Gaziantep Tüm Bel Sen Şube Başkanı Bekir Hançerlioğlu, yeni eğitim öğretim yılının başlaması nedeniyle yaptığı açıklamada, “Eğitim öğretim yılının açılmasına sayılı günler kala 1 Eylül gece yarısı çıkarılan 672 sayılı KHK ile tek seferde 28 bin 163 öğretmen, en temel hukuk ilkeleri ve anayasa yok sayılarak, adil yargılama ve savunma hakkı bile tanınmadan kamu görevinden ihraç edilmiştir. Ardından 9 Eylül tarihinde 11 bin 285 öğretmen, iktidar ve siyasal uzantılarının algı operasyonu ve hükümetin darbe fırsatçılığı sonucunda açığa alınmıştır” dedi..
Muhalif herkesi “terör
suçu” ile ilişkilendiriliyor
“Devleti ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak isteyenler, karşılarında duracak hiçbir muhalif, örgütlü güç istemedikleri için eğitime eğitimdeki ihraç ve açığa alma girişiminde bulunmuştur. Hükümet kendisine muhalif herkesi “terör suçu” ile ilişkilendirerek kamuoyu desteğini arkasına almaya çalışmakta, kendi işledikleri yanlışların üzerini örtmek istemektedir” diyen Hançerlioğlu, “ Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmış, OHAL hukukuna dayanarak çıkardığı KHK’ler ile kendinden olmayan herkesin tasfiyesini amaçlayan “sivil darbe” politikalarını devreye sokmuştur. AKP’nin ülkenin ve eğitimin temel sorunlarını çözmek, demokratikleşme adımları atmak, hukukun gerçek anlamda üstün olduğu demokratik bir yapı oluşturmak gibi bir niyetinin olmadığı bu gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Bu antidemokratik tutum, bir taraftan ülkeyi ve eğitim sistemini büyük kaosa doğru sürüklerken, toplumun geniş kesimlerinde oluşan kaygıları arttırmaktadır. Bu gün 1,5 milyon öğrenci öğretmensiz başlamış durumdadır. Okullar 60 bin öğretmen eksiği ile başladı. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyesi ve Doğu-Güneydoğu’da görev yapıyor” diye konuştu..
15 Temmuz darbesinin başarılı olması durumunda yapılacak olanların, bugün bizzat hükümet eliyle hayata geçirilmek istendiğine vurgu yapılan açıklamada, “Evrensel hukuku, temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, özellikle sendikal hakları zorlama yorumlarla suç kapsamına alarak gerçekleştirilen bu girişim, basında yer alan haberlerin aksine doğrudan sendikal eylemlerimize yönelik olduğu ve büyük bir suç işlendiği açıktır. Unutulmamalıdır ki kamu emekçilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa,Yargıtay ve yüksek yargı kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Dolayısıyla sendikal eylemlerimizi suç kapsamına almanın kendisinin suç olduğu herkes tarafından bilinmelidir!” denildi.
Siyasi iktidarın, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket ettiği söylenirken, “Hükümet, yandaş medya ve yandaş sendikanın işbirliği ile oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda gerçekleştirilen açığa almalar, açık bir “yargısız infaz”dır ve hiçbir yasal hukuki dayanağı yoktur. Hükümet ve MEB’in de çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmaktan uzak bir şekilde verilen tüm kararlar hukuksuzdur.. Bu nedenle söz konusu operasyonun hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur” denildi..
“Yıllardır sendikal eylemlerimizden rahatsız olan ve siyasi komplolarla, örgütlü gücümüzü dağıtmak isteyen OHAL fırsatçısı mülki amirler, idareciler ve yandaş sendika işbirliği ile hazırlanan listeler, MEB tarafından onaylanarak yeniden illere gönderilmiştir” denilen açıklamada Hançerlioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümet ve siyasal uzantılarının kamuoyu desteğin almak için yalan beyan ve iftiralarla açığa alınan eğitim emekçilerini hedef göstermesi suçtur. Bu suçu işleyenler bizlere iftira atarak hedef gösterenler, masa başında haber üretenlerle ilgili hukuki süreci en kısa sürede başlatacağımız bilinmelidir. Geçmişte benzer haberleri yapanların da defalarca tazminata mahkum edildiği unutulmamalıdır.
Siyasal kimliklere göre yapılan fişlemeler, sendikal aidiyetler, ihbarlar, sendikal husumet üzerinden eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin hedef alındığı ortadadır. Attıkları her adımda, aldıkları her kararda siyasi tasarruflar üzerinden hareket edenler, hukuk önünde, insanlık vicdanında er ya da geç hesap vereceklerini bilmelidir.
Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve açığa alınan bütün eğitim emekçileri görevlerine iade edilmeli, örgütlü mücadelemize yönelik bu haksız ve pervasız saldırı, bütün sonuçları ile birlikte derhal durdurulmalıdır.
Hükümetin eğitime yönelik bu hukuksuz girişimi sadece eğitim emekçilerini değil, öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir. Ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışan hukuk dışı girişimlere karşı olan herkesi demokratik tepkisini göstermeye ,“ÖĞRETMENİME DOKUNMA” demeye çağırıyoruz. Ülke genelinde ihraç olan ve açığa alınan eğitim emekçilerinin biran önce görevlerine iade edilmesini istiyoruz.” Gözde GÖKSEL
Muhalif herkesi “terör
suçu” ile ilişkilendiriliyor
“Devleti ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak isteyenler, karşılarında duracak hiçbir muhalif, örgütlü güç istemedikleri için eğitime eğitimdeki ihraç ve açığa alma girişiminde bulunmuştur. Hükümet kendisine muhalif herkesi “terör suçu” ile ilişkilendirerek kamuoyu desteğini arkasına almaya çalışmakta, kendi işledikleri yanlışların üzerini örtmek istemektedir” diyen Hançerlioğlu, “ Hükümet, darbecilerle gerçek anlamda hesaplaşmayı bırakmış, OHAL hukukuna dayanarak çıkardığı KHK’ler ile kendinden olmayan herkesin tasfiyesini amaçlayan “sivil darbe” politikalarını devreye sokmuştur. AKP’nin ülkenin ve eğitimin temel sorunlarını çözmek, demokratikleşme adımları atmak, hukukun gerçek anlamda üstün olduğu demokratik bir yapı oluşturmak gibi bir niyetinin olmadığı bu gelişmelerle ortaya çıkmıştır. Bu antidemokratik tutum, bir taraftan ülkeyi ve eğitim sistemini büyük kaosa doğru sürüklerken, toplumun geniş kesimlerinde oluşan kaygıları arttırmaktadır. Bu gün 1,5 milyon öğrenci öğretmensiz başlamış durumdadır. Okullar 60 bin öğretmen eksiği ile başladı. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu KESK’e bağlı Eğitim-Sen üyesi ve Doğu-Güneydoğu’da görev yapıyor” diye konuştu..
15 Temmuz darbesinin başarılı olması durumunda yapılacak olanların, bugün bizzat hükümet eliyle hayata geçirilmek istendiğine vurgu yapılan açıklamada, “Evrensel hukuku, temel hak ve özgürlükleri yok sayarak, özellikle sendikal hakları zorlama yorumlarla suç kapsamına alarak gerçekleştirilen bu girişim, basında yer alan haberlerin aksine doğrudan sendikal eylemlerimize yönelik olduğu ve büyük bir suç işlendiği açıktır. Unutulmamalıdır ki kamu emekçilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa,Yargıtay ve yüksek yargı kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda AİHM, Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Dolayısıyla sendikal eylemlerimizi suç kapsamına almanın kendisinin suç olduğu herkes tarafından bilinmelidir!” denildi.
Siyasi iktidarın, yıllardır eğitimin dinselleştirilmesine ve ticarileştirilmesine direnen, laik-bilimsel eğitimi savunan, emek, barış ve demokrasi mücadelesi yürüten eğitim emekçilerden intikam alırcasına hareket ettiği söylenirken, “Hükümet, yandaş medya ve yandaş sendikanın işbirliği ile oluşturulan algı operasyonu ve açıkça iftira niteliği taşıyan suçlama ve hedef göstermeler sonucunda gerçekleştirilen açığa almalar, açık bir “yargısız infaz”dır ve hiçbir yasal hukuki dayanağı yoktur. Hükümet ve MEB’in de çok iyi bildiği gibi, hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmaktan uzak bir şekilde verilen tüm kararlar hukuksuzdur.. Bu nedenle söz konusu operasyonun hukukla, adaletle açıklanacak hiçbir yanı yoktur” denildi..
“Yıllardır sendikal eylemlerimizden rahatsız olan ve siyasi komplolarla, örgütlü gücümüzü dağıtmak isteyen OHAL fırsatçısı mülki amirler, idareciler ve yandaş sendika işbirliği ile hazırlanan listeler, MEB tarafından onaylanarak yeniden illere gönderilmiştir” denilen açıklamada Hançerlioğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümet ve siyasal uzantılarının kamuoyu desteğin almak için yalan beyan ve iftiralarla açığa alınan eğitim emekçilerini hedef göstermesi suçtur. Bu suçu işleyenler bizlere iftira atarak hedef gösterenler, masa başında haber üretenlerle ilgili hukuki süreci en kısa sürede başlatacağımız bilinmelidir. Geçmişte benzer haberleri yapanların da defalarca tazminata mahkum edildiği unutulmamalıdır.
Siyasal kimliklere göre yapılan fişlemeler, sendikal aidiyetler, ihbarlar, sendikal husumet üzerinden eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesinin hedef alındığı ortadadır. Attıkları her adımda, aldıkları her kararda siyasi tasarruflar üzerinden hareket edenler, hukuk önünde, insanlık vicdanında er ya da geç hesap vereceklerini bilmelidir.
Kamudan hukuksuz bir şekilde ihraç edilen ve açığa alınan bütün eğitim emekçileri görevlerine iade edilmeli, örgütlü mücadelemize yönelik bu haksız ve pervasız saldırı, bütün sonuçları ile birlikte derhal durdurulmalıdır.
Hükümetin eğitime yönelik bu hukuksuz girişimi sadece eğitim emekçilerini değil, öğretmeni, öğrencisi ve velisiyle tüm toplumu yakından ilgilendirmektedir. Ülkenin ve çocuklarımızın geleceğini karartmaya çalışan hukuk dışı girişimlere karşı olan herkesi demokratik tepkisini göstermeye ,“ÖĞRETMENİME DOKUNMA” demeye çağırıyoruz. Ülke genelinde ihraç olan ve açığa alınan eğitim emekçilerinin biran önce görevlerine iade edilmesini istiyoruz.” Gözde GÖKSEL