yıl kutlamaların “Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin” sloganıyla yapıldığını vurguladı.
Araştırmaların iklimde meydana gelen değişikliklerin tarih boyunca uygarlıkları derinden etkilediğini gösterdiğini, özellikle sanayideki hızlı gelişim ve insan faaliyetleri sonucu atmosfere verilen sera gazlarındaki artışın günümüzde de iklim değişikliği kavramını önemli kıldığını bildiren Bayraktar, şu açıklamalarda bulundu: “Birleşmiş Milletler, küçük ada devletlerinin sorunlarının çözümüne katkı sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin yakalanabilmesi amacıyla 2014 yılını Kalkınmakta Olan Küçük Ada Devletleri Yılı olarak ilan etti. Küçük ada devletleri başta doğal afetler olmak üzere dış etkenlere son derece açık durumdalar ve büyük bir bölümü iklim değişikliğinin oluşturduğu yıkıma karşı mücadele ediyor. Bilindiği gibi atmosfere verilen sera gazlarındaki artış, küresel ısınmaya ve bunun sonucunda iklimin değişmesine neden oluyor. Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında kurulan ve insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere çalışmalar yapan ve Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir. 1950’lerden beri gözlenen değişikliklerin bazıları bin yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş düzeyde. Bu dönemde atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı, deniz seviyesi yükseldi ve sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonları arttı. Yine 1951-2010 yılları arasında küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, çok yüksek olasılıkla insan faaliyetlerinden kaynaklandı. Küresel ortalama deniz seviyesi 1901-2010 yılları arasında 19 santimetre yükseldi. Rapora göre okyanuslar 21. yüzyıl süresince de ısınmaya devam edecek.”
Tüm dünyayı ilgilendiren iklim değişikliği sorununun küresel düzeyde çözülmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “İnsanlığın kötü sonla karşılaşmayı beklemeden bilim dünyasının çalışmalarını dikkate alması, bu çalışmaların sonuçlarını bir uyarı niteliğinde algılayıp harekete geçmesi gerekmektedir. Ülke olarak bizim de küresel çözüm içinde yer almamız, iklim değişikliğine uyum politikalarımızı belirlememiz ve uygulamamız zorunludur. İklim değişikliğine uyum sürecinin etkin olabilmesi için fosil yakıtlara dayalı enerji yatırımlarının yerine rüzgar, güneş enerjisi, biyogaz ve biyokütle gibi daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim sağlanması gerekir. Yenilenebilir enerji kaynakları ile sürdürülebilir enerji altyapısı oluşturulmalı, emisyonları azaltmak üzere acil eylem planları hazırlanmalı ve bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Çevre sorunları ve bu sorunlar içinde yer alan iklim değişikliği, insanlık aleyhine işleyen bir süreçtir. Etkilerini artık somut olarak görmeye başladığımız bu süreci yavaşlatmak, belki de durdurmak elimizde. İklim değişikliğiyle mücadele için sesimizi yükseltirsek geleceğimizi kurtarabiliriz.”
Rapora göre yaşadığımız son 30 yılın her on yılının, 1850'den beri gözlenen on yıllık dönemlerden daha sıcak olduğunu vurgulayan Bayraktar şu değerlendirmede bulundu: “Kuzey Yarım Küre’de 1983-2012 yılları arasındaki dönem, muhtemelen son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi oldu. Küresel ortalama yüzey sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0.9°C'lik bir artış gösterdi. Bu dönem boyunca sıcaklıklar dünyanın hemen hemen her tarafında arttı. Küresel ısınmanın 2100 yılı sonrasında da devam edeceği öngörülüyor.”
İklim değişikliğinin; insan sağlığı, küresel gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma için büyük bir risk oluşturduğuna belirten Bayraktar, iklim değişikliği karşısında en hassas bölgelerden birisinin Akdeniz Havzası olduğunu vurguladı. Yağışların azaldığını, kuraklık belirtilerinin dikkat çektiğini ifade eden Bayraktar, Türkiye’nin küresel ısınma tehdidi altında olduğunu bildirdi.
Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınmanın, iklim rejimini bozduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor. Türk çiftçisi de bu yıl kuraklık, don, dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşadı. Bu afetler, çiftçimize büyük zarar verdi. Afetler yüzünden başta kayısı, fındık, elma ve Antep fıstığı olmak üzere hemen bütün meyvelerde kayıp var. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerimiz kuraklıktan önemli oranda etkilendi. Başta buğday ve arpa olmak üzere tahıl üretiminde bir düşüş olacağını tahmin ediyoruz. Çiftçimizin bu badireyi atlatabilmesi ve yeni üretim dönemine hazır hale gelebilmesi için gerekli destekler verilmeli. Üreticimize yeni üretim dönemi için finansman desteği de sağlanmalıdır.” Suyun, tarımsal sulama, enerji üretimi ve sanayi için öneminin tartışılamayacağını, iklim değişikliği sonucu yağışlardaki olası azalmanın, beraberinde kuraklık ve çoraklaşmayı getireceğini dolayısıyla tarımsal üretimin olumsuz etkileneceğini belirten Bayraktar, tüm bu olumsuzlukların gıda güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşabileceğini vurguladı. Bayarkatr, “Hepimiz biliyoruz ki tarım, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma için merkezi bir rol oynamaktadır. Bu nedenle kaynaklarımızı etkin kullanmak ve israfı önlemek zorundayız” dedi.ANKA