Önceden nazar vardı, şimdi yüzsüzlük!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Gaziantepli yatırımcının garip bir mantığı vardır.
Yaptığı bu yatırımın kendisine sağladığı maddi- manevi katkıyı hesaba katmadan, bu eylemi dolayısıyla takdir edilmek, övülmek ve gurur duyulmak ister.
Hani bu yatırım için eline geçen fırsatları lehine çevirmiştir, devletten vergi kaçırmıştır, bir koyup 10 teşvik almıştır, yatırım indiminden faydalanmıştır, istihdam yaratıyorum diye ucuz işgücünü alabildiğine kullanmıştır falan.
Bunların hiç önemi yoktur. Bizim görevimiz onların nasıl dünyanın en çok tanınanı, bilineni ve kazananı olmasıyla gurur duymak ve iftihar etmektir.
Yerseniz!

Epeyce bir zaman önce, başarılı bir sanayicinin oğlu, ülkenin veya ekonominin gündemi ile ilgili olarak sk sık babasının görüşlerine başvurmama, “Babamın bu kadar ön plana çıkmasını istemiyoruz. Vallahi ona nazar değecek diye kokuyoruz” diye müdahale etmişti.
Aslında, elbette nazar değmesinden korktuğu şey, babası ve babasının açıkladığı dahiyane görüşleri değildi.
Bu sözlerin arkasında yatan tek şey, Anteplinin kurnazlık felsefesiydi.
***
O felsefe; her işini sessiz ve derinden yürütüp, ne kazanıp ne yaptığından fazlaca kimsenin haberdar edilmemesi mantığına dayanır.
Felsefenin en önemli ayaklarından biri de ne kadar çok kazanılırsa kazanılsın, mütemadiyen “kazanamıyoruz” diye ağlamaktır.
***
Ama bakıyorum, özellikle son bir-iki yılda, sanayinin ikinci kuşağında acayip bir değişiklik var.
Elbette dünyada herşey değişecek de bizim sanayicimiz değişmeyecek mi?
Kimisi genç, kimisi orta yaşa doğru ilerleyen, eğitimi ne olursa olsun, yaşamının ilk yıllarından başlamak üzere, sabahın ilk ışıklarıyla babası ile birlikte işletmenin kapısını açarak işe dalış yapan bu kuşağın bin kere maşallah nazar mazar taktığı yok!
***
Kendi küçük öz sermayesi ile sanayiciliğe soyunup, gecesini gündüzüne katarak, işletmede sabahlayarak eline geçen, gözünün gördüğü herşeyi fırsata çevirme gayreti içinde dünyayı gözü görmeyen babalarının, amcalarının veya başka büyüklerinin aksine bunlar pek bir konuşkanlar.
Karşılarında ajansların muhabirlerini görünce, bülbül gibi şakıyıp, mankenlere taş çıkartacak ustalıkla sahibi veya ortağı olduğu sermaye gurubunun üstün başarılarıyla gurur duymamız için üçüne beşine bakmayıp, bol keseden yuvarlıyorlar.
***
Dünyanın en büyüğü, en fazla ihracat yapanı, en başarılısı, en çok tanınanı, hatta gurur duyulanı olduklarını falan anlatıyorlar.
Tabi bir de aklı kendine yetmeyen adamlardan basın danışmanları tutup, belli periyodlarla gazeteleri ve televizyonları da bu üstün başarıları konusunda bilgilendirmeyi ihmal etmiyorlar.
***
Eee şimdi bize düşen de medarı iftiharımız olan bu kadar büyük adamların ve işletmelerin üstün mü üstün başarılarını sürekli olarak okurlarımıza duyurup, bu gururdan onların da payına düşeni almasını sağlamak değil mi?
Adam oturmuş yatırım yapmış, devletten trilyonlarca lira teşvik almış, yatırım yapıyorum diye yıllarca vergisini ödememiş, istihdam yaratıyorum diye dünyanın en ucuz iş gücünü canının istediği gibi kullanmış.
Mecburuz bu adamların başarısını topluma iletmeye.
Aynen böyle düşünüyorlar vallahi!
Yeni kuşak, nazarı mazarı bir kenara atıp, yüzsüzlüğü ele almış resmen.









Önceden nazar vardı, şimdi yüzsüzlük!