Gelecek günler çok şeye gebe!..
Fatma Şahin, bakanlığının ülkenin güncel ve önemli sorunları ile uğraştığı için hep vitrinde.
Hüseyin Çelik, parti sözcülüğü nedeniyle sürekli gözümüzün önünde.
Siyasi İşler Başkan Yardımcısı Şamil Tayyar ise renkli kişiliği ve gözü karalığı ile zirveyi zorluyor. Bugünlerde yine sahnenin bütün projektörleri üzerinde…
Tayyar, dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü eleştiren sürpriz bir açıklama yaptı.
“Sayın Cumhurbaşkanının, Gezi eylemleri sırasında, ‘Mesaj alınmıştır’ ve ‘Demokrasi sadece sandık demek değildir’ çıkışları, partimiz tabanını ve milletvekillerini rahatsız etmiştir. İktidar ve Sayın Başbakana karşı uluslararası güçlerin de devreye girdiği bir oyun sergilenirken, Sayın Gül’ün bu açıklamaları, selden kütük mü kapmaya çalıştığı(*) düşüncesini akla getiriyor. Bu tavrı bizi rencide etmiştir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, bunu dün mü dedi?
Hayır, 17 gün evvel, 3 Haziran’da yaptı bu açıklamayı.
O halde, Tayyar bunu yeni mi öğrendi?
Değil…
Niyeti başka! Açıklamanın devamını okuyunca anlaşılıyor:
“2007’de Sabih Kanadoğlu’nun söylediğini, 2013’de Sayın Cumhurbaşkanının da, dile getirdiğini görüyoruz. Kanadoğlu da 2007’de ‘Demokrasi sadece sandık değildir’ dedi ve bu tez üzerinden Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 tartışmaları başlatıldı.Vesayet bu tez üzerinden yürütüldü. Bugün de Sayın Gül’ün, Gezi Parkı olayları için buradan hareket etmesi şık olmadı. Ben Sayın Gül’ün yeniden partimizin başına geçeceğine ihtimal vermiyorum. Konjonktür uygunsa, 2014’de yeniden Çankaya’ya aday olabilir.Ama Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı adayı olacak ise, Sayın Gül’ün de aday olması beklenemez.Kimin aday olacağına aralarında oturup karar vereceklerdir. Bu konuda şimdiden bir şey söylenemez ama, bugüne bakarsak Sayın Gül’ün Gezi Parkı eylemlerine yaklaşımının, partimizde ciddi bir rahatsızlık yarattığı gerçektir.”
Kamuoyunda merakla beklenen, “Bakalım pandoranın kutusu ne zaman açılacak?” sorusunun yanıtı erken geldi: Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç istifa etti!
Başbakan Erdoğan’ın beş günlük yurtdışı gezisini tamamlayıp yurda dönmesi ve havaalanında partililerce coşkuyla karşılanmasının ardından 10 Haziran günü altı buçuk saat süren, tarihi rekor kıran Bakanlar Kurulu toplantısında meğer heyecanlı anlar yaşanmış. Bülent Arınç, hem Bakanlar Kurulu’ndan hem de partiden istifa etmiş. Bakan arkadaşları ne kadar direttiyse de istifasını geri almamış. Son çare durum Köşke bildirilmiş, araya Cumhurbaşkanı Gül girmiş ve olay tatlıya bağlanmış, daha doğrusu üzeri küllenmiş!
İki namaranın istifa sebebi ise, Bakanlar Kurulu toplantısında Erdoğan, Arınç'a dönerek, son günlerde yaptığı açıklamaların doğru olmadığını, kendisini rahatsız ettiğini belirtip, şunları söylemiş: “Konuşmalarınızı, açıklamalarınızı yanlış buldum. Olayın arkasında faiz lobisi, uluslararası sermaye var.”
Bu açıklamaların üzerine Bülent Arınç, Başbakan'a 'kendisinin yakın çevresince yanlış bilgilendirildiğini, olayların kendisine aktarıldığı gibi olmadığını' söylemiş.Bu cevap üzerine tartışma giderek alevlenmiş ve daha sonra Bülent Arınç, 'hem Bakanlar Kurulu'ndan hem de partiden istifa ettiğini' belirtip toplantıyı terk etmiş.
Erdoğan için, ‘Biraz daha munis olsa, karşıdakini dinlese…” gibi anlamsız yorumlar yapanlar var.
Böyle düşünenler ne Erdoğan’ı tanıyorlar, ne de onun misyonunu anlayabiliyorlar!
Erdoğan bugüne başkalarının aklıyla mı geldi ki, bugünden sonra onların aklına ihtiyacı olsun!
İnandığı, tasarladığı yolda yürüdü hep, yürümeye de devam edecek.
‘Beraber yürüdük biz bu yollarda; beraber ısılandık yağan yağmurda.; şimdi dinlediğim tüm şarkılarda; bana herşey seni hatırlatıyor’
Hep söylediği bu dörtlükte; yolun ve yağmurun ne anlama geldiğini ve nihayet herşeyin Allah’ı hatırlattığını bilirseniz, Erdoğan’ı daha iyi anlayabilirsiniz veya çözebilirsiniz.
Son olarak şunu söylemeliyim:
2007 yılında Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçilirken, Erdoğan bu işi gönlüyle mi yaptı?
Hayır!
Mecbur kaldı, o bu günleri o zaman görmüştü!
Bakalım işin içinden nasıl çıkacak?
Yoksa…
(*) Selden kütük kapmak: Çok zor bir durumdan çıkar sağlamak.
Meali, Cumhurbaşkanı Gül pragmatisttir, ortalığın karışmasını kendi çıkarına kullanıyor, Erdoğan’ın önünü kesmek istiyor.
(Bülent Arınç, istifa haberini kabul etmedi. İyi ki de etmedi, sorumlu davrandı, çünkü ekonomik göstergelerin hepsi alabora olurdu.)