Faiz lobisi

YAYINLAMA: 18 Temmuz 2013 / 20.00 | GÜNCELLEME: 18 Temmuz 2013 / 20.00

Başbakan Erdoğan, hemen her önemli olayın arkasından yorum yaparken hep topu ‘faiz lobisi’ne atıyor!

Muhalif basından ise (ılımlı muhalif basın demek daha doğru olur!) hemen işi latifeye vuruyor, “Neredeymiş bu faiz lobisi?” diyerek sözüm ona dalga geçiyor!

 

Yani Türkiye’de faiz lobisi yok mu?

2001’in kara Şubat’ında faizler yüzde 20 bine, 30 bine çıkmadı mı?

Dünya kadar batan firma oldu! Bu ülkenin onlarca yıllık geçmişi olan firmalar bu kadar ağır faizler karşısında batmadı mı? Avukatlar ellerinde çantalar, yanlarında hormonlu icra memurlarıyla kapı kapı dolaşıp, işyerinde, evlerde ne varsa kaldırıp kamyonlara yükleyip götürmedi mi?

Bununla tatmin olmayan bankaların İstanbul’daki büyükbaşları, Gaziantep’teki avukatlarına, “Madem evde bir şey bulamıyorsunuz, gardrobun kapaklarını sökün, yeter ki elaleme rezil olsunlar” diye telefon açmadı mı?

Kullandığı krediyi 12 saatte geri ödeyemeyen firmalar yüzde 30 bin (yazı ile otuzbin) faiz yüküyle batmaya zorlanmadı mı?

 

Bu hazin hikayenin bir de öbür kısmı var!

Batmak üzere olan bankalara yüzde 20 bin (yazı ile yirmibin) faize para verenler, kemiksiz milyarlarca dolar faiz geliri elde etmediler mi?

Antep tabiri ile ‘Gabirlik faizçiliği’ yapmadılar mı?

Bugün sahibi oldukları inanılmaz servetlerin aslında o günlerden kalma, tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenlerin bugün söz hakkı olmamalı!

 

Başbakan haklıdır! Bu ülkede bal gibi de ‘faiz lobisi’ vardır ve lobi aç kurtlar gibi ağzından salyalar akarak fırsat kollamaktadır.

İşi saptırmamak lazım! ‘Hani nerede faiz lobisi’ lafı aptalları kandırmak içindir! Lafın muhatapları bellidir!

Yerel bazda veya ulusal bazda, bu kan emicilerinin akıbetini bilmeyenler, bilenlere sorup öğrenebilirler.

 

Gelelim, Başbakan Erdoğan’ın ‘Akdeniz’ için bir toplantıda İngilizceye çevirerek söylediği, ‘White Sea’ hikayesine.

Bu da espri konusu oldu, dalga geçildi, hatta alaya varan yorumlar yapıldı!

Hani herşeyi bilenler var ya, ‘Akdeniz’in İngilizce’de adı ‘Mediterranean’dir, diye yazıp durdular.

 

Önce ‘Karadeniz’den başlayalım.

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, Kuzey’e varıp içdeniz zannettikleri denize, ‘çok büyük’ anlamına gelen ‘Kara’ adını vermişler. Böylece Karadeniz olmuş!

Yine aynı insanlar, Güneydeki denize de, Batı’ya doğru, Batı’ya yönelik’ anlamına gelen ‘Ak’ adını vermişler. Böylece Akdeniz olmuş.

Şimdi…

Karadeniz’in tercümesi ‘Black/kara Sea’ oluyor da, Akdeniz’in tercümesi neden ‘Ak/white Sea’ olmuyor?

Burada başbakan bir şeyi anlatmak istiyor, bir şeyi sahiplenmemiz gerektiğini söylüyor.

 

Faiz lobisi