Bu ülkede yaşamak her zaman zordu, hala zor!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Sizleri bilemem ama, ben kendimi gırtlağına kadar pisliğe batmış, elle tutulur yanı kalmamış bir ülkede yaşıyor gibi hissediyorum.

Dün gazetelerde 1990-2000’li yılların cinayet ve kayıp listesi vardı.

O günlerde bazılarının, “ülkenin ilk kadın Başbakanı” diye gurur duyduğu Tansu Çiller’in özel yetkilerle donattığı adamlar, biz yataklarımızda mışıl mışıl uyurken, “terörle mücadele” adı altında bu ülkedeki binlerce masum insanın canına okumuş!

Yurdum insanı statlarda, ekranları başında spor ve futbol adına her  gole sevinç çığlıklarıyla karşılık verirken, trilyonların döndüğü sektörün perde arkası pislik yuvası haline gelmiş.

Şike, nitelikli dolandırıcılık, suç örgütü kurmak, haksız çıkar sağlamak….

Pislik ki ne pislik!

                                                                                           ***

1915 Teciri, 6-7 Eylül olayları, Dersim vs vs…

Bir yandan memleketin tarihini kirleten sayfaları açıp, onlarla yüzleşmeye çalışırken, aynı anda birileri başka kirli sayfalar yazmakla meşgul bu ülkede.

                                                                                          ***

Tansu Çillerli, Meral Akşenerli, Mehmet Ağarlı, Mehmet Eymürlü, Kokut Ekenli yılların tüyler ürperten cinayetlerle dolu yılları…

Polis bölgesinde 608’i faili meçhul 1912 siyasi cinayet, 1165 yargısız infaz.

Boşaltılan köy ve mezra sayısı 3541.

Gözaltı ve cezaevinde 403 ölü, 205 kayıp, 253 toplu mezar.

Emekli Koramiral Atilla Kıyat, “1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler devlet politikasıydı” demedi mi?

Devletin politikası ne?

Memlekette Kürt kimliğini yok etmek.

Bu amaç uğruna, bu ülkede yaşayan binlerce insanı öldürmek!

Ne kadar korkunç ve acımasız bir yönetim!

                                                                                           ***

Geçtiğimiz günlerde göz altına alınıp, sorgulandıktan sonra serbest bırakılan eski MİT’çi Mehmet Eymür ifadesinde, kendisi gibi MİT’çi ve aynı zamanda dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın talimatı altında çalışan Tarık Ümit’in eylemlerini anlatıyor: “İnfaz işleri arasında Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım cinayetlerinde bizzat görev aldığını kendisinden dinledim. Savaş Buldan’ın üzerinden çıkan paraları almışlar. Yanında bulunan özel harekatçılarla birlikte Mehmet Ağar’a getirmişler. Parayı paylaşmışlar.

Onu, elindeki 40 kişilik ölüm listesini bana verdiği için, Ağar ve ekibi öldürdü.

İnsanları öldürmekle kalmayıp, bir de ölü soyuculuğu yapan cinayet ekipleri kuran bir devlet!

Ve  onlara bu talimatları veren, koruyan ve kollayanların, halen yargı önüne çıkarılamadığı bir ülke!

                                                                                           ***

Davanın gizli tanığı, “Aziz Yıldırım’ı Ergenekon başkan seçtirdi” diye ifade vermiş.

İş yalnızca Aziz Yıldırım’la sınırlı olsa neyse!

Pisliğe bulaşmayan kulüp ve yönetici kalmamış adeta.

Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon… Yakında tamamının foyası ortaya dökülecek.

Bu işten temiz çıkacak adam sayısı belli ki epeyce az!

                                                                                             ***

Ortada o kadar büyük paralar dönüyor ki pislik olmaması mümkün değil.

Elbette bu paraları elde tutmak için bir silahlı suç örgütüne ihtiyaç var.

Baksanıza şike soruşturmasını yürüten ve iddianameyi tamamlamasının ardından tatile çıkacak olan Cumhuriyet Savcısı için koruma en üst düzeye çıkarılmış.

Eee ne de olsa burası Türkiye, Sedat Peker ve manevi oğlu, iddianamedeki silahlı örgütün lideri Olgun Peker içeride ama, elleri kolları nerede bilinmez.

Tedbirli olmak lazım!

                                                                                             ***

AKP, MHP ve CHP; şike soruşturmasından ceza alacakları kurtarmak ve tez elden salıverilmelerini sağlamak için, henüz soruşturma sürerken yasa değişikliği yaptı.

AKP’li, CHP’li ve MHP’li vekiller, kamu adına değil,  suç ve menfaat örgütleri lehine el kaldırdı.

Eğer, aralarında bir-iki tane vicdanının sesini dinleyen  ve aynı sese kulak veren cumhurbaşkanı olmasa tam bir kepazelik yaşanacak, meclis çıkardığı yasa ile yargıyı hiçe sayacak, hukukun değil suçlunun yanında olacak, devlete olan güvenimizi daha da sarsacaktı.

Son anda adeta direkten döndük..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu ülkede yaşamak her zaman zordu, hala zor!