Kurban Bayramının ardından yoksul babası Tekerlek ile söyleşi
“Yola sümkürmeyi, tükürmeyi, evinin önünü ve çocuğunu temizlemeyi ayıp saymayanlar, çalışmayı neden sayarlar?”
Mehmet Tekerlek, pek çok Gazianteplinin tanıdığı, yardımsever varlıklı insanlardan aldığını yoksul insanlara ulaştıran, toplumsal yaraları sarmaya çalışan bir insan.
Tekerlek ‘in çalışmalarını, yaşamını geçmiş günlerde gazetemizde yayımladık. Pek çok yurttaşımızın ilgisini çekmiştik.
Aradan iki bayram geçince bu hayırsever insanı yeniden aramaya karar verdik. Çünkü gazetemiz aracılığı ile, yardım etmek isteyen, yardım edilmesini isteyen insanlar, bize konuyu yeniden işleme gereğini duyurdu.
Söyleşimiz şöyle:
-Kurban Bayramından bir hafta önce 14, bayramda 30 gövde eti, şehrin en ücra semtlerinde 100 aileye ulaştırdık.
-Bağışları yeterli buldunuz mu?
-Normal. Herkes kurbanını kendisi zaten dağıttı. İyi dağıtacağına inanmayanlar bana geldi. Daha fazlasını dağıtmaya benim olanaklarım da elvermezdi. 3 kişilik ekiple, günde 20 saat çalışarak ancak dağıtabildik. Tabi daha iyi bir organizasyon gerçekleştirilebilirdi.
-Kurban etinden başka şeyler dağıttınız mı?
-Bugüne kadar 25 ton odun dağıttık. 15 ton Emin Doğacı, 10 ton da Mehmet Akınal ve arkadaşları bağış yaptı. 20 ton odun ve tandır kömürü dağıtacağız. 100 soğuk kış günü hesabı ile günde yarım kilo düşecek kadar odun verebileceğiz.
-15 yıldır bu işleri yapıyorsunuz. Size göre, halkta gittikçe bozulan sosyal bir yapı var mı? Değişim varsa size göre nedenleri nedir?
-Çok su götüren bir hamur... 40 yıl önceki fakirler yok artık. Giyeceği, yiyeceği bulamayan yok. Bana göre yoksulluğun nedeni; tembellik ve cahillik. Kaynağı ise sosyal yapı. Yanlış değer yargıları. «El ne der» korkusu. Toplum baskısı, yanlış eğitim... TV ve basının görevlerini yapmamaları...
-«El ne der»i açıklar mısınız?
-Toplumun çok yanlış tabularıdır. Utanılmaması gereken çalışma yöntemlerine, «komşum ne der» endişesi ile uzak durmadır.
SOKAKLARDA PARA DOLU
-Asla utanılmaması gereken davranışlardan «el ne der» diye utanılmaktadır. «Allah ne der, toplum ne der» diye düşünülmemekte, konu komşu çok önemsenmektedir. Yoksulluk, yenilebilir, çalışmak ve akıl sayesinde. Çünkü iş isteyen, işi yaratır. Sokaklarda para kazanılır. Cam, tahta kırığı, teneke, kağıt, darı sapı, satılabilecek şeylerle dolu sokaklar. Ekmeğini kazanmak isteyen insan utanmaz. Bana göre en büyük ayıp budur.
İNSANLAR KENDİ ÇİRKİNLİKLERİNİ, BAŞKALARINDA GÖRE GÖRE BUNU DOĞAL KARŞILAMAYA BAŞLIYORLAR
-Yola tükürmeyi, sümkürmeyi, evinin önünü ve çocuğunu temizlemeyi ayıp saymayanlar, çöp toplamaya ayıp diyorlar. Kahvede kağıt oynayıp, boşta geziyorlar. Bir örnek vereyim. Sokaktan günde bin darı sapı toplayan, 2 bin lira kazanır. Toplayın bana satın diyorum. İlgi gösteren yok. Yasak konsa yaparlardı.
-Çöp toplama ile işsizliğin azalabileceğini söylüyorsunuz. Ülkenin kalkınması, köklü çözümler için, büyük sanayi yatırımlarına ihtiyaç yok mu?
-Ben bu şekilde çalışmanın yan işler doğuracağını söylüyorum. Büyük yatırımları devlet yöneticileri yapmalı. Yoksul kendi durumunu biraz olsun düzeltmek için çalışmalı, takdir toplamalıdır.
-Yoksulluğu ortadan kaldırmak için getirdiğiniz çözümler bir yana, yaptığınız yardımlarla, insanların ekonomik, sosyal sorunlarına ne ölçüde çözüm getirebiliyorsunuz?
-Ben, çoluk çocuğunun rızkını kumarhanede yiyenlerin, ayyaşın, yanlış yola sapanların, aç ailelerine az da olsa, bulgur, yağ götürerek kısa süreli çözümler getiriyorum.
Devlet köklü çözümler getirmelidir. Konut, alt yapı, kanalizasyon, su, çevre koşulları devlet tarafından toplum yararına çözülmelidir. Yetkililer, her konuda duyarlı olmalıdır. Devlet büyükleri, çok çalışmalıdır ki, vatandaşa örnek olabilsin. Yöneticiler mesai bitimini beklemekte, işlerini yürekten, uzun süreli, verimli çalışma yapmamaktadır. Birde daha önceki görüşmelerimizde söylediğim gibi, törenlere gönderilen çelenkler, ülke çapında spora ayrılan paralar, devlet tarafından iyi organize edilmelidir. TV, basın yayın organları, halkı eğitmek yönünde büyük çaba göstermelidir.