Ortadoğu’da ‘ortak akıl’ olmaz!..
Suriye unutuldu!
Hani “Deveden büyük fil var” deyişi var ya, Mısır ön plana çıkınca Suriye konusu biraz esnedi!
Ama Ortadoğu ‘Amentü’sünü hatırlatayım ki, ikisi arasındaki doğal bağlantı gözlerden kaçmasın!
“Ortadoğu’da Mısır’sız savaş, Suriyesiz barış olmaz!..”
Mısır’ın yakın tarihi felaketlerle dolu. Ülke, kraldan kurtulmuş ama değişen pek bir şey olmamış; ordudan gelen diktatörlere teslim olmuş!
Mısır Ordusunun ‘Hür Subaylar’ hareketinin iki öncüsü Nugaib ve Nasır, Amerika ile anlaşıp Kral Faruk’u 23 Temmuz 1952 sabahı saat 07.30’da bizim de iyi bildiğimiz bariton bir ses, Mısır halkına General Nugaib başkanlığındaki ordunun yönetime el koyduğunu duyuruyor.
Bariton sesli radyo spikeri kim mi derseniz, hemen söyleyeyim: Kendisi de bir süre sonra Cumhurbaşkanı olacak, adı ittihatçı Enver Paşa’a atfen konulan Enver Sedat! Nasıl ama?
Neyse, Kral Faruk yelkenli gemisiyle İtalya’ya sürgüne uğulanırken Nugaib, Mısır’ın ilk Cumhurbaşkanı oluyor.
Ama bir sene sonra yardımcısı, genç ve yakışıklı Nasır, Nugaib’i hallederek yerine geçiyor.
Halkın bağrına basıp, sahiplendiği ilk lider/diktatörNasır oluyor.En büyük ideali Arap Birliği’ni kurmak.Nitekim 1958 yılında tarihe geçen ilk büyük icraatını Mısır ile Suriye’yi birleştiren Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurarak gerçekleştiriyor.Ancak 3 yıl sürüyor.Sonrasında Suriye’de Savunma Bakanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, askeri bir darbe ile iktidarı ele geçiriyor. Geçiş o geçiş!..
Mısır’da da Nasır’dan sonra Enver Sedat, o öldürülünce de (Müslüman Kardeşler öldürüyor) yerine Hava Kuvvetleri Komutanı, daha sonra mareşal olan Hüsnü Mübarek geliyor. Hepsi asker!
İlk sivil cumhurbaşkanı, Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden mühendislik doktorası alan Muhammed Mursi.
Ordu, Mübarek’in yanındaydı ama saf değiştirdi ve düşen Mübarek yargılanmak üzere demir kafesin içinde mahkeme salonuna getirildi. Sonra yerine Mursi seçimle geldi.
Ama Suriye’de böyle olmadı.Ordu, Esad’ın yanında yer aldığı için iç savaş sürüp gidiyor.
Ortadoğu gerçekten çok ilginç! Kimin kime, nasıl ve ne zaman ihanet edeceği belli olmadığı için önceden bir şey söylemek çok zor. Kendini güçlü hisseden hemen kestirmeden iktidara el koyuyor!
Buna örnek olabilecek bir olay da biz yaşadık.
Gaziantep Sanayi Odası’nın kurulduğu ilk yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden davet aldık.
Kıbrıs’ta yatırım için bizi ve İzmir’i davet etmişler.
Meclis olarak KKTC’ye gittik. Önce bizi Cumhurbaşkanı Denktaş konutunda kabul etti. Mütevazı bir konut ve çalışma odasında görüştük. Bizim başkanın makamı doğrusu daha görkemliydi o zaman!
Sonra Başbakan Derviş’e gittik. Vallahi bizim genel sekreterin odası daha güzeldi!
Sanayi bölgesini gezdirdiler, hemen her yer boştu.Dolu olanlarda da göze batar bir değer tespit edemedik.
Konuşmalar falan yapıldı, iyi bir dostluk kuruldu ve ayrıldık.
Yolda başladık aramızda konuşmaya. Ülkenin toplam nüfusu o zaman 180 bin kişiydi. Çok fakirdiler. Yatırım yapmamızı bekliyorlardı.
Hesap ettik, biz bu bakir ülkeye 10 milyon dolar götürürsek her şeye hakim olabiliriz, diye düşündük. Belki o kadar para bile çok olabilirdi. Tabii, bu parayla siyasete de hakim olacağımızı anlamıştık.
Konukoğlu’nu cumhurbaşkanı yaparız, başbakanlık o kadar önemli olmadığı için aramızda münavebeyle hallederiz, dedik!
Sonra da yapacağımız yatırımlarla çok para kazanabileceğimizi düşündük.
Size belki şaka gelebilir ama vallaha böyle düşündük.
Davetlimiz olarak aramızda bulunan Prof. Osman Altuğ gidişte de gelişte de benim yanımda oturdu.
Osman Hoca, Türkiye’nin bir numaralı ‘kayıtdışı ekonomi’ uzmanıdır. Bana uzun uzun Türkiye’nin önde gelen holdinglerinin nasıl bu hale geldiklerini anlatırken, “Hadi bakalım, elinize geçen fırsatı kullanın” diye de tahrik edici espri yapmıştı!
Antep’e dönünce, konuştuklarımızı şöyle bir kafamda tartınca kendimden biraz utandım. Davete gidiyorsun, adamları zayıf görünce, mallarını ellerinden almayı düşünüyorsun, ‘ayıp değil mi sana’ diye kendimle kavga ettim!
Ama daha sonra, “Ne yani anam beni nerede doğurdu ki, ben de nihayetinde bir Ortadoğulu değil miyim?” diyerek huzur buldum!
Şimdiki ‘ortak akıl’ fasa fiso! Evcilleşmiş! Cihada kafası basmıyor!!!
Yanlış anlaşılmamak için Ben Hecht’in ünlü deyişini buraya yazmalıyım:
“Gazete okuyarak dünyada neler olduğunu anlamak, saatin sadece yelkovanına bakarak zamanı öğrenmeye benzer!”