Yolsuzluğa hayır, ama cemaate de hayır!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

AKP’den baştan beri hazzetmeyen dostumuz, “Böyle bir zamanda, AKP’nin yanında olmalıyız” deyince şaşırıp kaldım.

Yolsuzluk meselesi elbette herkesi çok rahatsız etti.

Ancak cemaatin devlet içinde devlet pozisyonunun, artık durağandan eyleme dönüşmüş olmasının verdiği tedirginliğin insanları daha fazla rahatsız ettiği de bir başka gerçek.

Zira dün PKK’nın liderlerinden Cemil Bayık’ın geçtiğimiz yıl Fidan Doğan, Sakine Cansız, Leyla Söylemez’in Paris’te katledilmesi ile ilgili olaya dikkat çekerek, Hareketimizi tasfiye etme politika ve planlamaları içine Fetullahçılar’ın merkezinde yer aldığı paralel devlet fazlasıyla girmiştir. Dolayısıyla Paris katliamında da bunların esas rol oynaması en büyük olasılıktır” şeklindeki açıklaması, üç kadının katil zanlısı Ömer Güney’in bağlantılarına dikkat çekmesi, toplumdaki bu tedirginliğin pek de haksız olmadığını teyid eder nitelikte.

 

Yolsuzluk operasyonu AKP’ye iyi bir darbe indirdi.

Ayakkabı kutularındaki saklanan milyon dolarlar, “40 yıldan beri devlete hizmet ediyorum, yanlış bir işimiz olmamıştır” diyen İçişleri Bakanı’nın  oğlunun evindeki sıra sıra kasalar,  satılan villanın parasıydı” denilen, ancak makineyle sayılabilecek kadar akıl almaz paraların hiçbir şeyle açıklanır ve savunulur yanı olamaz.

Bu açıdan kabine değişikliği zorunluydu. Yolsuzlukla anılan bakanların hepsi gitti.

Hükümetin bundan sonra yapması gereken şey, adaleti rahat bırakıp, çalanın cezasını bulmasına fırsat vermesidir.

                                                               ***

Toplumun büyük bir kesimi, AKP-cemaat çatışmasından son derece memnun.

Bu sayede karşılıklı kirli bohçaların açılacağına, her iki tarafın gerçek yüzünün görüleceğine, toplumun bu iki kesime inanan kesiminin bu gerçekleri görerek doğru yolu bulacağına inanılıyor.

Bu da, ortada toplumsal beklentilere yanıt verecek bir muhalefet olmaması ve toplumun “çıkar çatışmalarından” medet umar hale gelmesinin bir sonucu olsa gerek.

Zira AKP’yi istemeyen, ancak “Bu CHP ve MHP ile hiçbir şey olmaz” lafını da ağzından düşürmeyen kesimler, daha 10 gün öncesine kadar AKP’nin en az 10 yıl daha iktidarda kalabileceğini düşünüp, karamsarlığa kapılırken, bir anda ortaya dökülen yolsuzluk dosyalarının iktidarı sarsar hale gelmesinin şaşkınlığını yaşar hale geldi.

                                                               ***

Dersanelerin kapatılması konusu gündeme geldiğinde, yabancı konukların da olduğu bir yemekte, “Nasıl ki Kürt sorununu çözerse Erdoğan çözer algısı oluştuysa, bence cemaat sorununu da ancak aynı irade çözebilir” demiştim.

Önceki gün, konuyu tartışırken arkadaşım bir anda, “İş şiddete dönüşürse kötü olur” dedi.

“Nasıl yani? Yok canım! Cemaatin tarzı o değil ki? Ne yapacak, silahla mı mücadele edecek?” gibi peş peşe sorular sıralayıp, “Ben zannetmem öyle bir yola başvurulacağını, sonra bunlar müslüman adamlar, öyle adam falan öldürmezler” dedim.

El Kaideciler müslüman değil mi?” diye sordu. Bir an durakladım.

                                                               ***

Dün Cemil Bayık’ın ajanslara düşen açıklamalarını okurken, aklıma arkadaşımın endişeli sözleri geldi, ürperdim.

Cemil Bayık, Bu katliamı yapan kişinin izleri Fetullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor. Büyük Birlik Partisi’yle organik ilişki içinde olduğu yönünde önemli belirtiler, hatta deliller vardır. Dikkat edilirse BBP ile Fetullahçıların ilişkisi farklılaşmıştır. Aralarında derin bir ilişki vardır. 1980 öncesi devlet MHP’yi kullanırken, 12 Eylül’den sonra devlet içine yerleşip kendisini hegemonya yapmak isteyen paralel devlet de BBP’yi kullanmaya başlamıştır. Devlet içindeki polis ve yargıda Fetullahçıların gücü vardır. Bunlar BBP’yle derin ilişki içindedirler. BBP’nin son yıllardaki kirli cinayetlerin arkasında olma gerçeği de bunu göstermektedir. Rahip Sandro’dan tutalım, Hrant Dink’e, Malatya’ya kadar birçok olayda Alperen ocaklarının parmağı olduğu düşünülmektedir. Paris katliamını yapan kişinin de bu çevreden olduğu yönünde güçlü belirtiler vardır, bilgiler vardır” diyor.

                                      ***

Bence Başbakan Erdoğan, isabetli bir kabine değişikliği yaptı.

Diğerleriyle birlikte ismi bir takım yolsuzluklarla anılan ve kamuoyunun büyük tepkisini çeken Egemen Bağış ve Suat Kılıç gibi isimleri o makamlardan uzaklaştırılması iyi oldu.

Eğer dün söylediği gibi, “Babamın oğlu da olsa kendi evladım da olsa yolsuzluğu affetmem” deyip, yapanın yanına bıraktırmazsa, bu işten karlı çıkıp, kendisini destekleyenleri de ve desteklemeyenleri de cemaate karşı yanına almayı başarırsa, devlet içinde devlet yapılaşmasını çözebilme iradesi daha da güçlenebilir.

Zira, cemaatin varlığından, geldiği noktadan ve gücünden rahatsız olan tüm kesimler, eteklerdeki taşların dökülmesinin ardından, bu çatışmadan Erdoğan’ın güçlü ve kazançlı çıkmasını beklemektedir..

 

 

Yolsuzluğa hayır, ama cemaate de hayır!