Türkiye bu çatışmadan çok şey öğrenecek

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Fethullah Gülen bir yanda ‘Allah hırsızı görmeden, hırsızı yakalayanın üzerine gidenlerin evlerine ateşler salsın. Yerin dibine batırsın. Yuvalarını başlarına yıksın’ diye elerini havaya açmış beddua ve intizar ediyor.

Müslüman adam böyle öbeddua mı eder, bu ne biçim müslüman” diyoruz.

Başbakan Erdoğan diğer yanda, "Eğer bu ülkeye el uzatan olursa, eğer bu ülkeyi karıştırmak için kirli tuzaklar kurulursa biz o elleri kırarız" diye meydan okuyor.

O elleri siz uzattınız, uzattığınız o eller önce sizin yakanıza  yapıştı. Şimdi nasıl kıracaksanız kırın bakalım!” diye söyleniyoruz.

Çocukları mahkeme tarafından tutuklanan Bakanlar ise dün ortaya çıkıp, “Biz ve çocuklarımız sütten çıkmış ak kaşıklarız” diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.

Pes vallahi! demeden edemiyoruz!

 

Başbakan Erdoğan, yolsuzluk operasyonunun şokunu üzerinden atar atmaz, Gezi protestolarının ardından sergilediği ruh haline büründü.

Dün, yapılan açıklama ile emniyet müdürlüklerinin kapısı basına kapatıldı. Bundan böyle gazeteciler emniyet müdürlüklerine giremeyecek.

Herhalde, bununla AKP’nin emniyet içinde cemaate karşı yapacağı operasyonların kamuoyundan gizlenmesi hedefleniyor.

Hedef ne olursa olsun, bir kurumu basının gözetimi ve ilgisinden çıkarmak, telafisi mümkün olmayan hatalara neden olabilir.

Emniyet gibi son derece hassas bir kurumu kapalı kapılar arkasına çekmek, daha büyük tehlikeleri de beraberinde getirir.

                                                               ***

Başbakan Erdoğan, hem cemaate, hem de doğal olarak ortaya saçılan yolsuzluklara mal bulmuş magribi gibi yüklenen muhalefete adeta ateş püskürüyor.

Cemaate, “Siz çok mu temizsiniz” göndermesi yapıyor.

Başkalarının namuslu, düzgün, ahlaklı olmaması, sizin de öyle olmanızı gerektirmez.

Önce, şu adı yolsuzluğa karışmış, bulaşmış siyasileri bir kere arenadan çekmek lazım.

Kendileri de, masummuş, çocukları da öyle yaramazlık yapmazmış, geçin bunları.

Ortada bal gibi yapılanlar var ki, tutuklama için dayanak oluşturdu.

Bu aşamada, Başbakan Erdoğan’ın yanlış olanı savunmasına gerek yok.

Herşeyi yargıya bırakmak, kamuoyunun vicdanını rahatlatmak lazım önce.

Zira o Bakanlar o görevlerde durduğu sürece, kamuoyunun rahatsızlığı ve iktidra güvensizliği sürecektir.

                                                               ***

AKP iktidarı, hem yolsuzluklara meydan vermeyecek, hem de kendi yarattığı bu canavardan bu ülkeyi kurtaracaktır.

Demokrasilerde, tekke, cemaat yapılanması, bu yapılanmaların eğitimde, güvenlikte, yargıda devlet içinde devlet konumuna gelmesi kabul edilemez.

Türkiye’de kamuoyunun çok geniş bir kesiminin yıllardan beri rahatsız olduğu, ancak çaresiz kaldığı bu yapılanma ne yazık ki sağ ve sol siyasi iktidarlar tarafından görmezden gelinip, yıllardan beri içten içe desteklendi.

Bu ülkede halk, “Komünizm geliyor, komünizm en büyük tehlikedir” nutuklarıyla kokutulup, uyutulurken, sola ve solculara karşı cemaatler beslendi, semirtildi.

                                                               ***

Ülkeleri, demokrasiyle işbaşına gelmiş siyasi iktidarlar yönetir. 

Kendisine cemaat, örgüt diyen yapılanmaların hakim olduğu ülkelerde demokrasi söz konusu olmaz, normal vatandaşlar kendilerini güvende hissedemezler.

Biz, bugün cemaatin AKP iktidarına karşı ortaya koyduğu bu intikam eylemiyle yalnızca üç tane Bakan veya onların oğlu ile bir banka genel müdürünün yolsuzluğunu, rüşvetini öğrenmiş olmadık.

Cemaatin canının istedi adamı, canının istediği zamanda kulağın tutup, ipini çekebileceği ve böyle bir durum karşısında ortada medet umulacak, yardım dilenilecek bir devlet olmadığını gördük.

Meselenin asıl dehşet veren yönü budur.

Ortaya çıkan bu sonuç, siyaset kurumunun bu ülkeye yaptığı kötülüklerin en büyüğüdür.

 

Türkiye bu çatışmadan çok şey öğrenecek