ANASAYFA arrow right Yaşam

George Monbiot: Gıda krizi teknoloji sorunu değil, siyaset sorunu

YAYINLAMA: 16 Ekim 2022 / 18.38
GÜNCELLEME: 16 Ekim 2022 / 18.38
Birleşmiş Milletler (BM) gıda kriziyle mücadelede hiçbir ülkenin ve insanın geride bırakılmaması gerektiğini vurguluyor

 “Gıda sorunlarımızı çözmek için gerekli olan çözüm ve teknolojiler var, bu sebeple gelecek konusunda iyimserim. Çözmek artık sadece siyasi irade meselesi.”

Bu sözler Mayıs ayında “Yenilenme: Gezegeni Yok Etmeden Dünyayı Beslemek” adlı kitabı çıkan gazeteci, yazar ve aktivist George Monbiot’ya ait.

29 Eylül Gıda İsrafı, 16 Ekim ise Dünya Gıda Günü. Birleşmiş Milletler (BM) gıda kriziyle mücadelede hiçbir ülkenin ve insanın geride bırakılmaması gerektiğini vurguluyor. Ancak son yıllarda küresel gıda fiyatlarında düşüş yaşanırken, kronik açlık çeken insanların sayısı yükseliyor.

BM Gıda ve Tarım Örgütü’ne (FAO) göre 2005’ten 2014’e kadar dünyada yetersiz beslenen insanların sayısı 811 milyondan 607 milyona düştü. Ancak bu sayı 2014’ten sonra yükselmeye başladı ve 2020 yılında tekrar 811 milyona ulaştı.

Bu sırada 2014’te 115 puan olan gıda fiyat endeksi 2015’te 93’e düştü ve 2021 yılına kadar 100 puanın altında seyretti. Küresel gıda üretimimiz de aynı zamanda arttı.

Fakat dünyada açlık çeken insanların sayısı yükseliyor. Üstelik gıda fiyatlarında son dönemde tekrar yükseliş kaydediliyor.  

Açlık çeken insanların büyük bir kısmı savaş veya iklimdeki değişimlerden giderek daha çok etkilenen bölgelerde yaşıyor.

Tüm bunlar ciddi bir küresel gıda sorununa işaret ediyor. Peki bu sorunun nedeni ne ve iklim krizi ile karşı karşıya olduğumuz bu dönemde nasıl çözebiliriz? George Monbiot, BBC Türkçe'den Asya Robins'e konuştu.

İklim krizine dayanıklı hale gelmek

Ukrayna’nın işgalinin ardından Rusya, Mart ayında dünyada bazı ülkelere tahıl ihracatını durduracağını açıkladı. Gıda sistemimiz tehlike altındaydı.

Ardından Hindistan hükümeti, bu yıl çok büyük bir buğday hasadı beklediklerini ve tüm dünyaya ihraç edebileceklerini iddia etti. Ancak dört hafta sonra hükümet yetkilileri ülkede yıkıcı bir sıcak hava dalgası yüzünden buğdaya ihracat yasağı getirdiklerini söyledi. Jeopolitik bir kriz iklim değişikliğinin sonuçlarıyla birleşti ve tehlike büyümeye devam etti.

Bilim dünyasının neredeyse tamamı sıcak hava dalgası gibi iklim olaylarının artacağı konusunda uyarıyor.

‘Küresel gıda ticaretinin yüzde 90’ı dört şirket tarafından yürütülüyor’

Monbiot’ya göre gıda sistemimizde iki temel sorun var.

Bunlardan ilki, endüstrinin büyük bir hızla tekelleşmesi ve bu tekellerin üretim, dağıtım ve işletme zincirlerinin arasındaki entegrasyonun güçlenmiş olması.

Monbiot bunu 2008 ekonomik krizinde büyük bankaların birbirine benzer stratejiler ve risk yönetim planları geliştirmesine, birbirine olan bağlarını güçlendirmesine ve aslında bu yüzden çok daha kırılgan bir hale gelmesine benzetiyor. Bankalardan bir tanesinin çöküşü sistemin tümünü tehdit etmeye yetti.

Uzmanların en az on yıldır gıda sistemimizde buna benzer bir gidişat olduğu konusundaki uyarılarını hatırlatan Monbiot, “Araştırmacılar küresel gıda ticaretinin yüzde 90’ının yalnızca dört şirket tarafından yürütüldüğünü aktarıyor. Bu çok tehlikeli bir şey, en ufak bir sarsıntıda tüm sistemin çökmesi söz konusu. Bunun etkisi de her zaman gelişmekte olan ve zaten açlık sorunu olan ülkelerde hissedilecektir” diyor ve şöyle devam ediyor:

“Acilen bu tekelleri dağıtmamız ve güçlü rekabet yasaları geliştirip uygulamamız gerekiyor. Dünya ‘süper ihracatçılar ve süper ithalatçılar olarak ikiye bölünmüş durumda. Gıdayı en çok ithal eden ülkeler ise Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde.

“Süveyş Kanalı’nda bir geminin karaya oturmasıyla dünyanın en yoğun ticaret yollarından biri günlerce trafiğe kapatılmıştı. Bu olay Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle kesişseydi gıda sistemimizin büyük bir kısmı tamamen çökebilirdi. Gıda sistemimizi bir an önce çeşitlendirmeliyiz.”

Gıda üretimini tarımdan uzaklaştırmak

İkinci sorun ise tarım yöntemleri ve başta organik hayvancılık olmak üzere tarımın kapladığı yüzey alanı.

Our World in Data (Verilerle Dünyamız) adlı bilimsel araştırma platformuna göre dünya yüzeyinin yalnızca yüzde 71’i canlıların yaşamı için uygun.

Bunun yarısını şehirler, ormanlar, savanlar, sulak alanlar, doğal çayırlar ve diğer önemli ekosistemler kaplarken yarısı biyolojik çeşitlilikten yoksun tarım alanlarına ayrılıyor.

Bu tarım alanlarının yüzde 77’si hayvancılık için kullanılıyor, ancak hayvancılıktan elde edilen gıda küresel kalori ihtiyacımızın yalnızca yüzde 18’ini karşılıyor.   

Monbiot, kulağa şaşırtıcı gelse de çevreye en çok zarar veren tarım ürününün organik, merada beslenen sığır ve kuzu eti olduğunu söylüyor.

Monbiot’ya göre hayvan endüstrisi hem iklim krizini şiddetlendiren sera gazı salımına neden oluyor hem de atmosferden sera gazlarını çekebilecek doğal ekosistemleri yok ediyor. Üstelik bu hayvanlar dünyada tüketilen proteinin yalnızca yüzde 1’lik bir kesimini üretiyor.

Yerelde protein fabrikaları ve çok yıllık bitkiler

Monbiot, bu tehditler karşısında gıda güvenliğini sağlamak için protein üretimini tarım yöntemlerinden tamamen uzaklaştırmanın ve protein zengini gıdaları fabrikalarda üretmenin artık mümkün olduğunu anlatıyor.

“Hassas fermantasyon adlı teknoloji aslında bir çeşit gelişmiş demleme tekniği. Kısaca, bakterilerin içindeki mikroorganizmalara hidrojen eklenerek çoğaltılıyor ve protein zengini bir un ortaya çıkıyor. Bu işlem için hiçbir tarım ürününe ihtiyaç duyulmuyor” diyen Monbiot, şöyle devam ediyor:

“Dünyada gıda güvenliği açısından hassas olan ülkelerin birçoğunda çok yoğun güneş enerjisi potansiyeli var. Bu ülkelerde güneş enerjisi hidrojen üretimi için kullanılabilir. İklim krizinin etkileriyle başa çıkabilecek en dirençli sistem bu olabilir. Aynı zamanda geleneksel hayvancılık yöntemlerimize kıyasla çevreye etkisi ve kaplayacağı alan katbekat az.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *