Utanmazlığın, hayasızlığın hiç sınırı yok mu?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Halk Bankası Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutularına doldurulmuş 4.5 milyon doları duyduğumda şaşkına döndüm.

İçişleri Bakanı Muammer Güler’in zıpır oğlunun evinde 7 tane kasa, 1 trilyon para ve para sayma makinelerinin fotoğraflarını görünce, Muammer Güler’i yakından tanıyan çoğu insan gibi, “Yuh yani siz de mi” demekten kendimi alıkoyamadım.

700 bin liralık saat nasıl oluyor acaba” diye Zafer Çağlayan’ın saatli fotoğrafını epeyce bir inceledim.

Ama açık söyleyeyim, bu süreçte beni en çok sarsan şey, o Mehmet Cengiz denilen şeyin, “Bu milletin …………” şeklindeki sözleri oldu.

 

Dün, BDP’li Altan Tan, meclis kürsüsünden adı geçen müteahhitlerin yeni ses kayıtlarını aktardı:

Adnan Çebi, arkasından Mehmet Cengiz ve Hayrettin Özaltın. Mehmet Cengiz'in yine bu kayıtlarda 'Milletin…' bilmem neyine ne: '…yapayım' tabirini -yani affınıza sığınarak böyle nokta nokta geçiyorum- hepiniz duymuştunuz. Ama şimdi bu 51'inci sayfanın sonuyla 52'nci sayfanın başında, Mehmet Cengiz ile Hayrettin Özaltın'ın diyaloğunda şöyle bir cümle: 'Onların hepsinin…' nokta nokta nokta: '…annelerini', 'En iyi Kürt ölü Kürttür.', 'Hepsinin…' yine nokta nokta noktalarına bilmem ne:'…edeyim.' Öbürü de cevap veriyor, Mehmet Cengiz de cevap veriyor: 'Aynen, aynen…' Kürtler için, nokta nokta nokta: '…çocukları.'"

                                   ***

Adamlar hem sırtımızdan milyarları vuruyor, hem de bunu en galiz, en hayasız, en utanmaz tabirlerle ifade etmekten çekinmiyor.

Siz şu milletin kara kaderine bakar mısınız?

Bir yandan siyasetçiler,

Bir yandan siyasetçilerin çocukları,

Bir yandan müteahhitler

Bir yandan cemaat…

                                                               ***

O, “Bu milletin anasının …………” diyen Mehmet Cengiz denen adam bozuntusunun resmini gördünüz mü tanrı aşkına.

Ahmet İnsel’in “yaratık” dediği kadar var.

Adam kurmuş tezgahı, ihaleleri alıp, tüyü bitmemiş yetimin sırtından trilyonları götürürken zaten bu ülkeye atabileceği en büyük kazığı attığı yetmiyormuş gibi, nemalandığı, sırtından geçindiği, sırtından trilyonları vurduğu millete ver yansın ediyor.

Yüzünde insanlığın ve iffetin “i” si, olmadığı gibi utanması, arlanması, terbiyesi de yok.

                                               ***

Muammer Güler, oğluna telefonda ısrarla soruyor, “Evde ne kadar para var” diye…

Israrlar üzerine yanıt alıyor, “Yalnızca 1 trilyon, hepsi o kadar.”

Aynı Muammer Güler, seçim bölgesi Mardin’e gidip, halkın karşısına çıkıp, “Karşınıza aklanarak geleceğim” diyebiliyor.

O zaman Mehmet Cengiz’den ne farkı kalıyor?

Bir yandan milletin sırtından trilyonlar götürülüyor, diğer yandan millet koyun yerine konuluyor.

Utanmazlığın ve hayasızlığın sınırlarının bu kadar zorlandığı bir dönem hiç olmadı galiba!

 

 

Utanmazlığın, hayasızlığın hiç sınırı yok mu?