Halk gücünün farkına vardı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Gezi Parkı ile başlayan eylemlerin CHP ile irtibatlandırılmasına karşıyım.

Başbakan Erdoğan’ın sanki bu eylemin arkasında CHP’liler varmış gibi  CHP’ye yüklenmesinin nedeni farklı.

Ancak CHP’lilerin bu eylemi sahipleniyor olmasını haksızlık olarak görüyorum.

Bugün eğer insanlar hiçbir siyasi örgütlenme olmadan dünyada yankı uyandıran bir eylemi başardıysa, nedeni belli.Ülkede, AKP’ye alternatif bir muhalefet partisinin olmaması.

Ortada baskıcı, özgürlükleri hiçe sayan halkının üzerine gaz bombası yağdıran, halkıyla inatlaşan, halkının yaşamına müdahale eden bir iktidar var.

İktidarın başında tek adamlığa gitme telaşında bir tehdit söz konusu. Ama muhalefet yok.

İşte halk anladı ki bunlardan hayat yok, AKP’ye karşı kendi gücünü kullanabileceğini gösterdi.

 

Bence Gezi parkıyla başlayıp, duran adamla devam eden eylemler, Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından çok önemli ve anlamlı bir dönemeç. Eğer bu eylemlerin arkasında, önünde, yanında CHP’nin olduğu iddia edilirse o anlam ve önem kaybolur.

Nitekim Sosyolog Nilüfer Göle de “Bu hareketi siyasal mercekten okumak yanlış. Meydan hareketi siyasal partilerden bağımsız, otonom olduğu ölçüde, ağaçların gölgesinde masumiyetini koruduğu sürece, demokrasinin toplumsal muhayyelesini, dokusunu yenileyebilir.Tersine kendini siyasal hareket yerine koyduğu takdirde demokrasiden uzaklaşacaktır” diyor.

                                                               ***

Gezi Parkı eylemlerinin analizini yapan Göle, bu hareketin “Fransa 68 gençlik başkaldırısına” benzediğine vurgu yaparken, “Uzun süren De Gaulle iktidarının yıpranması sonucu kıvılcımlanan, “yeter” sloganıyla gençliğin sokakları işgali ve polisle çatışması. Gezi meydan hareketi de, 68 hareketi gibi, on yıllık iktidarın kişiselleşmesine “yeter” artık diyen bir başkaldırı hareketi.

Ancak, gençliğin öncülüğünde oluştuysa da birçok farklı kesimden insanı, bürosundan, işinden, ticaretinden, evinden çıkıp gelen insanları birleştirdi, sıradan vatandaşları kendine çekti.” değerlendirmesinde bulunuyor.

                                                               ***

Demokrasilerde aktif azınlıkların önemi, dönüştürücü gücü küçümsenemez” diye hatırlatmada bulunan Nilüfer Göle, “Gezi hareketi iktidarın kutuplaştıran siyasetine ve söylemine karşı insanları meydanda, bir ağaç etrafında birleştirdi. Genç yaşlı, öğrenci bürokrat, feminist ev kadını, müslüman, solcu, Kürt -Alevi, kemalist komünist, Fenerli ,Beşiktaşlı, bir araya gelmesi düşünülemeyecek kişileri, fikirleri, yaşam biçimlerini, kulüpleri bir araya getirdi.Belki bu insanlar bir an için sahne aldılar. Ama bu an artık meydana, kollektif belleğe kazıldı” diyor ve  Gezi meydan hareketi demokraside yeni bir eşiğe geldiğimizi gösteriyor. Yeni bir vatandaşlığın provası yapılıyor” saptamasında bulunuyor.

Zengin bir eylem repertuarı karşısındayız” diye Gezi Parkı sürecinde doruğa ulaşan mizah yeteneğimize de dikkat çeken Göle, “Hareketin bir sözlüğü oluştu. Ayyaş ve çapulcu kelimeleri mizah süzgecinden geçirildi, evrildi çevrildi, İngilizce deyimlerle karıştırıldı, farklı medyalar, kişiler bu oyuna dahil oldu, kelimelere yeni manalar yüklendi. Tüm başkaldıranlar kendilerini ayyaş özellikle de çapulcu olarak takdim ederek, rencide eden, yaralayan sözleri tersyüz ettiler; bu da hareketin ortak kimliğini oluşturdu” diyor..

                                                               ***                        

Başbakan Erdoğan, karşısında bir halk hareketi olduğunun farkında. Ancak bunu dillendirmek işine gelmediği için, olayı ha bire CHP ile ilintilemeye ve ucuzlatmaya çalışıyor.

Oysa, eylemciler daha ilk günden beri sosyal medyada CHP ve MHP genel başkanlarının muhalefet görevini yerine getiremediğine yönelik eleştirilerini dile getirdiler.                                                    ***

Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin işlevi ve gücü her zaman tartışılmıştır ama, Gezi parkı ile başlayan eylemler, sivil toplumun gücünü ortaya çıkarması bakımından çok önemli bir fırsat yarattı.

Bugün, artık Avrupa Birliği ile ilgili kem küm ederek gerçek yüzünü ortaya çıkaran AKP’ye kartşılık, Avrupa Parlementosu Başkanı Martin Schulzdün, “Türkiye’de canlı bir sivil toplum var. Seküler bir Türkiye istiyorlar. Türkiye'yle ilişkileri kesmemeliyiz.Erdoğan tüm Türkiye (devlet) değildir.Hükümettir”diye çok güzel bir yaklaşım sergiledi.

                                                               ***

Dün internette gördüğüm iki kareyi Sosyolog Nilüfer Göle’nin değerlendirmeleri ışığında sizinle paylaşmak istiyorum.

 

 

 

Halk gücünün farkına vardı