Bunlar müslüman mı mitoman mı?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

AB Bakanı Egemen Bağış, önceki gün AB elçilerine Gezi Parkı konusunda bir brifing verdi, 15 dakikalık bir de video izletti.

Toplantı çıkışında da gazetecilere, “Camide içki görüntülerini izlettik” dedi.

Ancak gazetecilerin görüşüne başvurduğu büyükelçiler izlenen video için,“Sadece yerde üzerine basılmış bir bira kutusu vardı” dediler.

Zaten caminin imamı, “Camide içki içen hiç kimseyi görmedim” diye mahkemeye ifade verdi.

Peki başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’liler neden insanların gözünün içine baka baka, hayasızca bu kadar yalan söyleyebiliyorlar?

Ve de onları destekleyen yüzbinler, neden bu yalanları görmeyip, gerçekmiş gibi kabul edebiliyorlar?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Gezi Parkı eylemlerini  dünya ve Türkiye kamuoyunun gözünde küçültmek için, ilk günden beri Gezi Parkı eylemleri sırasında Valide Sultan Camii’ne sığınan grubun içki içtiğini iddia ediyor.

Cami imamı ile müezzin ilk günden beri içki içildiğine tanık olmadıklarını söylüyorlar.

Üstelik bunu AB’den sorumlu Bakan Egemen Bağış’a bizzat anlatıyorlar. Bu anlatıma tanık olan AKP eski milletvekili Süleyman Gündüz de Yenişafak Gazetesi’ndeki köşesinde imamın Egemen Bağış’a içki içilmediğini anlattığına bizzat tanıklık ettiğini yazıyor.

                                               ***

Ancak hem Başbakan bu açıklamaları hiçe sayarak Valide Sultan Camii’nde içki içildiğini tekrarlamaya devam ediyor, hem de hiçbir hali, tavrı, altyapısı, konuşması Avrupa Birliği standartlarına uymayan AB Bakanı Egemen Bağış, sırf Başbakana yalakalık etmek için bu yalanı tekrarlayıp duruyor.

Gezi Parkı eylemleri boyunca, bir takım mihraklar parktaki eylemcilerin türbanlı kızlara-kadınlara saldırdığı yönünde yalan haberler pompalarken, eylemi destekleyen dindar gruplar facebook ve twiter’dan fotoğraflar yayınlayarak bunların gerçek dışı olduğu yolunda sürekli olarak kamuoyunu bilgilendirdi.

                                                               ***

Eylemler sırasında, türbanlı hiçbir kadına saldırı olmamışken, önce Başbakan Erdoğan, daha sonra da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, bir televizyonun canlı yayınında, “Türbanlı, yanında çocuğu olan kadının saldırıya uğradığı, saldırı sırasında kendini kaybettiği, uyandığında üzerinin idrar koktuğu” yalanını, hiç tereddüt etmeden anlattı ve bu yalana ortak olmakta bir sakınca görmedi.

                                                               ***

Mesela aynı davranış tarzı Anakent Belediye Başkanı Asım Güzelbey için de geçerli.

O da, “Dünyada nüfusu en hızlı artan 10 kent arasında bulunan Gaziantep’i”, “Gaziantep dünyanın en hızlı gelişen 10 kentinden biri” diye açıklıyor.

Kendisine değişik kesimlerden defalarca uyarıda bulunuldu, ama o yine inatla bu yalana devam ediyor.

Tanrı aşkına! Gaziantep gibi her geçen gün gerileyen ve köyleşen bir yer, dünyanın en hızlı gelişen kentlerinden biri olabilir mi?

Şahinbey Belediye Başkanı Tahmazoğlu ile kentin valisi Erdal Ata sürekli olarak artan nüfustan ve kentin yüzde 80’inin gecekondulardan oluşmasından yakınıyor.

Asım Güzelbey,  “Gaziantep dünyanın en hızla gelişen 10 kentinden biridir” diyor.

                                                               ***

Sonra bir de Kadeş antlaşması meselesi var. uzun bir zamandan beri de Kadeş barış antlaşmasının Gaziantep/Karkamış’ta imzalandığını söylüyor ısrarla.

Arkeologlara, bilim adamlarına sorduk, “Yok öyle bir şey” dediler.

Kendisine bu bilginin doğru olmadığı iletildi. Ancak o ısrarla  gerçek dışı bu açıklamayı yapmaya devam ediyor.

Hitit Kralı 3. Hattuşili ve Mısır Firavunu 2. Ramses arasında MÖ 1260 yıllarında imzalanan Kadeş Antlaşması’nın tabletlerinden biri, 1906 yılında Hitit İmparatorluğu'nun başkenti olan (Hattuşa) Boğazköy’de yapılan kazılarda bulundu. Boğazköy’deki belgenin ortaya çıkmasından önce, antlaşmanın yalnızca Mısır’daki Karnak Tapınağı’nda yer alan bir stel üzerine Mısır hiyeroglifi ile yazılmış metni biliniyordu.(vikipedi)

                                                               ***

Peki, lafa gelince dindarlığı kimseye bırakmayan AKP’liler neden sürekli olarak yalan söylüyorlar?

                                                               ***

Psikolojide yalan söyleme hastalığı için, “Ciddi boyutta yalan söyleme daha sonra bu yalanlara kendisi de inanma ve çevresindekileri de inandırma gibi arzlar yaratan psikolojik bir hastalıktır. Bu hastalığın diğer bir adıda Mitomani'” deniliyor.

Şimdi hem müslümanlık, hem yalancılık bir arada olamayacağına göre bunlar gerçekten müslüman mı, yoksa mitoman mı diye düşünüp duruyorum, bir türlü işin içinden çıkamıyorum.

Siz ne dersiniz ?

 

 

 

Bunlar müslüman mı mitoman mı?