Tarımsal amaçlı olarak yüzey ve yeraltı suları kullanılıyor. Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgeleri’nde bu sularda ciddi azalmalar var
İklim krizi nedeniyle Türkiye'de orta vadede iklim göçü yaşanması bekleniyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Mehmet Kadri Tekin, Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere iklim krizinin kırsaldan kente göçü yoğunlaştırdığını söyledi.
İklim krizine bağlı olarak göçlerde de artış yaşanmaya başladı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) raporuna göre, 2008 yılından bu yana her yıl yaklaşık 21.5 milyon kişi sel, fırtına, kasırga ve aşırı kuraklık gibi nedenlerle göç etmek zorunda kaldı. Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi’ne (IDMC) göre ise 31 Aralık 2022 itibarıyla doğal felaketler nedeniyle 32.6 milyon kişi yaşadığı yerden oldu.
İKLİM KAYNAKLI GÖÇ ARTACAK
İklim göçü, son dönemlerde Türkiye’nin de gündeminde. Kırsal kesimden kentlere doğru süregelen göçün, ekonomik nedenlerin yanı sıra kuraklık, su kaynaklarındaki azalma ve verim kaybı gibi nedenlerle daha da çok artacağı belirtiliyor.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nden Araştırma Görevlisi Mehmet Kadri Tekin, iklim değişikliği ve buna bağlı yaşanan göç hareketleri ilgili yaptığı araştırmada elde elde ettiği bulguları Artı Gerçek’e değerlendirdi. "Küresel İklim Değişiminin Göçler Üzerindeki Etkisi ve Türkiye’ye Dair Öngörüler" başlıklı doktora tezi hazırlayan Tekin, iklim değişikliği kaynaklı göç hareketlerinin artacağını ifade etti.
'Afetlere karşı göç tepkisi var'
15 ayrı kentte çiftçiler, ziraat mühendisleri ve uzman çevrelerle yaptığı görüşmeler sonucu hazırladığı tezinde iklim krizinin göç üzerindeki etkisini ele alan Tekin, "Bir fotoğraf ortaya çıkarmaya çalıştık. Hangi bölgede hangi iklimsel afetin yaşandığını ve bunun göç hareketlerini nasıl etkilediğini araştırmaya çalıştık. Ülkede farklı bir fotoğraf ortaya çıktı. Kuraklık, sel ve yangın gibi farklı iklimsel afetlerden kaynaklı bir göç tepkisiyle karşılaştım" dedi.
'Çoğu köylü veye çiftçi üreticilik yapabilir pozisyonda değil'
Türkiye’deki iklim değişikliği algısının belirgin olduğunu dile getiren Tekin, “Türkiye, iklim değişikliğinin neden olduğu olayları ağır bir şekilde hissetmeye başladı. Çiftçiler bunun sonuçlarını bariz hissediyorlar. Kurak iklim koşullarının hâkim olduğu yerlerde büyük bir verim kaybı yaşıyor. Bu, üretim konusunda da ciddi kaygılara yol açmış. Çoğu köylü veya çiftçi için üreticilik yapabilir pozisyonda değil. Afetlerin kendini tekrar etmesi, ürün kaybının yaşanması insanlarda kaygı yaratmış. Kimisi, kaldığı yerde iş olanağı varsa işi bırakma ve başka işe yönelme eğiliminde. Orada umudunu kesenler ise ülke içinde iş olanaklarının olduğu yerlere doğru hareket ediyor" diye konuştu.
Göç eğiliminin en yüksek olduğu üç bölge
İç Anadolu Bölgesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere Türkiye genelinde göç eğilimi olduğunu anlatan Tekin, şöyle dedi: "İklim kaynaklı göçlerin ülke içiyle sınırlı kalacağı tahmin ediliyor. Burası önemli. Çünkü Türkiye, iklim değişikliğine karşı en hassas bölgelerden birisinde Akdeniz Havzasında yer alıyor ve burası daha yüksek düzeyde hissediyor. Özellikle kuraklık, Türkiye’yi bekleyen en büyük iklimsel afet. Arazilerinin büyük bir bölümü kuraklık ve çölleşme tehdidi altında. İklim krizi ile beraber kuraklık, son yıllarda artış eğiliminde. Bu doğal olarak kırsalda yaşayan ve geçimi tarım ve hayvancılık faaliyetlerine bağlı olan insanları etkiliyor. Göç potansiyelinin yüksek olduğu yerler kuraklık tehlikesinin olduğu yerler. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile İç Anadolu Bölgesi ve diğer bölgelerin karasal iklimin hâkim olduğu kısımlarında il ve ilçe merkezlerine veya iş imkânı olan diğer kentlere doğru bir göç eğilimi söz konusu."
İç anadolulu çiftçiler: burası türkiye'nin afrikası oldu
Kuraklığın çiftçiler için en büyük tehdit unsuru olduğunu belirten Tekin, “İklim değişikliği belki doğrudan göç hareketlerine sebep olmuyor ama siyasal ekonomik ve sosyolojik faktörlerle bir araya gelerek çarpan etkisiyle göç hareketlerini etkiliyor. 2000’li yıllardan sonra ekonomik temelli göçlerin içinde iklim değişikliği, gizil bir güç olarak yer alıyordu. Bu tez için yaptığım görüşmelerde, söz konusu köylerde o dönemde de ciddi göçler yaşanmış. Verim kayıpları, sürdürülebilirdik gibi sorunlar yaşanıyor. Urfa’da görüştüğüm bir çiftçi, çiftçiliğin kumara dönüştüğünü söylemişti. Tehlikeli bir yere doğru gittiğini tanımlar nitelikte. Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgesi’ndeki bazı çiftçiler ise 'Burası Türkiye’nin Afrika’sı’ oldu' demişlerdi. Bu ifadeler, kuraklığın onlar için ne ifade ettiğini ve nasıl bir tehdit unsuru olduğunu gösteriyordu" dedi.
'Kırsalda geçinemeyeceklerine inanıyorlar'
İklim senaryolarına göre sıcak iklim şartlarının artacağını aktaran Tekin, "Kuraklıkla beraber küresel afetlerinin sıklığı ve şiddetinin artmasıyla önemli problemler yaşanacak. Türkiye’deki ekonomik kriz de insanları tedirgin ediyor. Bu nedenle kurak olan bazı yerlerde göç eğilimi oldukça yüksek. Güney ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu daha belirgin bir şekilde. İnsanlar hem göç etmek istiyor hem de hayat pahalılığı nedeniyle kentlere göç etmekte zorlanıyor. Bir arafta kalma durumu. Ancak şu an kırsaldaki faaliyetlerin kendisini geçindiremeyeceği inanışı yerleşmiş durumda."
'Göçte hedef bölge karadeniz ve iş olanaklarının olduğu yerler'
Türkiye’nin su zengini olmadığını kaydeden Tekin, bazı bölgelerde yeraltı sularında ciddi azalmaların olduğuna dikkat çekti.Tekin, "Tarımsal amaçlı olarak yüzey ve yeraltı suları kullanılıyor. Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgeleri’nde bu sularda ciddi azalmalar var. Tarımsal üretim şekli de şu an sulamaya ihtiyaç hale gelmiş. Buğday veya arpa daha önce yağmur suları besleniyor ve bu yeterli geliyorken günümüzde bu üretimde de sulama yöntemleri kullanılıyor. Tarımsal suyun azalmasıyla beraber verim de düşecek. Bu da kırsaldan kentsel alanlara doğru orta yoğunlukta göçleri daha çok tetikleyecek. Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgeleri buradan en çok etkilenecek. Hedef bölgeler ise Karadeniz Bölgesi ile iş olanaklarının bölgeler olacak" diye konuştu.
Bilinçlenmeye ihtiyaç olduğunu dile getiren Tekin, su tasarrufuna ve kuraklığa dayanıklı ürünlere geçilmesi gerektiğine dikkat çekti.