Kitap okumayan nesillerin giderek düşünme fonksiyonunun köreldiğini, fikir üretme yeteneklerinin gerilediğini ve yetersiz olan kelime hazinesi ile başarılı iletişim kurma özelliği kazanılamadığına dikkat çeken Polat, “Evrensel değer hükümlerinin kazandırılması, karakter ve kişilik gelişimi, tarih ve kültür bilinci, okuyan, araştıran ve bilgiyi seven nesillerin yetiştirilmesiyle mümkün. Her şeyin anlatılma olanağı olmayan eğitim sürecinde, çocukların kendilerini okuyarak yetiştirmeleri de gerekiyor. Ancak TV seyrederek, bilgisayar oynayarak büyüyen çocuklar, giderek okuma yeteneklerini kaybetmekte ve okumanın sağladığı olanaklardan mahrum kalıyorlar” diye açıklamada yaptı.
Çocukluk çağında kitap okuma alışkanlığının kazandırılması için çaba sarf etmek gerekiyor
“Çocuklarda kitap okumak için herhangi bir yaş veya belirli bir zaman dilimi bulunmuyor” diyen Polat, “Kitap okuma eylemi, her yaşta, her zaman, her yerde yapılabilen en kolay ve en eğlenceli aktivite. Bebekler bile kendilerine gösterilen kitaptaki resimlere bakabilir, okunan kelimelerin ritmini ve kafiyesini duyabilir ve hoşuna giden sesleri taklit edebilirler. Teknoloji ile erken yaşta tanışan çok fazla uyarıcı ile karşılaşan çocukları, kitapların renkli dünyalarıyla tanıştırmak kolay olmasa da düşünen, fikir üreten, düşündüğünü ifade edebilen ve yanlış bilgi ile doğru bilgiyi ayırt edebilen bireylerin sayısının artması için, çocukluk çağında kitap okuma alışkanlığının kazandırılması adına çaba sarf etmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
Okumanın alışkanlık hâline gelmesinde rol oynayan birçok etken var
Polat, “Okuma becerisi çocuğun başta bilişsel ve sözel gelişim olmak üzere tüm gelişim alanlarında ilerlemesini sağlayan önemli bir beceridir. Okumanın alışkanlık hâline gelmesinde rol oynayan birçok etken bulunuyor. Bunlar arasında en başta çocuğun ailesi, sonra da içinde yaşadığı toplum, okulu ve öğretmeni geliyor. Okuma alışkanlığının kazanılmasında ebeveynin rolü son derece önemli. Anne ve baba çocuğun okuma alışkanlığını kazanması ve bunu bir zevk hatta yaşam biçimi hâline dönüştürmesinde öncü ve rehber olmalı” önerisinde bulundu.
Kitap okumanın, öğrenim sürecinin bir parçası olduğunun ve yaşam boyu süreceğinin öğretmenler tarafından özellikle vurgulanması gerektiğini kaydeden Polat, “Okuma alışkanlığı kazanmayanların öğrenimlerinin yarım kalacağı anlayışı öğrencinin zihninde yer etmeli. Çağdaş insan, kendi kanatları ile uçmayı sağlayacak nesnel, özgür ve eleştirel bir düşünce tarzına sahip olmalı. Bunun yolu da kitap okumaktan geçer. Okuma alışkanlığı, temelde örgün eğitim sisteminde kazanılan bir beceri. Eğitim sisteminin üyeleri olan öğrenciler okul çağında iken bu beceriyi edinmemişler ise yetişkinlik döneminde edinmeleri çok güç olur” açıklamasını yaptı.
Kütüphaneler hayatımızın bir parçası olmalı
Polat, kütüphanelerin hayatımızın bir parçası olması gerektiğini vurguladı. “Kütüphaneler bir ilçenin ve ilin kalbi durumunda. Geçmiş ve geleceği birbirine bağlayan en önemli köprü. Kendisini en hızlı yenileyen kurumlar arasında. Nasıl bir hastane doktorsuz, bir okul öğretmensiz olmazsa bir kütüphane de kütüphanecisiz olmaz. Açılan her kütüphaneye mutlaka bir kütüphaneci de alınmalı. Bu ister halk kütüphanesi ister üniversite kütüphanesi ister belediye kütüphanesi ve isterse bir okul kütüphanesi olsun. Kütüphaneler etüt salonları değil, onlar insanlar her türlü vakit geçirebileceği yaşayan organizmalar. Kütüphaneler bulunduğu ilçe ve ilde en merkezi yerde ve ulaşılabilir bir konumda olmalı” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.
Gaziantep’te yeterli sayıda kütüphane bulunmuyor
Türk Kütüphaneciler Derneği eski Şube Başkanı Yüksel Polat, konuşmasını şöyle tamamladı: “Gaziantep’ te nüfus göz önüne alındığında yeterli sayıda kütüphanenin olmadığını görmekteyiz ve olanların bazılarının yer değişikliğinin olması okuyucunun kütüphane alışkanlığının azalmasına neden oluyor. Belediyelerin açtığı bazı kütüphaneler etüt merkezi amacı dışına çıkamıyor. Asıl amacı bulunduğu toplumda okuma alışkanlığını kazandırmak ve ömür boyu devam ettirmek olan kütüphanelerin bu özelliklerinin Gaziantep’te yeterli karşılığı bulamadığını görmekteyiz.” Adem Kesenek
