Endişe tehlikeye dönüşmek üzere!..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Esenboğa Havalimanı’nda kendisini karşılayanlara şu ifadeleri kullandı:
“Biz kefenimizi giyerek yola çıktık. Allah’tan başka kimseye verilecek hesabımız yoktur. Bize marjinal gruplar değil, millet hesap sorar. Milletin hesap yeri sandıktır. Bizi millet getirdi, millet götürür. Milletten başka kimsenin bizi götürmeye gücü yetmez.”
Demokratik haklarını kullanan gençlere kefenli yanıt doğru bir yaklaşım mı?
Sürekli yüzde 50’yi kullanarak, onları zor zabdediyorum, demek ateşle oynamak değil midir?
Bu hafta sonu Erdoğan Ankara ve İstanbul’da dev mitingler düzenleyecek. Heyecanlı, adrenali en üst seviyeye çıkaracak konuşmalar yapacak.
Amacı nedir? Yüzde 50’yi meydanlara dökerek ülkenin gerçekten bölündüğünü mü gösterecek?
‘Endişe tehlikeye dönüşmek üzere’ derken Başbakan’ın son derece tahrikkar şu sözlerine atıfta bulunmak istiyorum:
“Benim başörtülü kardeşlerime saldırdılar. Dolmabahçe Cami’ne bira şişeleriyle girdiler. Yıllarca parya muamelesi gören başörtülü kızlar bunların yaptıklarını yapmadı, sabretti.”
Oysa bunun doğru olmadığını bizzat Başbakan’ın eski Bakanı Ertuğrul Günay, Yeni Şafak yazarı Süleyman Gündüz’ün köşe yazısını twitter hesabından paylaşarak verdi:
“Salı günü haberleri okuyunca camiye uğrayıp gerçeği öğrenmek istedim. Çarşamba günü Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camii'ne gittim. Camiye vardığımda dışarıda korumalar vardı. İçeriye girdim, Caminin içinde Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış yetkililerden bilgi alıyordu. Ben de yanlarına yaklaştım ve dinlemeye başladım. Cami müezzini Fuat Yıldırım olayları yeniden yaşar gibi anlattı. Ayrıca tümünün görsel kayıtlarını yapmış. Cumartesi ve Pazar akşamı Dolmabahçe'de biriken göstericilere polis müdahale edince bir grup camiye sığınmak zorunda kalmış. İlk gün yeterli bir zaman bulunduğu için ayakkabıları çıkartarak camiye girmişler. İkinci gün müdahalenin şiddet dozu arttığı için göstericiler can havliyle ayakkabılarını çıkartmadan cami kapısının anahtarını kırarak içeri girmişler. Müezzin Fuat Bey göstericileri sakinleştirmiş, yaralananlara camide tedavi imkânı tanımış. Ne alkol alan ve ne de içen bir kişi görmemiş. Polislerle konuşmuş ve ortalık sakinleşince göstericileri camiden sükûnetle çıkartmış. Son cemaat mahfilindeki pencerede ezik bir bira kutusu kalmış. Oraya nasıl bırakıldığını görmemiş."
Birde Başbakan 10 yıllık sürede 2 milyar 800 milyon ağaç diktiğinden bahsediyor.
Bu mümkün mü?
“Çünkü bu yılda 300 milyon ağaç demek. Bir yılda 365 gün olduğuna göre AKP iktidarı boyunca günde ortalama 822 bin ağaç dikilmesi gerekiyor.
İşçiler 3 vardiya halinde 8'er saat dahi çalışsa saatte 34 bin 247 ağaç dikilmiş olmalı. En iyi ihtimalle 1 saatte 5 fidan dikilse; 3 mesaili sistemde 20 bin 547 işçinin 10 yıldır yemek ve ihtiyaç molası dahi vermeden; hafta sonu tatil yapmadan kısacası nefes dahi almadan ağaç dikiyor olması gerekir.
Eğer matematik yeterli değilse resmi veriler de Başbakan'ı yalanlıyor. Orman Bakanlığı'nın resmi verilerine göre, son 10 yılda 2 milyon 700 bin fidan dikildi. Kısacası Başbakan galiba 3 milyona yaklaşan bir sayıyı meydanlarda binle çarparak 3 milyar diye telaffuz ediyor!..”
Türkiye üçüncü sınıf bir demokrasi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Amerikan Dışişleri Bakanı Kelly'ye telefon ederek son eylemlerle ilgili olarak yapılan eleştirilere karşı çıkmış ve "Türkiye ikinci sınıf bir demokrasi değildir" demiş. Davutoğlu çok eleştiri aldı ama bence doğru söylemiş, çünkü Türkiye pek çok uluslararası kuruluşun demokrasi sıralamasında ikinci değil, üçüncü sırada yer alıyor!
Wikipaedia'da yer alan uluslararası sivil toplum örgütlerinin sıralamasında dünya ülkeleri dört sınıfa ayrılıyor:
Birinci sırada Tam Demokratik Ülkeler var. Burada 24 ülke yer alıyor. Türkiye bunların arasında değil. İkinci sırada Arızalı Demokrasiler var. Bu kategoride 54 ülke yer alıyor. Türkiye burada da yok. Üçüncü kategoride Demokrasiyle Otoriter Ülkeler arasındaki Karma (Hybrid) Ülkeler var.
Türkiye, diğer 36 ülkeyle birlikte bu kategoriye girebilmiş. Son sırada da tam otoriter ülkeler yer alıyor.
Bazı uluslararası siyasi değerlendirme kuruluşları Türkiye'ye dünya demokratik ülkeler sıralamasında 88 ila 90 sırada yer veriyor.
Hükümet şimdi, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, basın özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği, yargı bağımsızlığı gibi alanlardaki eksiklerini giderip Türkiye'yi tam demokrasiler arasına sokmaya çalışacağına eleştirenleri eleştirip kendisini güç duruma düşürüyor ve aynaya kızan adam durumuna düşüyor.